Ortada bir kaza var. Bir de yaralı kazazede…
Toplanmışız başına ha bire ahkâm kesiyoruz.
-Kesin bu ölür canım.
-Bak sana kafasından kan fışkırıyor.
-Acaba kabahat bunda mı? Yoksa çarpıp kaçan şoförde mi ki?
- Yok canım bundadır. Bak sana yolun ortasında yatıyor.
-Peki o zaman şoför niye kaçtı? Şofördedir kabahat.
-Hadi kaçan şoförü bulup anasından emdiğini burnundan getirelim.
Hurraaa! Hücuuum!Allah’ını seven vursuuun!
Üç aşağı beş yukarı bunu her vesile yaşıyoruz.
Oysa ölmekle ölmemek arasında gidip gelen yaralıyı bir an evvel hastaneye götürmek aklımıza bile gelmiyor çoğu zaman.
Ya bilir bilmez müdahale edip yaralıyı daha beter ediyoruz.
Ya da biraz geciken ambulans şoförünü döverek hıncımızı ondan çıkartıyoruz.
Tabi bir de hastane boyutu var bunun.
Oradaki doktor da nasibini alıyor bu dayaktan çoğu zaman.
Hal bu ki yapmamız gereken bu değil.
Esas suçluyu bulup yasalara teslim etmek dururken yaptığımız şeye bakın siz.
Birileri gelin tanık olun dese; büyük çoğunluğumuz aman sende deyip kaytarmanın yolunu aramıyor muyuz?
Ama iş ahkâm kesmeye gelince de üzerimize yok maşallah!
Hele de suçlu aramaya gelince de asıl suçlu dururken:”DEVLET NEREDE? BU DÜZEN DEĞİŞMELİ!”diyerekten döndürüp dolaştırıp devletin, düzenin üzerine fatura keseriz.
Çünkü bu bizim genetik hastalığımız da ondan.
Nasrettin hocanın meşhur hırsız hikâyesini bilirsiniz.
Hocanın evine bir gün hırsız girmiş. Ne varsa da götürmüş.
Hoca ah vah ederken oradakiler bugünkü gibi başlamışlar ahkâm kesmeye.
-Ya hu hoca, pencereni niye açık bıraktın ki.
-Kapını kilitleseydin ya..
Şunu yapsaydın. Bunu yapsaydın.
Hocaya akıl veren verene…
Hoca sonunda patlamış ve ”kabahati hep bende buluyorsunuz. Hiç mi hırsızın kabahati yok yani!” diyerek oradakileri kovmuş
Maalesef o zamandan bu zamana değişen bir şey yok bizde. Dedim ya genetik bu.
PKK terör örgütünün bombalı tuzağında şehit olan yavrularımıza ülke olarak yüreğimiz yanarken, aynı hastalıktan mütevellit teröristler yerine suçu AK parti iktidarına yıkıverenler var.
Hatta bununla da kalmayıp Tarsuslu şehidimiz Cemre Salih Gözen’in cenaze merasimine katılan AK Parti Mersin milletvekili Mustafa Muhammet Gültak’ı tartaklayıp linç girişimiyle şehidin intikamını almaya kalkışanlar oldu.
Sayın GÜLTAK saldırganların elinden canını zor kurtardı.
Oysa Gültak’ın suçu ne? AK Partinin suçu ne?
Başbakan sayın Davutoğlu terör belasıyla mücadele ederken bu tür saldırıları yapanların niyetlerinin PKK’lı teröristler kadar kötü olduğunu bilmemiz gerekmez mi?
Ülkemizi seviyorsak şer güçleri karşısında birlik olmalıyız.
Birileri çıkıp, hıncını başkalarına saldırmakta arıyorsa onları aramıza sokmamalıyız.
Açıkçası; bilir bilmez ahkâm kesmek ve de birbirimizi suçlamak yerine, asıl suçlu olan terörün kökünü ancak birlik ve beraberlikle kazıyacağımızın farkına varmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.