Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Akdeniz’de yaşanan mülteci faciasına yönelik, "Mali noktada bizden çok daha güçlü olan ülkeler niçin bunları batırmak suretiyle bunların ölümünü hazırlıyorlar. Doğrusu Batı’nın bu yaklaşım tarzını kesinlikle kınıyorum ve lanetliyorum. Böyle bir yaklaşım tarzı olamaz" dedi.
Türkiye’ye 21-23 Nisan tarihleri arasında resmi ziyaret gerçekleştiren Irak Cumhurbaşkanı Fuad Masum ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı’nda başbaşa ve heyetlerarası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gerek baş başa, gerekse heyetlerarası görüşmelerimiz gerçekten verimli bir şekilde geçti. Kritik bir dönemden geçtiğimiz hepimizin malumu. Böyle bir döneme tekabül eden bu ziyaretin gerek ülkelerimiz arasında gerekse bölge için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum" dedi.
"Irak’ın ve Iraklı kardeşlerimizin bizim gönlümüzde müstesna bir yeri var" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yarın 23 Nisan ve 23-24 Nisan bizim için şu anda bu yıl özel bir konuma sahip, Dünya Barış Zirvesi’ni yarın İstanbul’da topluyoruz. Ve Dünya Barış Zirvesi’nde değerli kardeşim Masum, orada bir panelde yer alacak ve tüm dinleyicilere orada cumhurbaşkanları ve başbakanlarla birlikte hitap edecekler. Ertesi gün bizler Çanakkale’ye geçeceğiz, kendileri yarın bu oturumlardan sonra ayrılacaklar" şeklinde konuştu.
Başbakanlığı döneminde Irak’ı 3 kez ziyaret ettiğini hatırlatan Erdoğan, Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey mekanizmasını tesis ettiklerini belirterek, "2009 yılında Bağdat’ı ziyaret ettiğimde çeşitli alanlarda 48 adet anlaşma ve mutabakat muhtırası imzaladık. Bugün de ilişkilerimize o günlerden farklı bakmıyoruz. Biz bu coğrafyanın ev sahipleriyiz, kadim meskunlarıyız. Aramızda yüzyıllara sari dostluk ve kardeşlik bağları mevcut. İlişkilerimizde bir dönem yaşanan fetret devri artık tamamen geride kaldı. Hamdolsun kaybettiğimiz ivmenin yeniden yakalamanın heyecanı ve memnuniyetini yaşıyoruz. Hangi dinden, etnik kökenden, ırktan ve mezhepten olursa olsun her Iraklı bizim için aynı mesafededir. Bakış açımız bu. Irak’a veya bölgeye Sünni, Şii, Ezidi, Türk, Kürt, Arap nazarıyla bakmıyoruz. Biz tüm burada yaşayan farklı dini ve etnik grupları dostumuz, komşumuz ya da kardeşimiz olarak görüyoruz. Ayrıştıran değil birleştiren, barıştıran, çatıştıran değil uzlaştıran olmanın çabası içerisindeyiz. Nitekim bu anlayışla Irak’ın birliğini, beraberliğini ve toprak bütünlüğünü daima savunduk, savunuyoruz. Şimdi de aynı tavrı benimsiyor, dostlarımızın yanında olmaya, dertleriyle hemhal olmaya gayret ediyoruz" açıklamalarında bulundu.
“BUGÜN DE DEAŞ TERÖRÜNE KARŞI AYNI İLKELİ TAVRIMIZI ORTAYA KOYUYORUZ”
"Bugün aziz kardeşim Fuad Masum ile son derece verimli görüşmelerimizin sonunda ele ele, omuz omuza vererek bu zorlu dönemde Irak’a nasıl yardımcı olabileceğimiz ele aldık" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"DEAŞ’a karşı verdikleri mücadelede desteğimizi bir kez daha vurguladık. Bugüne kadar DEAŞ’la mücadelede neler yaptığımızı, bundan sonra da neler yapabileceğimizi ve yapacağımızı açık net oraya koyduk. 30 yılı aşkın bir süre bölücü terör örgütüyle mücadele etmiş, yaklaşık 50 bin vatandaşını terör illetine kurban vermiş bir ülkeyiz. Terörün yönetimi, gayesini, hedefini de çok iyi biliyoruz. Terörün dilinin, dininin, milletinin kutsalının olmayacağını her zaman ifade ettik. Herhangi bir terör olayını lanetlemeden önce kim tarafından yapıldığına, örgütün önünde ne sıfat olduğuna ya da kendini neye atfettiğine asla bakmadık. Bugün de DEAŞ terörüne karşı aynı ilkeli tavrımızı ortaya koyuyoruz. DEAŞ terörünün ana hedefi bölgedeki Müslümanlar olmuş, medeniyetimizin en güzide eserleri, kütüphaneleri, camileri, türbeleri olmuştur. Bu belayla mücadele palyatif tedbirlerle mümkün değildir. Şayet başarılı olunmak isteniyorsa bataklığı kurutmayı amaçlayan küresel boyutta ve kapsamlı bir stratejinin benimsenmesi şarttır. DEAŞ’ı Irak’ta bertaraf etseniz bile bu sefer başka isimlerle bir başka yerde karşımıza çıkacaktır. Suriye’deki krizin çözülmesi işte bu sebeple büyük önem taşıyor. DEAŞ’ın ilerlemesinin son dönemde Irak’ta kısmen durdurulduğunu biliyoruz. Tikrit şimdilik DEAŞ’tan temizlendi. Kuşkusuz bu aşamada kazanımların baki kılınması da önemlidir. Halkın geri kazanılmasının ve DEAŞ işgalindeki yerlerin yine yerel unsurlarca kurtarılmasının DEAŞ’ın tam anlamıyla bertaraf edilmesine ciddi katkı sağlayacağına inanıyoruz."
"DEAŞ ÜMMETİMİZİ PARÇALAMANIN GAYRETİ İÇERİSİNDE OLAN ÖNEMLİ BİR VİRÜS"
"DEAŞ mezhepsel fay hatları üzerinden bir siyaset inşa etmeye çalışıyor" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Farklılıkları istismar ederek, gerilimleri tırmandırarak hatta kışkırtarak mevzi kazanmanın çabası içerisindedir. Şunu bir defa çok iyi bilmemiz lazım: DEAŞ ümmetimizi parçalamanın gayreti içerisinde olan önemli bir virüstür. Bunu böyle görmemiz lazım. Başkaları aynı yolu izlemektedir ve burada da DEAŞ’ı ciddi manada bunlar kullanmaktadırlar. Sonuç DEAŞ’ın lehine gözükmekte örgüt kazançlı çıkmaktadır. Şunu çok iyi değerlendirmemiz lazım. Bütün silah kaynakları nereden, bu parasal kaynaklar nereden? Kendilerinin böyle bir kaynağı yok. Peki nereden geliyor, bunun üzerinde ısrarla durulması lazım. Ve İslam dünyasının dışındaki gayri İslami Hristiyan dünyasından vesaire bu örgütün içerisinde yer alanlar herhalde burayı benimsedikleri için yer almıyorlar. Bu soruya da bir cevap bulmamız lazım. Bunlar da bizim için çok çok önem arz ediyor. Türkiye krizin başından beri bu noktada Irak’ın ve Iraklı kardeşlerinin yanında oldu, olmaya devam edecektir" ifadelerini kullandı.
AKDENİZ’DE MÜLTECİ FACİASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akdeniz’de son dönemde yaşanan göçmen facialarını da değerlendirdi. Şu anda Irak’tan 300 bin, Suriye’den ise 1 milyon 700 bin sığınmacının Türkiye’de olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu vesileyle bir şeyi söylemek durumundayım. Bugünkü yazılı ve görsel medyayı okuduğumuzda görüyorsunuz Akdeniz’de Ege’de bu göçmenleri, sığınmacıları insan kaçakçıları taşırken bunların bu gemilerin batırılmasına zemin hazırlayan açıklamalar geliyor, Avrupa’dan. Eğer Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler bu açıklamayı yapıyorsa veya AB’de böyle bir şey gündeme geliyor da konuşuyorsa bu bir felakettir. Öyle veya böyle bu insanlar ülkelerinden kaçarak Avrupa ülkelerine sığınmaya çalışıyorlarsa bu nasıl bir insani yaklaşımdır ki bunların kaçtıkları o gemilerin batırılması ve onların ölüme terk edilmesi gibi bir yaklaşım benimseniyor. Türkiye’yi bu noktada örnek gösterenler kusura bakmasınlar, bunun karşısına nasıl dikilecekler önce bunun tedbirini alsınlar. 2 milyon insanın şu anda Türkiye kendi topraklarında barındırıyorsa bunu insani ve vicdani bir görev telakki ettiği için yapıyor. Mali noktada bizden çok daha güçlü olan ülkeler niçin bunları batırmak suretiyle bunların ölümünü hazırlıyorlar. Doğrusu Batı’nın bu yaklaşım tarzını kesinlikle kınıyorum ve lanetliyorum. Böyle bir yaklaşım tarzı olamaz" şeklinde konuştu.
"IRAK’LA OLAN TİCARET HACMİMİZ 11,1 MİLYAR DOLAR"
Türkiye’nin Irak’la olan ticaret hacminin 11,1 milyar dolar olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Burada Türkiye’nin lehine bir ticaret söz konusu fakat bizim herhangi bir burada bariyer koyma gibi bir derdimiz yok. Bu ticaret hacmini çok daha ilerilere taşıma gibi bir hedefimiz var. 2009 yılında bunu 20 milyar dolar seviyesine çıkaralım diye aramızda mutabakatımız vardı. O zamanlar ticaret hacmimiz 5 milyar dolar düzeyindeydi. Bugün ise bu rakam buralarda. Temenni ederim ki 20 milyar doları bu noktada yakalarız. Tabii ki bu terör belasıyla gelişen süreç ne yazık ki bu hedefi yakalamada büyük bir engel teşkil etti" dedi.
YEMEN’E SUUDİ ARABİSTAN’IN HAVA HAREKATI
Yemen’de "Kararlılık Fırtınası" operasyonunun sona ermesini değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suudi Arabistan’ın dün Yemen’de Husilere ve Ali Salih destekçilerine yönelik hava harekatını sonlandırma kararından duyduğumuz memnuniyeti dile getirmek istiyorum. Başından beri desteklediğimiz ve siyasi çözüm sürecinin önünün açılmasına vesile olmasını temenni ettiğimiz bu harekat askeri amaçlarına ulaşmış gözüküyor. Yemen’de kalıcı istikrar ancak barışçıl siyasi çözüm ile mümkündür. Burada da mezhebi yaklaşımların bir defa ortadan kaldırılmasının gereğini özellikle temenni ediyoruz. Duamız Husiler’in ve Salih destekçilerinin bir an önce müzakere masasına oturmaları. Hem kendilerine hem de Yemen halkına bedel ödettirecek tahriklerden imtina etmeleridir. Türkiye bölgenin yeni bir kaosa sürüklenmemesi ve sorunun çözümü için şimdiye kadar tüm taraflarla yapıcı görüşmeler yapmış, gereken desteği vermiştir. Bundan sonra da aynı tavrımızı sürdürecek gerek insani yardım gerekse diğer konularda Yemenli kardeşlerimizin yanında olmaya devam ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.