Paul (ya da Seul) M.S. ilk yıllarda Tarsus’ta bir Yahudi olarak dünyaya geldi. Ailesi aynı zamanda Roma vatandaşlık hakkına sahip büyük bir çadır üreticisiydi[1]. Genç yaşında eğitim için gittiği Kudüs’te yeni yayılmaya başlayan Hıristiyanlığa karşı yapılan saldırıların içinde yer aldı. Bir süre İsa’ya inananları şiddet kullanarak caydırmaya çalıştı ve her konuda olduğu gibi bu çabasında da çok gayretli göründü. Özellikle İstefan’ın taşlanarak öldürülmesinde gösterdiği sevinç Hıristiyan oluşundan sonra da unutulmadı.
Şam’a kaçan Hıristiyanların peşinden giderken rüyasında Hz. İsa’yı görmesiyle başlayan St. Paul efsanesi, hiç kuşku yok ki, İncil içerisinde yer alarak günümüze kadar sürmüştür. Bu gayretiyle Hıristiyan kilisesinde önemli bir yere sahip olmuş ve St. Pier ile birlikte kilise kurucusu olarak kabul görmüştür.
Roma’da esir edilip ölünceye dek dinini yaymak için çalışan, bu arada Roma İmparatorluk topraklarının büyük bir bölümünü kat etmeyi başaran Paul, “Haberci” olarak üç kez gezi gerçekleştirmiştir[2]. Daha çok Anadolu’nun batısını kapsayan bu gezilerinin son ikisinin Yunanistan, Adalar ve Roma’yı kapsadığı bilinmektedir. İlk gezisi deniz yoluyla Samandağ-Seleukeia Pieria üzerinden Kıbrıs’a ve oradan Baf limanından Perge’ye ulaşmıştır. Karayoluyla devam ettiği bu yolculuğunda önce Yalvaç’a, (Pisidya Antiokheia’sı) oradan Konya’ya, (İkonion) daha sonrada Hatunsaray (Lystra) üzerinden Derbe’ye gitmiştir. Kısa süreler içerisinde bu kentlerin bazılarına yeniden dolaştıktan sonra aynı güzergahı izleyerek tekrar Perge’ye dönmüştür. Buradan gemiyle Samandağ’ına, oradan da Antakya üzerinden Kudüs’e gelmiş ve ilk yolculuğunu böylece tamamlamıştır. M.S. 50-53 yıllarında ikinci gezisine yine bir Roma vatandaşı Silas eşliğinde Antakya’dan başlamış ve Luka’nın da katılımıyla Anadolu üzerinden Truva’ya, oradan da Mekadonya’ya ulaşmıştır. Bu arada Filipi, Selanik ve Veroia’da yeni kiliseler kurmuştur. Tehlikeler artınca Atina üzerinden Korinth’e geçip burada iki yıl beklemiştir. Üçüncü gezisine ise, M.S.53 yılında çıkmış ve Efes üzerinden Ege adalarına ve Yunanistan’dan yine Mekadonya’ya ulaşmıştır.
Bu çalışmalarıyla Paul daha çok İncil’i uluslara müjdelemeye gönderilmiş bir haberci olarak tanınmıştır. Dahası tarih onu Tarsus’ta ve Kudüs’te aldığı iyi eğitim[3] sayesinde edindiği üstün vasıflarla başarılı olmuş bir çömez ve Hıristiyan dinine yaptığı hizmetlerinden dolayı da “Tarsuslu Paul” olarak kutsamıştır. Hatta Petrus’la birlikte kurduğu kiliseler ve İncil’i yaymak için gösterdiği cesaret ve kararlılık sayesinde İsa’nın yanında olan 12 Havariden bir olmamasına rağmen “Tarsuslu Havari” olarak anılması normal karşılanmaktadır.
Tarsus St. Paul Kilisesi
M.S. I. yüzyılın ortalarına gelindiğinde ise, başta Kilikya ve Kapadokya olmak üzere Lykonya, Pisidya ve Pampilya St. Paul sayesinde Hıristiyanlığı en erken yaşayan bölgeler haline geldiler. Roma İmparatorluk toprakları üzerinde oluşan bütün olumsuzluklara rağmen Paul’un sergilediği inatçı tutum ve yaptığı etkili vaazlar kısa sürede taraftarlarının artmasını sağlamıştır. Galatia kentlerinde kurduğu kiliseler sonradan tek uğraşısı oldu ve onların başarılı olması halinde tüm gruplara örnek olacağı için tüm gücünü havradan dönüştürdüğü bu kiliselere harcadı. St. Paul’un özellikle bu yönü gelecekteki Hıristiyan misyonerler için iyi bir örnek oldu. Yine aynı topluluklara yazdığı mektuplar ve Hıristiyanlık sonrası yaşamının İncil’de yer almasıyla ölümsüzlüğe erişen St.Paul bugün Hıristiyanlığın en büyük sembollerinden biri olarak kabul edilmektedir. Gezileri sırasında yazdığı mektuplar hıristiyan edebiyatının değerli örnekleri olduğu kadar dönem hakkında ayrıntılı bilgiler içermesiyle arkeolojik belge niteliği taşımaktadır. Öte yandan Romalı hatip Seneka ile mektuplaşırken ortaya koyduğu bazı yazıları retorik sanatının en güzel örneklerini oluşturmaktadır.
Paul’un İkonion’a (Konya) ilk gidişi aynı zamanda onun gerçek görünüşünün tek belgesini taşımaktadır. Paul ve Thekla efsanesinin M.S. II. yüzyıl kopyasından elde edilen bu bilgide Onesiphoros adlı bir Konyalının Paul’u karşılamak üzerine aldığı tarif onun bugünkü görünümlerinin kaynağı olmuştur. Paul bu tarife göre kalın kaşlı, iri kemer burunlu, alnı açık, kısa saçlı, çarpık bacaklı, çehresi kah insan, kah melek, ufak tefek bir adam olarak akılarda kalmıştır.
Paul the Apostle (Greek: Παῦλος Paulos; c. 5 – c. 67), originally known as Saul of Tarsus (Hebrew: שאול התרסי; Greek: Σαῦλος Ταρσεύς Saulos Tarseus), was an apostle (though not one of the Twelve Apostles) who taught the gospel of Christ to the first-century world. He is generally considered one of the most important figures of the Apostolic Age. In the mid-30s to the mid-50s, he founded several churches in Asia Minor and Europe. Paul took advantage of his status as both a Jew and a Roman citizen to minister to both Jewish and Roman audiences.
According to writings in the New Testament Paul, who was originally called Saul, was dedicated to the persecution of the early disciples of Jesus in the area of Jerusalem.[10] In the narrative of the book of Acts, while Paul was traveling on the road from Jerusalem to Damascus on a mission to "bring them which were there bound unto Jerusalem", the resurrected Jesus appeared to him in a great light. He was struck blind, but after three days his sight was restored by Ananias of Damascus, and Paul began to preach that Jesus of Nazareth is the Jewish Messiah and the Son of God. Approximately half of the book of Acts deals with Paul's life and works.
Fourteen of the twenty-seven books in the New Testament have traditionally been attributed to Paul. Seven of the epistles are undisputed by scholars as being authentic, with varying degrees of argument about the remainder. The Pauline authorship of the Epistle to the Hebrews, already doubted in the 2nd and 3rd centuries but almost unquestioningly accepted from the 5th to the 16th centuries, is now almost universally rejected by scholars. The other six are believed by some scholars to have come from followers writing in his name, using material from Paul's surviving letters and letters written by him that no longer survive. Other scholars argue that the idea of a pseudonymous author for the disputed epistles raises many problems.
Today, Paul's epistles continue to be vital roots of the theology, worship, and pastoral life in the Catholic and Protestant traditions of the West, and the Orthodox traditions of the East. Among that of many other apostles and missionaries involved in the spread of the Christian faith, Paul's influence on Christian thought and practice has been characterized as being as "profound as it is pervasive". Augustine of Hippo developed Paul's idea that salvation is based on faith and not "works of the law". Martin Luther's interpretation of Paul's writings influenced Luther's doctrine of sola fide.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.