Kastamonu’da yaşlı bir kadın, tek göz odada iki engelli çocuğuyla yaşam mücadelesi veriyor.
Kastamonu’nun Çaykaşı köyünde ikamet eden Şaziye Pehlivan (81), bedensel engelli kızı Rabia (56) ve zihinsel engelli oğlu Muhittin (48) ile tek göz odada yaşam mücadelesi veriyor. Maddi imkansızlıklardan dolayı tüp alamadıkları için yemeklerini yaktıkları sobada pişirmeye çalışan Şaziye Pehlivan, hayatının son günlerini rahat bir ortamda sürdürmeyi istiyor.
23 yıldır iki engelli çocuğuyla harabe bir evde, tek göz odada hayat sürdürdüğünü ifade eden Şaziye Pehlivan, “Eşim, akşam tarladan geldi odayı girdi, odada vefat etti. Kalbi vardı, hiç ele ayağa düşmeden çocuklarına muhtaç kalmadan odada yatarken hayatını kaybetti. Eşim öldükten sonra iki sakat evladımla 23 yıldır tek başıma uğraşıyorum. Malımız da vardı, davarlarımız da vardı, tarlamız da vardı hepsi gitti. Bana bir şey kalmadı” dedi.
BANYO YOK, LEĞENDE YIKANIYORLAR
Evlerinde yıkanmak için banyoları olmadığını, bu yüzden evin içerisinde leğende yıkandıklarını anlatan Şaziye Pehlivan, “Evin içerisinde yıkanılır mı? Oruç tutarken 8 günde bir yıkanmam gerekiyor. Leğeni götürüp evin ortasında leğende yıkanıyoruz. Herkes bana evin içinde yıkanılır mı diyor. Ne yapayım, olmayınca mecbur yıkanıyoruz” diye konuştu.
“TÜP ALACAK PARAM YOK, YEMEKLERİ SOBADA YAPIYORUM”
“Tüp alacak param yok” diyen Şaziye Pehlivan, “Tüp bitince sobayı yakıyorum. Yemeğimizi sobanın üzerinde pişiriyoruz. Sıcakta evin içi hamam gibi oluyor. Ne yapalım olmayınca, ona yalvarıyorum, buna yalvarıyorum, ben dolduramıyorum. Küçük tüpü doldurayım diyorum, onun fiyatı da 20 TL olmuş. Yetmiyor, yetmiyor, üç ayda aldığımız para yetmiyor. 700-800 TL para alıyorum, üç ayda yetmiyor” şeklinde konuştu.
Tek göz odada hayatını sürdürdüğünü ve vakit geçirmeye çalıştığını anlatan Şaziye Pehlivan, “Burada vakit geçer mi? Burada yaşanılır mı? Yatak yok, yorgan yok, abdest alacak yer yok, iki odalı bir yer istiyorum, başka bir şey istemiyorum. İki tane sakatla bu odada yaşamaya çalışıyorum. Tek başıma iki sakatla böyle yaşayacağım diye uğraşıp duruyorum. Buna hayat denilir mi? Kızım 5 yaşında yürümeye başladı. Küçük yaşta yanlış iğne vurulduğu için sakat kaldı. Bilemiyorum, cahilim, hiç okumadım da, kimseyi önüme katıp bir yere gidemiyorum da, böyle geçineceğim diye uğraşıp yatıyorum” dedi.
Bedensel engelli kızı Rabia’nın küçük yaşta yanlış damardan vurulan iğne sonucu sakat kaldığını belirten Şaziye Pehlivan, “Rabia, küçük yaşta yanlış damardan vurulan iğne sonucu sakat kaldı. Bu iğneler yüzünden Rabia, 5 yaşına kadar yürüyemedi. Şimdiye kadar da hiç evlenmedi. Sakat olduğu için hiçbir iş göremiyor. Tek gözü de kör, eli ve ayağı da tutmuyor” ifadelerini kullandı.
“OĞLUM, KAYINPEDERİNE SİLAH ÇEKİNCE CEZAEVİNE GİRDİ”
1995 yılının Eylül ayında zihinsel engelli oğlu Muhittin’in evlendiğini ifade eden Şaziye Pehlivan, şunları söyledi:
“Evlilikten iki kız çocuğu oldu. Oğlum, burada evlendi. 1 yıl bu evde durduktan sonra evi terk etti. Babasının evine gitti. Arkasından Muhittin de eşinin yanına gitti. Kayınpederinin evinde kaldı. 10 yıl kayınpederinin evinde kaldıktan sonra oğluma huzur vermedikleri için kayınpederine silah falan çekti. Bu yüzden hapse girdi. Bir süre hapiste kaldıktan sonra tahliye ettiler. Ondan sonra bir köyde çobanlığa başladı. Bir süre sonra jandarma gelip oğlumu tekrar cezaevine götürdü. Cezaevinde kalırken psikolojisi bozuk olduğu gerekçesiyle oğlumu, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne yatırdılar. Bakırköy’de 4 yıl tedavi gördükten sonra köye yanıma geri geldi. Eşiyle falan da boşandı. Çocukların velayeti de annelerinde kaldı. Maaşı yok, herhangi bir işte çalışamıyor.”
“TEK BİR ODANIN İÇERİSİNDE YAŞAM OLMAZ”
Şaziye Pehlivan’ın komşusu Şenel Sarışen (55) ise, tek göz odada iki engelli çocukla yaşamın olmayacağını belirterek, “Bu teyzemiz, kocası öleli burada yalnız yaşıyor. Tek başına üç tane oğlu var, birisi gurbete gitti faydası yok. Burada tek odanın içine sıkıştılar kaldılar. 25-30 yıldır yalnız başına burada yaşıyorlar. Küçük yaşta iğneden dolayı kız sakat kaldı, yürüyemiyor. Bir iş göremiyor, bağ bahçeye de gidemiyor, bir hayvanı çevirip eve götüremez” dedi.
Şenel Sarışen, şöyle devam etti: “Muhittin evlendi, köyde 1 yıl kadar falan durdu. Ondan sonra hanımı burada durmadı. Muhittin de hanımının arkasından gitti. 5-10 yıl kayınpederinin evinde kaldı. 2-3 tane çocuğu oldu. Kafası tam değil, kayınpederine silah falan çekmiş. Bu yüzden Araç’ta hapse girdi, orada 1-2 ay hapiste kaldı. Hapisten çıkınca bir yere çobanlığa gitti. Çobanlık yaparken jandarma tekrar gelip tutukluyor ve cezaevine götürüyor. Cezaevinde kalırken Bakırköy’e Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne gönderiyorlar. Orada 3,5 yıl tedavi görünce iyileşip buraya geldi. Şimdi bunların hepsi burada, bu odanın içerisinde nasıl yaşayacaklar. Bu evin içerisinde banyo yapılır mı? Her taraf rezil gibi, kepazeliği görüyorsunuz. Buna hayat denilmez.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.