Bilgi:
Instagram'da @mersinhaber'i
takip ederek anlık gelişmelerden daha hızlı haberdar olabilirsiniz.
ADANA - Adana Baro Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, 17 Aralık 2013 günü Cumhuriyet tarihinin en büyük ‘rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık’ operasyonunu unutmadıklarını ve unutturmayacaklarını söyledi. Çıtırık, “Temiz toplum, temiz siyaset ve temiz siyasetçiler için 17 Aralık, unutturulmaması gereken tarihi bir gündür.” dedi.
Adana Baro Başkanı Çıtırık, olayın ilk gününden itibaren siyasi iktidarın emniyet ve yargıya müdahaleye başladığını belirtti. Çıtırık, dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın çocuklarının Halk Bankası Genel Müdürü, Rıza Sarraf, çok sayıda iş adamı ve bürokrat olmak üzere 89 kişinin gözaltına alındığını ancak operasyonun başladığı gün, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde görevli beş şube müdürünün görevden alındıklarını anımsattı.
"AYAKKABI KUTULARINDAN ÇIKAN PARALAR UNUTULUR MU?"
Gözaltıların bir kısmı tutuklamaya dönüşmesine rağmen kısa bir süre sonra dosyada tutuklu kalmadığını kaydeden Baro Başkanı Çıtırık, açıklamasında “Siyasi iktidar, ilk günden itibaren soruşturmaya her türlü müdahaleyi yapmıştır. Cumhuriyet Savcılığının maddi gerçeği ortaya çıkartabilmesi yönünde yürüttüğü çalışmalara engel olunmuş, kuvvetler ayrılığı ilkesi ihlal edilerek soruşturmanın ucu kime dokunacaksa dokunulmasına siyasi iktidar tarafından izin verilmemiştir. Soruşturmada şüpheliler arasında çocukları bulunan üç bakan, kamuoyu zorlamasıyla, istemeyerek de olsa istifa etmişlerdir. Yine soruşturma kapsamında iş yerlerinde ve ev aramalarında şüphelilerden çok ciddi miktarda ve her türlü para bulunmuş, paraların saklanacağı yer bulunamadığından (!) ayakkabı kutularından bile paraların çıktığını unutmamak gerekir.” ifadelerine yer verdi.
"BAKANIN AÇIKLAMALARI MANİDARDIR"
Adana Baro Başkanı Çıtırık, dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın bakanlık ve milletvekilliğinden istifa ederken, ‘Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın talimatıyla yapıldı. Bu minval üzerine bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ediyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için Sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygı sunuyorum..' sözlerinin çok manidar olduğunu vurguladı. Çıtırık, ancak dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan istifa etmediği gibi yürütülen soruşturma karşısında siyasi iktidar daha pervasızlaşarak, HSYK’nın görev ve yetkileri doğrultusunda yapısal değişikliklere gidildiğini hatırlattı. O günlerde, 40’a yakın ilin emniyet müdürünün görevden alındığını dile getiren Çıtırık, şube müdürleri ve polis memurlarıyla birlikte yaklaşık altı bin emniyet mensubunu etkileyen kararlara imza atıldığını kaydetti.
"SAVCILARIN YURT DIŞINA KAÇTIKLARI UNUTULMAMALIDIR"
Olayın ardından yaşananları özetleyen Çıtırık, şunları dile getirdi: “Soruşturmayı yürüten savcıların görev yeri değişikliğinden sonra, HSYK tarafından soruşturmalar başlatıldı. 17 ve 25 Aralık operasyonlarında görev alan dört savcı ve bir hakim meslekten ihraç edilirken, savcılar Celal Kara, Zekeriya Öz ve Mehmet Yüzgeç hakkında Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesinde ’suç işlemek amacıyla örgüt kurulması, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçlarından dolayı kamu davası açıldı. Bu dosyadan tutuklanmaları için yakalama emri çıkarılmışsa da savcıların yurt dışına kaçtıkları unutulmamalıdır.”
"PARMAK ÇOĞUNLUĞUYLA AKLAMA OLMAZ"
Konuyla ilgili TBMM'de soruşturma komisyonu oluşturulduğunu ifade eden Çıtırık, sözlerine şöyle devam etti: “Bakanlar haklarındaki mal varlıklarındaki, gelirlerindeki artışları somut, kuşkuya yer bırakmayacak kanıtlarla açıklayamamışlar, TİB tarafından yasal kayıt altına alınan tapelerle ilgili vicdanları rahatlatacak kanıtları ortaya koyamamışlardır. Ancak komisyondaki siyasi iktidarın parmak çoğunluğuyla soruşturma açılmaması ve TBMM Genel Kurulu'nda yapılan oylamalarda da ret kararı verilmiştir. Oysa ki TBMM’de aklama parmak çoğunluğu ile değil Yüce Divan ve Anayasa Mahkemelerinde olur.”
Siyasi iktidarın her türlü müdahalesi ve parmak çoğunluğuna dayalı iradesiyle yargının görevini yapmasına engel olduğunu vurgulayan Çıtırık şunları ifade etti: “Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk, kara para aklama, rüşvet soruşturmasında sorumlular belirlenememiş (!) kamuoyu vicdanını rahatlatacak kararların alınmasına engel olunmuştur. 17 Aralık soruşturmasıyla ilgili, 17 Ekim 2014'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca; usulüne uygun delil toplanmadığı, suçun unsurlarının oluşmadığı ve herhangi bir örgüte rastlanılmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmiş, bu karara karşı yapılan itirazı İstanbul 6. Sulh ceza Hakimliği reddetmiştir.”
"TAKİPSİZLİK KARARI, BERAAT KARARI DEĞİL"
17-25 Aralık soruşturmasıyla ilgili ‘soruşturmanın önemli, kilit şüphelisi Rıza Sarraf'tır' diyen kuryesi Adem Karahan'ın ifadelerinden sonra ‘takipsizlik’ kararının kaldırılması gerektiğine değinen Çıtırık, “Bu beyanlara göre, ‘kara para aklama’ sadece Türkiye'de değil, Türkiye'nin de içinde yer aldığı, uluslararası boyutlara varan nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Takipsizlik kararı, beraat kararı değildir. Olaydaki suçlar için on yıllık zamanaşımı süresi bulunmaktadır. Kanıtların yeniden değerlendirilerek, sorumluların belirlenmesi ve yargı önünde hesap vermeleri gerekliliktir, zorunluluktur.” dedi.
"YARGI ÖNÜNDE HESAP VERMELERİ İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ"
Adana Baro Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, açıklamasını şöyle tamamladı: “Hukukun üstünlüğünün değil, üstünlerin hukukunun egemen olduğu bir süreçte siyasetin zenginleşme aracı haline getirildiği, şehzadelerin haramzadeye dönüştüğü, devlet imkanlarının kamusal sıfatlar kullanılarak evlatlara, akraba ve yandaşlara pay edildiği bir dönemde ‘temiz toplum, temiz siyaset ve temiz siyasetçi’ için 17 Aralık unutturulmaması gereken tarihi bir gündür. Parmak çoğunluğuna dayanarak ya da kontrolleri altındaki yargı eliyle soruşturmaların kapatılamayacağı bilinmesi gereken bir gerçekliktir. Ucu kime dokunuyorsa, sıfatı ne olursa olsun sorumluların yargı önünde hesap vermeleri için mücadelemiz devam edecektir.” CİHAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.