ANKARA - Siyasetçi yazar Kemal Burkay, AK Parti hükümeti döneminde olumlu reformların da yapıldığını ama bir noktaya geldiğinde tıkandığını belirterek, "Ben bunu fasit daire olarak adlandırdım. AK Parti 90 yıldır süren fasit daireyi kıramadı. Olumlu şeyler yaptı ama yine o döngüye takıldı: 'Kürt sorunu bitmiştir, tamamdır, artık yapacak birşeyimiz yoktur.' dendi; bu yanlıştı. Kürt sorunu duruyor olduğu yerde." dedi.
PKK'nın bölgede silahın gölgesiyle otoritesini yürütüyor olduğunu dile getiren Burkay, örgütün silah bırakmamasının nedenlerinden bir tanesinin de bu olduğuna dikkat çekti. PKK'nın bölgede bir hegemonya kurduğunu anlatan Burkay, legal hareket üzerinde de bu hegemonyanın olduğunu ifade ederek HDP'nin, PKK'ya söz geçiremediği ve ona hayır diyemediği sürece özgürce siyaset yapma şansı bulunmadığını vurguladı.
"ROKETLERİN, TÜFEKLERİN, BOMBALARIN, HENDEKLERİN EŞLİĞİNDE ÖZ YÖNETİM İLAN EDİLMEZ"
Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirinin sorularını cevaplayan Kemal Burkay, bölge halkının öz yönetimin ne olduğunu yeterince bilmediğini ifade etti. Öz yönetim talebinin PKK bakımından çok muğlak bir talep olduğunu dile getiren Burkay, şöyle devam etti: "Halkın aydınlanması için de PKK'nın çaba gösterdiği kanısında değilim. Çünkü PKK ve HDP bunun tam tarifini çıkarmış değil. Böyle oldu bittilerle, roketlerin, tüfeklerin, bombaların, hendeklerin eşliğinde öz yönetim ilan edilmez. Ne olduğu belli olmayan bir öz yönetim ilan edilmez. Bu olacak şey değil. Başka etkenler var. Mesela Suriye çöktü; bir intihar gibi görüyorum bunu. Öyle şey yapalım ki Suriye'ye dönmesin. Burada öyle yapmayalım. Ama ne yazık ki sanki Suriye taklit ediliyor. Bölgede olup bitenler bunu gösteriyor. Sanki Sur Kobani'ye dönmüş, Cizre, Nusaybin, diğer yerler için de şimdiden oraya doğru bir gidiş var. Peki bu iyi bir şey mi; bu doğru mudur? Bunu kendi elimizle mi yapmamız gerekiyor? Suriye kontrol edemedi gelişmeleri."
"HÜKÜMETİN DE PKK'NIN DA YETERLİ BİR ÇÖZÜM PROJESİ OLMADI"
HDP/PKK çözüm sürecini kullansaydı silahların belki de bırakılabileceğini belirten Burkay, tümüyle siyasi alanda mücadelenin devam edeceğini kaydetti. AK Parti hükümeti döneminde olumlu reformların da yapıldığını ama bir noktaya geldiğinde tıkandığını dile getiren Burkay, "Ben bunu fasit daire olarak adlandırdım. AK Parti 90 yıldır süren fasit daireyi kıramadı. Olumlu şeyler yaptı ama yine o döngüye takıldı: 'Kürt sorunu bitmiştir, tamamdır, artık yapacak birşeyimiz yoktur.' dendi; bu yanlıştı. Kürt sorunu duruyor olduğu yerde." diye konuştu.
Barış sürecinin umulduğu gibi yürümediğini anlatan Burkay, PKK'nın silahlı güçlerini sınır dışına taşımadığını, hükümetin de atması gereken bir takım adımları atmadığını söyledi. "Hükümetin gerçekçe yeterli bir çözüm projesi olmadı, yoktu. Aslına bakarsanız PKK'nın da yoktu." diyen Burkay, "Kürt sorununu PKK'ya endekslememek lazım. Sorun çözmek hükümet ve devletin görevidir. Hükümetin PKK'nın silah bırakması bakımından bile yeterli projesi yoktu." ifadesini kullandı.
"ORTADOĞU ÖLÇEĞİNDE BİR KAMPLAŞMA VAR; PKK Şİİ AKSINA YAKIN"
PKK'nın bölgede silahın gölgesiyle otoritesini yürütüyor olduğunu dile getiren Kemal Burkay, şöyle devam etti: "Silah bırakmamasının nedenlerinden bir tanesi budur. Silahlar giderse sanki PKK'nın etkinliği de kalmayacak. Bu, savaşı şehirlere, kasabalara taşımak bölgede. Bu fikir nerden geliyor; nasıl etkenler altında oluştu bu? Acaba Suriye ve İran mı PKK'yı bu noktada yönlendirdi? Bu, bence çok üzerinde düşünülmesi gereken ciddi bir ihtimaldir. Çünkü siz Suriye'nin iç işlerine müdahale ettiniz; taraf oldunuz. Suriye hükümeti de sizin içinizi karıştırmak ister. Bundan doğal birşey yoktur, yani ister. İran Suriye'yi destekliyor, İran da bunu ister. Orada PYD ile Merkezi Suriye hükümeti birlikte hareket ediyorlar, ilişkileri geçmişten beri var ve kopmadı. Türkiye'nin bütün çabalarına rağmen kopmadı. İran ile de var. PKK İran ile olan sürtüşmesini sonlandırdı. Dolayısıyla Ortadoğu ölçeğinde bir kamplaşma var. Biz buna 'sunni-şii aksı' diyoruz. Bu işe büyük devletler de katıldı; Rusya, Amerika katıldı. Ortadoğu, şuanda büyük güçlerin hesaplaştığı yer. Ortadoğu ölçeğinde Şii ve Sünni devletlerin hesaplaştığı bir yer, kamplaştığı bir yer. PKK da burada bu kamp içinde bir rol oynuyor ve Şii aksına yakın. Suriye, İran, Maliki rejimi bu aksa yakın politika izliyor. Dolayısıyla Kürt kentlerindeki bu hendek savaşlarını, bütün bundan kopuk düşünümezseniz, düşünmemek gerekiyor. Ama bizim açımızdan kötü bir şey. Biz Kürtler hak, özgürlük istiyoruz yoksa memleketimiz yansın, yıkılsın istemiyoruz. Türkiye'nin de yanıp yıkılmasını istemiyoruz. Doğal olarak Kürt halkının talepleri budur, bu olmalıdır."
"HDP PKK'YA SÖZ GEÇİREMEDİĞİ VE HAYIR DİYEMEDİĞİ SÜRECE ÖZGÜR SİYASET YAPMA ŞANSI YOK"
HDP'nin kriz sırasında ilkeli bir politika yürütemediğini belirten Burkay, şunları kaydetti: "HDP şunu diyebilirdi: Siyaset yapmak için çok uygun koşullar var. Belediyeler bölgede elimizde, Parlamentodayız, kitle desteğmiz iyi, Türk toplumunda da belli bir destek görüyoruz. Böylesine bir alternatif olma, sorunları çözme bakımından HDP'nin bir şansı vardı. Siyaset yapamaz hale düştüler. Çünkü PKK bölgede bir hegemonya kurmuştur; legal hareket üzerinde de bu hegemonyası vardır. PKK'ya söz geçiremiyor ve ona hayır da diyemiyor; bu kötü bir şey ve bunu demediği sürece de özgürce siyaset yapma şansı yok HDP'nin. HDP'den bir takım demokratik çevrelerin beklediği umudun gerçekleşmesi için de umut yok. Bağımsız hareket etmesi gerekiyor ama PKK ona o şansı vermiyor ve HDP de buna hayır diyemiyor maalesef."
"PKK'NIN BURNUNU SÜRTEYİM DERKEN HALK DA ÇOK BÜYÜK ZARAR GÖRÜYOR"
Öcalan ile görüşme konusundaki bir soruya ise Burkay, herkesin Öcalan konuşursa ne diyeceğinin hesabını yaptığını kaydetti. "Öcalan'ın söylediği hayata geçebilecek mi?" diye soran Burkay, şöyle devam etti: "Öcalan 2010'dan itibaren hükümet ile uyum içerisinde çalışıyor. Daha önce öyle değildi; daha önce askerle uyum içindeydi. Ama dengeler değişti, hükümet güçlendi, İmralı üzerinde de hükümetin kontrolü oluştu. Bu geçmişte işe yaradı. 2011'de başlayan çatışma, 2013 başlarında Öcalan'ın müdahalesiyle sona erdi. Ama bu sefer Öcalan konuşursa öyle olacak mı? Kandil onun dediğini yapacak mı? Bu şüpheli biraz. Dengeler değişti. Kandil'dekiler de Öcalan'ı dinlemeyebilirler; başka etkenle var işin içerisinde. Hükümet Öcalan'ın sihirli bir değnek olmadığını gördü; onun içinde hükümet tepkili. Adeta kendisini ihanete uğradığını düşünüyor, Öcalan bakımından değil tabi. PKK söz verdi, yapmadı, tam tersini yaptı. Dolayısıyla PKK'nın burnunu sürtmek ama PKK'nın burnunu sürteyim derken halk da çok büyük zarar görüyor. Halkı da karşısına alıyor. Buda çıkmaz bir sokak. Şehirlerde siz PKK ile savaşırsanız, halkı da karşınıza alırsınız eninde sonunda. Bunun da yaratacağı çok olumsuz sonuçlar var. Duygusal kopuş da olur. Bu iş güvenlik politikalarıyla çözülemez. Hükümetin bu konuda deneyimi oldu. Aynı hatayı bugün yapmamalı. Kürt meselesini PKK'ya endekslememek lazım."
Kemal Burkay, dış politikayla ilgili ise şunları söyledi: "Türkiye Suriye'de taraf haline gelmeyebilirdi. Demokratikleşme sürecini desteklemeliydi ama taraf haline de gelmemeliydi. Aynı şey Irak için de söz konusu. Bana göre Irak bölünecek. Türkiye taraf olmamalı. İzlenen politikaların yanlışları burdaydı. Suriye meselesine Türkiye çok fazla battı. Yardım ediyorum, muhalefete destek veriyorum derken çok ileri gitti ve o yüzdende Ortadoğu batağına bulaştı. Bu çok büyük bir riskti. Türkiye'nin çok daha sağduyulu politikalara ihtiyacı var. Türkiye yangının tam kıyısında duruyor. Yangın, bir parçasıyla Türkiye'ye zaten bulaşmış durumda. 30 yılı aşkın bir şiddet ortamı yaşadık. Türkiye o yangını yaşadı. Şimdi yangın yeniden harlanıyor bölgede, büyüyor. Bunun içinde çok dikkatli olması lazım. Eğer biz kör dövüşüne tutuşursak Türkler, Kürtler ve başkaları, bu ülke bir Suriye'ye dönebilir. Herkesin bu konu üzerinde ciddi düşünmesi lazım ve Suriye'ye dönmesinde bir yarar yok. Eğer birbirimizle beraber yaşamayacaksak, adam gibi ayrılalım. Bunun için ülkeyi cehenneme çevirmek, yakmak, yıkmak gerekmiyor. Ama ben bir arada yaşayabileceğimize inanıyorum; eğer akıllı ve uygar insanlar gibi davranırsak; Türkler ve Kürtler bir arada yaşayabiliriz. Bir Irak, Suriye olmak zorunda değiliz. Bunun içinde silahları susturmak lazım, Amerika ve Rusya'ya bunun için yalvarmamak lazım; 'gelin bizi barıştırın' diye. Biz kendimiz yapabiliriz onu. Bence herkes PKK'ya çağrıda bulunmalı: 'Lütfen o hendekleri kapatın ve şehirlerden çıkın, eski yerlerinize çekilin.' Tümden PKK'nın silah bırakmaları içinde adım atılır. Kürt sorununun çözümü için ciddi adımlar atmalı. Öyle ki sorun temelinden çözülsün, geleceğe, başka bahara kalmasın, yeniden alevlenmesin. Yangını söndürürken, siz geride kor bırakırsanız o yine alevlenir. Onun yolu da Kürt sorununu çözmektir. İster iktidar ister muhalefet olsun, devleti ve partiyi yönetenlerin, çok ciddi bir zihniyet değişimine ihtiyaç var. Yeni bir Anayasa yapılmalı ve Kürtlerin temel hakları tanınmalı. En azından bu yolda ciddi adımlar atılmalı. Öyle ki Kürtler güven duysun ve bu kırılmış yürekler onarılsın." CİHAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.