Son zamanlarda ülke genelinde bazı kentlerde sağlık çalışanlarına ve doktorlara karşı saldırılar olmakta..
Bunlar gerçekten üzüntü verici..
Son olarak Samsun ilinde bir doktorun öldürülmesi de çok üzücü.
Bu vahim olaya karşı Tarsus’ta da kınamalar yapıldı.
Elbette canı yanan insanlar bu tür olaylara karşı tepkisini ortaya koyacak.
Bu kapsamda Mersin ve Tarsus’taki Devlet Hastanelerinde de dün sabah kınama eylemi gerçekleştirildi. Kınama eyleminin ardından bu defa sağlık çalışanların Mersin Sağlık Hakkı Meclisi çağrısı ile iş bıraktı. Hastane bahçesinde toplanan yaklaşık 200 sağlık çalışanına vatandaşlar da destek verdi.
Samsun’da silahlı saldırı sonucu ölen Dr. Kamil Furtun'u da anan sağlık çalışanları daha sonra bir siyah pankart ve 'Artık yeter. Başka Dr. Kamil Furtun'lar ölmesin diye yastayız, isyandayız' yazılı pankartla yürüyüş yapmaları ve tepkilerini ortaya koymaları en demokratik hakları olsa gerek..
TARSUS'TAKİ EYLEM
Tarsus’taki doktorlar ve sağlık çalışanları da Samsun’daki vahim olaya karşı tepkilerini ortaya koydular. Eski adıyla SSK olan Tarsus Devlet Hastanesi önünde toplanan sağlık çalışanları sağlıkta yaşanan şiddet olaylarının artık son bulması çağrısında bulundular. Buradaki eyleme kentimizde yaşayan birçok vatandaşın da destek verdiği görüldü. Yapılan eylemde konuşan Sağlık-Sen Tarsus Şube Başkanı Erol Yılmaz Demirezen, sağlık çalışanlarının şiddete uğrama kaygısı içinde görev yaptıklarını, güven içinde mesaisini bitirip evine dönmesinin devletin sorumluluğu olduğunu söyledi.
Bizde son vahim olayı şiddetle kınıyor, doktorlarımıza ve sağlık çalışanlarına yapılan orantısız ve haksız şiddetin son bulmasını temenni ediyoruz.
../..
Konu doktorlardan ve sağlıktan açılmışken gerçekten yaşanmış ve kıssadan hisse alınacak bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Gerçi bu hikayeyi çoğunuz biliyorsunuz ve yazarımız Mehmet Yaşot da gazetemizde 2-3 kez yazmıştır. Ama ben bu hikayeyi her okuduğumda duygulandığımdan ve içimde iyilikler ve güzel düşünceler uyandığından sizleri de uyarmak adına paylaşmak istiyorum.
“Ülkenin birinde yoksul mu yoksul bir çift yaşardı. Fleming’di adı. Günlerden bir gün tarlada çalışırken bir çığlık duydu. Hemen sesin geldiği yere koştu. Bir de baktı ki beline kadar bataklığa batmış bir çocuk, kurtulmak için çırpınıp duruyor. Çocukcağız bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Çiftçi çocuğu bataklıktan çıkardı ve acı bir ölümden kurtardı. Ertesi gün
Fleming’in evinin önüne gelen gösterişli arabadan şık giyimli bir aristokrat indi. Çiftçinin kurtardığı çocuğun babası olarak tanıttı kendini.
‘‘Oğlumu kurtardınız, size bunun karşılığını vermek istiyorum’’ dedi.
Yoksul ve onurlu Fleming ‘‘Kabul edemem!’’ diyerek ödülü geri çevirdi. Tam bu sırada kapıdan çiftçinin küçük oğlu göründü. ‘‘Bu senin oğlun mu?’’ diye sordu aristokrat. Çiftçi gururla ‘‘Evet!’’ dedi. Aristokrat ‘‘Gel seninle bir anlaşma yapalım. Oğlunu bana ver iyi bir eğitim almasını sağlayayım. Eğer karakteri babasına benziyorsa ilerde gurur duyacağın bir kişi olur.”
Bu konuşmalar sonunda Fleming’in oğlu aristokratın desteğinde eğitim gördü. Aradan yıllar geçti. Çiftçi Fleming’in oğlu Londra’daki St. Mari’s Hospital Tıp Fakültesi’nden mezun oldu ve tüm dünyaya adını penisilini bulan Sir Alexander Fleming olarak duyurdu. Bir süre sonra aristokratin oğlu zatürreye yakalandı. Onu Penisilin kurtardı.
Bilgi notu da vereyim..
Aristokratin adi: Lord Randolp Churchill.
Oğlunun adi: Sir Winston Churchill.
Kurtaran doktor: Çiftçinin oğlu Sir Alexander Fleming.
SON SÖZ: Paraya gereksiniminiz yokmuş gibi çalışın.
Hiç acı çekmemiş gibi sevin. / Hiçbir şey beklemeden verin.
Karşılığı nasıl olsa gelecektir.”
Lütfen Sağlık çalışanlarına karşı (istemeyerek yaptıkları hatalar olsa bile) saygılı olun ve görevini yapmasını engellemeyin..
Çünkü beyaz gömlekli melekler biz insanlara şifa dağıtmak için oradalar..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.