Toprağın uyanışının, baharın gelişinin, kardeşliğin, dostluğun, dayanışmanın sembolü olan ve geniş bir coğrafyada kutlanan Nevruz, Yörük Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi ile Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen program İle Üniversitemizde de büyük bir coşkuyla kutlandı.
21 Mart Perşembe günü Cumhuriyet Meydanı’nda gerçekleşen Nevruz Bayramı kutlamalarına, MHP Genel Başkan Başdanışmanı 25-26. Dönem MHP Osmaniye Milletvekili Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Halk Bilimi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ruhi Ersoy ve hanımefendi Süreyya Ersoy, Üniversite Rektörü Prof. Dr. Erol Yaşar, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Çağrı Çetin, Mersin Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Koordinatörü Bengi İspir Özdülger, Rektör Danışmanları, akademik ve idari personeli ile öğrenciler katıldı.
Cumhuriyet Meydanı’ndaki etkinliklerde ilk olarak halk oyunları gösterileri, dinletiler, Nevruz ateşinin yakılması ve örs dövme gibi ritüeller yerine getirildi.
“Nevruz, Yeniden Kucaklaşma ve Barışı Yüceltmek İçin Bir Vesiledir”
Buradaki etkinlikte konuşan İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Halk Edebiyatı Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. İmran Gündüz Alptürker, “Bugün burada baharın gelişini ve yeni bir yılın başlangıcını müjdeleyen köklü bir geleneği, nevruzu kutlamak için bir araya geldik. Nevruz Bayramı doğayla yeniden kucaklaşma, umutlarımızı tazelemek ve barışı yüceltmek için bir vesiledir. Dostluk, barış ve bütüncüllük olan, adını Nevruz Çiçeğinden alan, Bahar Bayramı Nevruz, yeni gün anlamına gelmektedir. Gece ile gündüzün eşitlendiği, 21 Mart'a yani ekinoksta baharın gelişinin doğanın uyanmasının, tabiatın yenilenmesini ve canlanmasını yeni yılın gelişini kutladığımız bu bayram şifa, bereket ve bolluk dilediğimiz bir bayramdır.” ifadelerini kullandı.
Meydandaki etkinliklerden sonra Prof. Dr. Uğur Oral Kültür Merkezi’nde Prof. Dr. Ruhi Ersoy’un konuşmacı olduğu “Nevruz Bağlamında Türk Kültür ve Medeniyeti Üzerine Düşünceler” başlıklı konferansa geçildi.
“Birlik Olmak, Paylaşmak ve Dayanışma İçinde Olmak Bugünlerde Çok Daha Önemli”
Konferansın açış konuşmasını gerçekleştiren Üniversite Rektörü Prof. Dr. Erol Yaşar, “Millî kültürümüz ve toplumsal hayatımız için çok özel anlamlar taşıyan yeni bir Nevruz Bayramı’na daha ulaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Orta Asya’dan Balkanlardaki uluslara kadar çok geniş bir bölgede yerel renk ve inançlarla kutlanan Nevruz, her ulusun kendi kültür değerleriyle özdeşleştirip sembolleştirdiği, özü itibariyle baharın gelişinin kutlandığı coşkuyla karşılandığı bir gündür. Büyük Türk coğrafyasında birlik, dirlik, ümit, barış ve uyanışı sembolize eden tarih olarak coşku ve kıvanç içerisinde idrak edilen bugünde; insanlar arasında sevgi, saygı ve dayanışma daha da önem kazanmaktadır. Bugün, bu kadim bayramın ruhuna uygun olarak birlikte olmanın, paylaşmanın ve dayanışmanın önemini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizin Nevruz Bayramı’nı tebrik ediyor; Türk-İslam dünyasına ve insanlık âlemine, huzur, kardeşlik, beraberlik ve bolluk getirmesini temenni ediyorum.” dedi.
“Nevruz Yenilenmek, Yeni Bir Gün, Yeni Bir Dönem Demektir”
Açış konuşmasının ardından Prof. Dr. Ruhi Ersoy’un “Nevruz Bağlamında Türk Kültür ve Medeniyeti Üzerine Düşünceler” başlıklı konferansı başladı. Prof. Dr. Ersoy, “Nevruz yenilenmek, yeni bir gün, yeni bir dönem demektir. İnsanlığın gelişim süreci içerisinde bizim Balkanlardan başlayarak Yenisey Orhun Vadisi'nden Sibirya'ya kadar, Kafkaslardan bugün tırnak içinde Orta Doğu dediğimiz pek çok yerde mitolojik ve destan evrelerindeki toplumların kendi takvimiyle yenilenmeleriyle ilgili günleri kutlamalarıdır.” ifadelerini kullandı.
İnsanın yaratılış ve fıtrat itibariyle sürekli yenilenmeye ihtiyaç duyduğunu belirten Prof. Dr. Ersoy, “Bu tabiatın yenilenmesi sürecinde ağaçların çiçek açması ve gövdesinde suların yükselmesiyle beraber yeşermesi, zaman içerisinde varsa meyveye durması, değilse yapraklarının solması, yapraklarının dökülmesi daha sonra döngüsel olarak tekrar kışı görmesi. İnsan hayatında da o kendi analojisini yapan, gençliği, baharı, olgunluğu, yaşlılığı ve sonrasını hesaba katar. İnsanoğlu tabiatın döngüsüyle kendi hayatı arasında bir ilinti kurar. Bu sebeple toprağın ısınması, tabiatın dönmesiyle beraber kendi de kışın kendisini muhafaza etmiş olduğu alanlardan çıkmayı bahara, bayıra çıkmayı bir bayram olarak kabul eder.” şeklinde konuştu.
“Tük Mitolojisinin Sembolü Bozkurttur”
Türk mitolojisinde nevruzun referans kaynaklarının mitolojik dönemdeki destanlarımızla ilgili olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ruhi Ersoy; “Bir tanesi Ergenekon Destanı ve Bozkurt destanı. Bunlar birbiriyle bütün olarak düşünebilir. Türkler bir savaştan sonra kendilerini muhafaza etmek üzere Ergenekon Vadisi'ne dört yüz aile olarak yerleşirler ama bunlar çoğaldıktan sonraki zaman diliminde artık oraya sığmazlar. O vadiden çıkacak yol bulamazlar. Bir demirci ustası dağa ateş yakarak dağları eriterek, demiri eriterek oradan bir çıkış yolunu gösterir. O çıkış yolu esnasında da bir bozkurt onlara yol gösterir. O sebeple bizim Ergenekon'dan çıkış ve Bozkurt simgemiz Türk mitolojisinin simgesidir ve bozkurt Türk milli kültürünün sembolüdür. Tüm Türk dünyasının sembolüdür. Nasıl ki Amerika dediğinizde aklınıza kartal farklı fraksiyonlarla gelir. Rusya dediğinizde ayı aklınıza gelir. Türk mitolojisinin de sembolü bozkurttur.” ifadelerine yer verdi.
Prof. Dr. Ruhi Ersoy, konuşmasını yörük kültüründen, günümüz sosyolojik sorunlarından ve çözüm yollarından bahsederek noktaladı. Konferans, Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Erol Yaşar tarafından Prof. Dr. Ruhi Ersoy’a plaket, hediye ve çiçek takdim etmesi ile sona erdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.