ANKARA - Anadolu Sağlık Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı ve Meme Merkezi Yöneticisi Prof. Dr. Metin Çakmakçı, meme kanserinde tedavi yöntemlerinin geliştiğini belirtti. Çakmakçı, “Meme kanserinin türlerine göre tedavi seçenekleri de gün geçtikçe farklılaşıyor ve kişiye özel tedavi ön plana çıkıyor.” dedi.
Anadolu Sağlık Merkezi tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Onkolojik Bilimler Sempozyumu’nda meme kanseri ile ilgili son gelişmeler ve yeni tedavi seçenekleri
masaya yatırıldı. Sempozyuma Anadolu Sağlık Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı ve Meme Merkezi Yöneticisi Prof. Dr. Metin Çakmakçı, MD Anderson Kanser Merkezi’nden Prof. Dr. Banu Arun, Florida Üniversitesi Kanser Merkezi’nden Dr. Eleftherios P. Mamounas ve Mannheim Üniversite Hastanesi Meme Merkezi Direktörü Prof. Dr. Marc Sütterlin, her yıl 1 milyon 400 bin kadına tanısı konan meme kanserine ilişkin yeni tedavi yöntemlerini anlattı.
Prof. Dr. Metin Çakmakçı, meme kanserinin kadınlarda en sık görülen kanser türü olduğuna dikkat çekti. Meme kanseri ile ilgili çok sayıda araştırma yapıldığını dile getiren Çakmakçı, hem tanı hem de tedavi yöntemlerinde birçok gelişme yaşandığını aktardı. Çakmakçı, şunları kaydetti: “Meme kanserinin türlerine göre tedavi seçenekleri de gün geçtikçe farklılaşıyor ve kişiye özel tedavi ön plana çıkıyor. Kadınların meme yapılarını daha iyi tanımaları, memelerindeki değişikliklerin farkına varmaları ve zamanı geldiğinde yıllık meme taramalarını yaptırmaları gibi bilinçli davranışların, günümüzün tıp teknolojisiyle birleştiğinde, meme kanserinin korkutmayan bir kanser türü haline geldi.”
BANU ARUN: MEME KANSERLERİNİN YÜZDE 10’UNDA GENETİK FAKTÖRLER ETKİLİ OLUYOR
Prof. Dr. Banu Arun, erken yaşta meme kanseri olan hastaların ailesinde bu hastalığa yol açan genetik bir faktörün olup olunmadığına baktıklarını belirtti. Arun, “Meme kanserlerinin aşağı yukarı yüzde 10’u genetik faktörlere bağlıdır. Bunlardan da yüzde 85’i BRCA1, BRCA2 dediğimiz gen mutasyonlarına bağlıdır.” dedi.
Arun, uygun hastada bu genetik mutasyon kanda var mı diye incelediklerini anlattı. Eğer mutasyon varsa, meme kanseri riskinin ve yumurtalık kanseri riskinin çok yüksek olduğunu bildiklerini aktaran Arun konuşmasına şöyle devam etti: “Buna bağlı olarak erken tarama, hatta bazen cerrahi ile hastalığı önleyici bazı yaklaşımlar öneriyoruz. Bu tabii çok kişisel bir karar, biz hastalarla tartışıyoruz, kesinlikle ameliyat geçirmeniz gerekir demiyoruz. Ama en azından riskin yüksek olduğunu biliyorlar. Erken tarama yapmaya başlıyorlar ve bazı kişiler kendileri için cerrahi bir girişimin daha uygun olacağını düşünüp, önlem amaçlı mastektomi (memenin tamamen alınması) ve yumurtalık kanserini engellemek için yumurtalıkların alınması gibi işlemlere başvuruyorlar.”
‘NEO-ADJUVAN KEMOTERAPİ’ İLE TÜMÖR KÜÇÜLTÜLEBİLİYOR
Florida Üniversitesi Kanser Merkezi’nden Dr. Eleftherios P. Mamounas, son 10 yılda pek çok kanser tedavisinde olduğu gibi meme kanserinde de yepyeni ilaçların geliştirildiğini açıkladı. Mamounas, erken dönem meme kanserlerinde kullanılan yeni ilaçların ve tedavide yeni yaklaşımların olduğunu vurguladı. Mamounas, şöyle konuştu: “Tedavide yaklaşımımız artık hep kişiye özel, hedefe yönelik. Bunu yapabilmemiz içinse tümörün alt gruplarını, tiplerini belirlememiz önemli. Hastaları genetik özelliklerine ve tümör tipine göre tedavi ediyoruz. Örneğin meme cerrahisi öncesi ‘Neo-adjuvan kemoterapi’ adını verdiğimiz kemoterapi uygulamayı tercih ediyoruz. Tümörü küçültmek amacıyla verilen bu kemoterapi sayesinde hasta daha büyük bir ameliyattan kurtulmuş oluyor ve bütün memeyi ameliyatla almaktansa sadece o küçük kitleyi alıyoruz. Ameliyat sonrasında da hastaya daha az ışın tedavisi vermiş oluyoruz.”
AMELİYAT SIRASINDA UYGULANAN RADYOTERAPİ SÜRECİ HIZLANDIRIYOR
Mannheim Üniversite Hastanesi’nden Meme Merkezi Direktörü Prof. Dr. Marc Sütterlin ise meme kanseri ve tedavisindeki yeni tekniklerden birinin de radyoterapiyi ameliyat sırasında vermek olduğunu belirtti. Sütterlin, şu ifadeleri kullandı: “Bu yöntem ile hastaya zaman kazandırılarak bazı tıbbi yararlar sağlanabiliyor. Normalde, meme kanseri ameliyatında önce tümörü çıkarmak için bir cerrahi işlem yapılır, daha sonra ise birkaç hafta boyunca radyasyon tedavisi uygulanır. Ancak Intraoperatif radyoterapi seçeneğinde; radyoterapi ameliyat sırasında, tümör alındıktan hemen sonra veriliyor. Böylece, 5 hafta süren radyoterapi tedavisi sadece 30-40 dakika içerisinde tamamlanıyor. Bu tedavi yönteminin bütün hastalarda uygulanamıyor. Tümörün çok büyük olması ve tümör alındıktan sonra kalacak boşluğun büyük olması durumunda bu yöntemin uygulanamadığını ayrıca başka kriterlerin de önem taşıyor.”
CİHAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.