Şanlıurfa’da, 14 Mart Tıp Bayramı kutlamaları kapsamında ‘sağlıkta şiddet yönetimi ve öfke kontrolü’ konferansı veren Harran Üniversitesi Öğretim Görevlisi Hasan Kırmızı’nın sunumu tek kişilik tiyatro oyunlarını aratmadı.
Şanlıurfa Tabipler Odası tarafından düzenlenen 14 Mart Tıp Bayramı kutlama etkinliği, yapılan konuşmaların ardından sıra gecesi ekibi tarafından ‘şarkılarda hekim’ isimli müzik dinletisi ile sürdü. Harran Üniversitesi Öğretim Üyesi Hasan Kırmızı da, ‘sağlıkta şiddet yönetimi ve öfke kontrolü’ konulu konferans verdi. Önce yırtıp sonra da bantlayıp yapıştırdığı beyaz kağıdı buruşturduktan sonra hastaya benzeten Kırmızı, bir başka kağıdı da buruşturarak, gün boyu çalışan sağlık personeli olduğunu belirterek, hasta ve sağlık çalışanı arasında sağlıklı iletişim kurulabilmesinin zorluğunu ve insan psikolojisini anlattı. Şiddetin öfkeden doğduğunu vurgulayan Kırmızı, “Öfkenin kontrol edilmemesinden şiddet doğuyor. Bu ortama ve bize zarar veriyor. Öfkeyi yenmezsek neler olur” dedi. Deprem toprağın, tsunami suyun, fırtına ve hortumun ise havanın öfkesi olduğunu belirten Kırmızı, toprak, su ve havadan yaratılan insanın öfkesinin daha kötü etki doğurabileceğini kaydetti.
"ALICILARINIZIN AYARLARIYLA OYNAYIN"
Kırmızı, genelde yapılan ‘anteninizin alıcıları ile oynamayın’ uyarısının aksine insanların kendi alıcıları ile oynaması gerektiğini kaydetti. Alıcıların sevgi ve anlayış frekansına ayarlanmasını isteyen Kırmızı, sözlerine şöyle devam etti;
“Anten alıcıdır, vericiye dönük değilse, frekans doğru değilse, parazitli bir hayatımız olur. Kayan bir görüntüde karıncalı bir görüntümüz olur. Oysa alıcılarımızı ayarladığımızda, hayat daha net, görüntü net olur. Yani patırtılı, gürültülü, cazırtılı, cuzurtulu ortamlar biraz buna benzer. Aslında her sabah kalktığınızda, keşke herkes alıcılarının ayarları ile bir oynasa. Gözünü, gönlünü bir açsa. Yüreğini bir açsa, yeni bir güne öyle başlasa. Çünkü alıcılarımızı sevgi ve anlayış frekansına ayarladığımızda, birçok problemi halledebiliriz.”
"ÖFKE BİRİKTİRMEYİN"
Öfkenin biriktirilmesi halinde patlama olacağını savunan Kırmızı, öfke boşaltımı için sünger ve teflon tekniğini önerdi. Öfke biriktirilirse mutlaka patlayacağını anlatan Kırmızı, şöyle konuştu: “Boşaltmanın yolunu bulmak lazım. Bu boşaltmanın yollarından bir tanesi de sünger metodudur. Sünger dolduysa, bir şekilde bir yere çıkarıp sıkmak lazım. Teflon tekniği var. Yapışmamak lazım. İnsanlar sürekli saldırıda bulunur. İlle de fiziksel şiddet değildir. Duygusal anlamda ya da sözlerle olabilir. Çok acılayıcı sözler, hançer gibi yaralayıcı, annenizin pabucu gibi suratınıza gelen sözlerdir.”
MATRİX SAHNESİ
Kırmızı, hasta ve yakınlarının öfkesine karşı sağlık çalışanlarına matrix filmindeki kurşunlardan kaçış sahnesini önerdi. Gelen saldırılara karşı sağa sola esnenebileceğini hatırlatan Kırmızı, “ Matrix sahnesine hayranım. Ben şimdi hekim olayım. Siz de oradan sinkaf gönderin. Ben de matriks olayım. Hocam fırlatın oradan bir şey. Yani sağa sola esneyin. Hasta yakını zaten dengesiz” diye konuştu.
"ŞİDDETİN OLDUĞU YERDE SES OLUR
Kırmızı, şiddetin olduğu yerde sesin de olduğunu kaydederek “Depremde de öyle olurmuş, öncesinde birikmişliğin verdiği ses duyulurmuş. Ses varsa, yanında kuvvetle muhtemel, incitme, hakaret, haksızlık, hak yeme, sıkıntı, yalnızlık, hayal kırıklığı, ilgisizlik, anlayışsızlık da olabilir. Biz hastalarla ya da sağlık çalışanları arasında birbirimize rakip değiliz. Aynı sistemin parçasıyız. Hasta olmasa hekim, sağlık çalışanı, sağlık sisitemi neye yarayacak. Sonuçta birbirimize muhtacız” dedi.
BALON DENEYİ
Kırmızı, sağlık çalışanları ve öfkeli hasta ve hasta yakınları ile düzgün iletişimin nasıl kurulabileceğini cebinden çıkardığı 3 balonla yaptığı deneyle anlattı. Pantolonun cebinden bir balon çıkaran Kırmızı, salonda üfleyerek şişirdi. İlk balonu dolmuş ve şişmiş hasta olarak tanımlayan Kırmızı, balonu iğne ile patlatırken, iğneyi de ters tepki veren bir sağlık çalışanına benzetti. Sonra cebinden ikinci balonu çıkaran Kırmızı, yine şişirdiği bu balonu patlatmadı. Kendi kendisine canlandırdığı hasta ve sağlık çalışanı diyalogları eşliğinde balonu serbest bırakan Kırmızı, bu balon ile de memnuniyetsiz ve kaçan hastaların psikolojik durumunu anlattı. Bu kez ceketinin cebinden balon çıkaran Kırmızı, şişirdiği bu balona ise doğru iletişim ve yaklaşımda bulunan sağlık çalışanını gösterdi. Gösterilen ilgi ile balonun kendi kendisine söndüğünü ifade eden Kırmızı, o hastanın bir sonraki gün de doktora fıstık gibi çeşitli hediyeler de getirdiğini hatırlattı.
KIZGINLARA SU ÖNERİSİ
Kırmızı, iş, kurum ya da ailevi sebeplerden kızgın olan hasta, hasta yakını ve sağlık çalışanlarına kızgınlığı gidermek için soğuk su önerdi. Kırmızı, önerisini şöyle dile getirdi;
“Su çok önemli. Kızgınlık ateştir. Su işe yarıyor. Soğuk bir şeyler işe yarayabilir. İnsan çok ısınıyor. Soğuk bir soda, su, ayran gerçekten işe yarayabilir. Kendiniz ve karşınızdaki için de deneyebilirsiniz. Olumlu, pozitif konuşmalar çok önemli. Kızgın kelimesi de kızgınlık oluşturur.”
Tavsiyeleri işe yaramazsa hekime gitmekte fayda olduğunu hatırlatan Kırmızı, ‘her derdin ilacı da sevgidir’ Hipokrat sözünü hatırlattı. Kırmızı, Şanlıurfalı sanatçı ve girdiği ameliyat sonrası uyandırılmayan İbrahim Tatlıses’in ‘sevmek’ şarkısının ilk cümlesini ezgisiyle okudu. Kırmızı, ses güzel olmaması nedeniyle şarkıyı çabuk bitirdiğini söyleyerek, sesinin eğitimi konusunda yardım beklediğini de ifade etti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.