ANKARA - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 17-25 Aralık’ın yolsuzluk haftasının özelliğinin, bir hükümetin bir devleti nasıl soyduğuna tanık olunması olduğunu söyledi. “O hükümetin devletin elini kolunu bağlayarak savcı, hakim ve polisleri görevden alarak dosyaları nasıl kapattığına tanık olduk.” diyen Kılıçdaroğlu, “Onlar sanıyorlar ki bu iş bitti. Yemezler, bu iş bitmez. Size, bütün vatandaşlarım bilsin diye tipik bir örnek vereceğim. 5 Ekim 2015. 16 yaşında 3 çocuk. İstanbul Gaziosmanpaşa’da 3 çocuğun önünü kesiyorlar. 3 lira, bir gözlük ve bir cep telefonunu gasp ediyorlar. Cep telefonunu atıyorlar işimize yaramaz diye. 3 lirayı ve gözlüğü alıyorlar. Sonra yakalanıyor bu çocuklar. 3 lirayı gasp etmekten ötürü 45 yıl ağır hapisle yargılanıyorlar. 45 yıl. Devleti soyanlar belli makamlarda görev yapıyor, 3 lira için 45 yılla yargılanıyorlar.” diye konuştu.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde partisinin grup toplantısında konuştu.
Hükümetin, başarısızlıkların altında bunaldığı için kendisine bir çıkış aradığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Bizim bir milletvekili arkadaşımıza acımasızca saldırdılar. Türkiye üzerinden kimyasal silahların Suriye’ye gönderilmesini dile getirdi diye arkadaşımız bir numaralı düşman ilan edildi, Eren Erdem. Hiçbir milletvekilimizi kimseye yedirmeyiz. Hiçbir milletvekilimizi. Bizim milletvekillerimiz namuslu insanlardır, ağızlarından çıkanları bilirler. Belge doküman olmadan konuşmazlar. Konuştuklarının hepsinin de gerekçeleri vardır. Tam bir yavuz hırsız misali. Batmış acaba bir yerlere saldırarak çıkabilir miyim diyor. Çıkamazsın sen o bataktan çıkamazsın, o batağa saplandın sen. Çıkacak aklın da, erdemin yok senin.” ifadelerini kullandı.
CHP Milletvekili Eren Erdem’in hiçbir şekilde Türkiye’yi suçlamadığını, batının neden bu kimyasalları Türkiye üzerinden gönderdiğini dile getirdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: “Sen kimyasalları kendi ülkenden çıkarırken neden yakalamadın? E doğru söylüyor. Daha ne desin? Linç kampanyası uyguluyorlar. Ben Davutoğlu’nun bunu siyasette eleştiri konusu yapmasını anlarım. Bir polemik konusu yapar ve kendine göre eleştirisini yapar ve biz de kendisine cevabını veririz. Bu normal bir demokraside karşılaşabileceğimiz bir olay. Aslında olması gereken şu. Hemen derhal arkadaşımızın beyanları, mecliste yaptığı konuşmalar, İstanbul’da yaptığı basın toplantısı, verdiği önergeler uzmanlar tarafından incelenir ve başbakana sunulur, başbakan o bilgilere göre açıklama yapar. Ama böyle bir bilgilendirmenin olmadığını biliyoruz. Onların amacı bir milletvekili üzerinden bütün yanlışlarını kamuoyu gözünden gizlemek. Bütün amaçları bu, yani yavuz hırsız misali ben bunu anların ama anlamakta zorlandığın başka bir şey var. Bir diktatör bozuntusunun da bu işlere burnunu sokması. Nasıl birisin sen ana muhalefeti suçluyor. Sen meclise geldin 550 milletvekilinin önünde namusun şerefinin üzerine yemin ettin. 78 milyon vatandaşım duy artık namusu ve şerefi üzerine yemin etti tarafsız davranacağına. Namusu ve şerefi üzerine. Erdoğan’a soruyorum bu namus ve şeref kavramı nerede satılıyor acaba, nerede pazarlanıyor bu namus ve şeref? Bir ülkenin cumhurbaşkanı namusuna ve şerefine sahip çıkmazsa kim sahip çıkacak? Tarafsızlığını bozduğun her dönemde ben namus ve şeref kavramını sana hatırlatacağım. Namusu ve şerefi öğreteceğim sana, sözüm söz."
17-25 Aralık’ın yolsuzluk haftası olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “Bu haftanın özelliği bir hükümetin bir devleti nasıl soyduğuna tanık olduk. O hükümetin devletin elini kolunu bağlayarak savcı, hakim ve polisleri görevden alarak dosyaları nasıl kapattığına tanık olduk. Onlar sanıyorlar ki bu iş bitti. Yemezler, bu iş bitmez. Bu iş bitmez. Bakın böyle bazı önemli yerlere geldiler diye bu işin biteceğini sanıyorlar. Yok öyle bir şey. Bu iş bitmez. Size bütün vatandaşlarım bilsin diye tipik bir örnek vereceğim. 5 Ekim 2015. 16 yaşında 3 çocuk. İstanbul Gaziosmanpaşa’da 3 çocuğun önünü kesiyorlar. 3 lira, bir gözlük ve bir cep telefonunu gasp ediyorlar. Cep telefonunu atıyorlar işimize yaramaz diye. 3 lirayı ve gözlüğü alıyorlar. Sonra yakalanıyor bu çocuklar. 3 lirayı gasp etmekten ötürü 45 yıl ağır hapisle yargılanıyorlar. 45 yıl. Devleti soyanlar belli makamlarda görev yapıyor, 3 lira için 45 yılla yargılanıyorlar. Buradan yola çıkarak Davutoğlu’nun bir cümlesini sunmak isterim. ‘Eğer bir parti görevlisi, görev aldıktan sonra evini, arabasını, yaşam tarzını değiştiriyorsa ben o adamı partiye almam' diyor. İyi de Davutoğlu o zaman ortada parti kalmayacak.”
CİHAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.