ANKARA - CHP Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz, "Bağdat'la ilişkilerimizde bir taraftan Bağdat'ın toprak bütünlüğünü destekliyoruz, bağımsızlığını destekliyoruz diyoruz, bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü ihlal edecek her türlü şeyi yapıyoruz. Komşuluk politikası böyle bir şey mi?" dedi. Bölgedeki dengelerin farklı olduğunu kaydeden Yılmaz, "Irak'ı buradan okumak kolay değil, merkezde okumak gerekir, orada, arazide okumak lazım. Irak'ta her gün dengeler değişiyor. En doğru yol yine merkezî hükûmetle olan yoldu çünkü büyük devletler, Amerika'sı, İran'ı, Rusya'sı hepsi merkezî hükûmetle iş götürüyorlar. Biz onu öteledik." diye konuştu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nun 17'nci birleşimi yoklamasız açıldı. Birleşimi TBMM Başkanvekili Pervin Buldan yönetiyor. Hükûmet adına Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Musul'daki Türk askerî varlığı konusunda bilgilendirme yaptı. Daha sonra konuya ilişkin gruplar adına konuşmalar yapıldı.
CHP Grubu adına konuşan Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz, "Dış politika deyince, Türkiye Cumhuriyeti devletinin dış politikası deyince büyük bir şey anlıyormuşuz gibi geliyor ancak Orta Doğu'da yaşanan olaylar, üst üste irtifa kayıpları ve yaşanan bu süreçler bize şunu gösterdi: Gerçekten, bizim gerçek manada bir dış politikamız var mı?" ifadelerini kullandı.
Bir zaman, Irak Merkezî Hükûmetiyle ilişkiler götürüldüğünü dile getiren Yılmaz, merkezi hükûmetle ilişkilerin arka plana itilmesiyle Türkiye'nin Irak'la sorunlarının başladığını kaydetti. Türkiye'nin bölgedeki dengeleri maalesef bu süre içerisinde tutturamadığını vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti: "Son beş yılda -IŞİD Musul'u ve Bağdat'ın kuzeyini işgal etmeden önce- bizim Türkiye'ye davet ettiğimiz aşiretlerin sayısını bile unuttuk. Bütün Sünni aşiretleri Türkiye'ye davet ettik, devleti bir tarafa bıraktık, bütün Sünni aşiretler Türkiye'ye geldi. Yediler, içtiler, konuştular, planlar yaptılar, 11 Haziran 2014'te Ebu Bekir Bağdadi'ye biat etti hepsi. Bakınız, siyaset böyle bir şey mi? Bizim baktığımız, bizim yönlendirdiğimiz -güya- bizim ilişkiler geliştirdiğimiz aşiretler böyle bir sonuca mı gitmeliydi? Çünkü devletle ilişkiler geliştirilmedi, devlet ötelendi. Bakınız, Başika kampıyla da aynı şey yaşanıyor. Niye sorun çıktı? Başika kampıyla niye sorun çıktı? Çünkü biz Bağdat'la bu işleri götürmek istemedik. Görevden alınmış eski Musul valisinin daveti üzerine gitmiş bunlar, peşmergenin uygun görmesi üzerine gitmiş. Sonra bilgi verilmiş. Peki ama niye bilgi verildiyse, onay alındıysa -bir kere, bilgi ayrı, onay ayrı- bunlara onay verildiyse niye şimdi karşı çıkıyorlar? Niye Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne 48 saat içerisinde biz sizi şikâyet ederiz diye tutturuyorlar. Ne oldu? Onlar mı riyakâr sadece, onlar mı riyakar? Bizde bir hata yok mu? Bağdat'la ilişkilerimizde bir taraftan Bağdat'ın toprak bütünlüğünü destekliyoruz, bağımsızlığını destekliyoruz diyoruz, bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü ihlal edecek her türlü şeyi yapıyoruz. Komşuluk politikası böyle bir şey mi?"
"BÖLGEDE DENGELER FARKLIDIR; ARAZİDE OKUMAK LAZIM"
Bölgedeki dengelerin farklı olduğunu dile getiren Yılmaz, "Irak'ı buradan okumak kolay değil, merkezde okumak gerekir, orada, arazide okumak lazım. Irak'ta her gün dengeler değişiyor. En doğru yol yine merkezî hükûmetle olan yoldu çünkü büyük devletler, Amerika'sı, İran'ı, Rusya'sı hepsi merkezî hükûmetle iş götürüyorlar. Biz onu öteledik. Şimdi, Dışişleri Bakanlığının yapmış olduğu açıklamada Musul'dan intikali deniliyor ve koordinasyonsuzluktan kaynaklandı deniliyor. Musul'dan intikal ne demek? Yani çekilme demek. Nezaketen diyemiyorlar çekilmek de intikal diyorlar. İntikal ne demek? Basbayağı asker çekilmesidir bu, askerin geri çekilmesidir; on gün önce gönderdiğiniz askerin on gün sonra geri çekilmesidir, başka hiçbir şey değildir. Koordinasyonsuzluk yaşandı deniliyor. Niye yaşandı? Madem doğruysa bunlar, niye yaşandı? Demek ki, biz öyle bir noktaya getirmişiz ki bu Bağdat'la ilişkileri, artık koordine bile edemiyoruz; koordine etmeye kalkışsak izin vermeyeceklerini düşünüyoruz, o nedenle bu noktaya geliyor işler. Bizim bunu anlamamız lazım. Aynı şey Suriye'de oluyor. Bir zamanlar, 'Maliki devrilsin de ne olursa olsun'du, sonra 'Esad devrilsin de ne olursa olsun' oldu. Ne oldu sonuçta? Bugün Irak IŞİD'le, bölgesel Kürt yönetimiyle, Sünnilerle fiilen 3'e bölünmüş oldu. Bugün Irak'ın tekrar bir arada bulunması şartları ortadan kaldırıldı. Sayın Bakan biraz önce IŞİD sonrası stratejiyi biz planlamak istiyoruz diyor. Ya, bizim IŞİD öncesi stratejimiz mi vardı ki sonrasını planlayalım? IŞİD bir buçuk yıldır orayı kontrol ediyor, IŞİD orada, IŞİD insanların ırzına geçti, IŞİD bütün kentleri yok etti, yağmaladı, IŞİD her şeye el koydu; IŞİD'in öncesinde ne yaptınız ki sonrasında ne yapasınız?" diye konuştu.
"IRAK İLE İLİŞKİLER DÜZELTİLMELİ"
Türkiye'nin Irak'la ilişkilerini düzeltmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, "Asker bulundurmasına biz karşı değiliz ama peki amaç ne? Niye biz orada asker bulunduruyoruz? IŞİD sonrası bir stratejimiz varsa nedir? O bölgeyi Sünni bir bölge mi yapmak istiyoruz biz? Musul'u alıp Kürt bölgesel yönetimine mi katmak istiyoruz? Alıp, onu tekrar merkezî yönetime mi katmak istiyoruz? Ne yapmak istiyoruz biz? Birisi çıksın, bana sonraki stratejiyi açıklasın lütfen. Yani biz bilmiyor muyuz bunları? Biz buralardan geçmedik mi? Allah aşkına çocuk kandırmayın ya. Ne stratejisinden bahsediyorsunuz? IŞİD'le ilgili bir strateji yok, IŞİD sonrası bir strateji ise hiç yok. IŞİD'den sonraki dönem daha kanlı olacak. IŞİD oradan gidecek, çünkü terör örgütü, orayı ilelebet kontrol etmesi mümkün değil, bir şekilde uluslararası koalisyon, yerel güçler orayı temizleyecekler. Bu sene olmaz, seneye olur ama mutlaka orada IŞİD'in bir geleceği olmayacak, çünkü bu kadar katil, bu kadar rezil bir örgütün orada geleceğinin olması mümkün değil. Peki, sonra bizim stratejimiz ne? Bu askerler oraya niye gitti? Orada ne amaçları vardı? Eğer onlar Musul'u kurtaracaksa, 600 asker Musul'u mu kurtaracak? Yoksa bizim elimizle Musul kurtarılıp birilerine mi verilecek? Biz neyi anlamalıyız buradan?" şeklinde konuştu.
İkinci bir husus olduğunu dile getiren Yılmaz, bunu da şöyle açıkladı: "Şimdi, burada yanlışlık had safhada, bakınız. İkinci konu, biz Irak Musul'da IŞİD'le mücadele ediyoruz. Musul nerede? Bizim sınırımızda Musul'u kesen bölgesel Kürt yönetimi var, Musul daha aşağıda. E, peki, Mare-Cerablus hattında IŞİD var, Suriye de bizim komşumuz, niye onunla mücadele etmiyoruz? Orada niye mücadele etmiyoruz? Bakınız, Suriye'de 'Esad gitsin de ne olursa olsun.' denildi. Bugün ne oldu? Suriye'nin bizim sınırımızda mücavir bölgenin çok büyük bir bölümünü, sizin terör örgütü olarak gördüğünüz PYD kontrol ediyor. Çok büyük bir bölümünü Cerablus-Mare hattını kim kontrol ediyor? IŞİD kontrol ediyor. Diğer bölgeyi El Nusra kontrol ediyor. Aşağıda Hizbullah var, daha aşağıda Esad sıkışmış. Suriye yediye bölünmüş. Bu kadar bölünmüş bir Suriye'yi başlangıçta siz tahmin edebiliyor muydunuz? O planı yaptığınız zaman şimdi Musul'da IŞİD sonrası plan diyorsunuz ya, Esad sonrası Suriye'yi hesapladınız mı? Ne olacak şimdi Suriye'de?"
"ESAD'SIZ BİR ÇÖZÜMDÜ, ŞİMDİ ESAD'LI ÇÖZÜM VAR"
"Esad'sız bir çözümdü, şimdi Esad'lı bir çözüm var bakınız, en az on sekiz ay. PYD'siz bir çözümdü, PYD masaya geliyor. Bütün politikanız altüst olmuş. Bakınız, bunu anlamak lazım." diyen Öztürk Yılmaz, şöyle devam etti: "Bizim gerçeğe sirayet etmemiz lazım, gerçeğe. Gerçek nedir? Gerçek: Bölge ufalandı, küçüldü, bundan sonra da küçülüyor. Biz bir düzen tutturamadık Orta Doğu'da. Biz bir strateji uygulayamadık. Biz bir öngörüde bulunamadık. Libya'dan başlayın, Mısır'dan geçin, Doğu Akdeniz'den çıkın, ta Suriye'den Irak'a kadar bütün bölgeyle kavgalıyız, bir tane ülke kalmadı kavgalı olmadığımız. Ne olacak peki? Ya, 1 kilo domates satacağımız sınır kalmıyor aşağıda. Ya ne olacak? Türkiye diğer taraftan kavimler göçü gibi, 5 milyon insanı içimize aldık, 8 milyar dolar para harcamışız diyoruz. Bravo. Ah ne güzel, 8 milyar dolar. Kim sizi takdir ediyor? Kim sizi takdir ediyor? Hiç kimse takdir etmiyor. 3 milyar Euro veriyorlar, rüşvet veriyorlar bu 5 milyon insanı barındıralım diye. Yarın seçime girseler, emin olun barajı geçecekler bunlar."
Kıbrıs'la müzakereler konusuna da değinen Yılmaz, KKTC'de bütün milletvekillerinin görüşme tutanaklarını okuyabildiğini ancak kendilerinin bilgisi olmadığını kaydetti. "Bakınız, aynen Annan Planı gibi, bir gün önce basına düşecek bu ve emin olun, okuyana kadar referanduma gidecek bu, aynen Annan Planı gibi." diyen Yılmaz, "Kıbrıs sorununu çözdüğümüz zaman hemen ertesi gün bütün fasıllar açılacak, AB'ye gireceğiz" gibi bir şey olmadığını ifade etti.
Rusya'yla ilgili kriz yaşandığını ve herkesin hamaset yaptığını belirten Yılmaz, "Bize bir şey olmaz deniyor. Bizim ekonomimiz güçlü, alternatiflerimiz güçlü, o güçlü, bu güçlü, her şey güçlü. Emin olun, iki üç ay sonra, bakınız, sizi üreticiler önce eleştirecek. Göreceksiniz, belki Rusya gazı da kesecek buradan." dedi. CİHAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.