Acıbadem Ankara Hastanesi Çocuk Sağlığı Hastalıkları ve Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Koray Lenk, “Bebeğinizde morarma, sık nefes alıp verme, solunum zorluğu ve beslenme güçlüğü varsa nedeni morarma ile seyreden doğuştan kalp hastalığı olabilir" dedi.
Her 1 milyon çocuktan 8’inin dünyaya kalp hastalığı ile geldiğini ifade eden Acıbadem Ankara Hastanesi Çocuk Sağlığı Hastalıkları ve Çocuk Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Koray Lenk, Türkiye’de ise bu rakamın her yıl ortalama 12 bin-13 bin olduğunu söyledi. Çocuklarda görülen kalp hastalıklarının üç ana başlık altında incelenebileceğini kaydeden Lenk, “Bunlar; doğuştan kalp hastalıkları, sonradan oluşan (edinsel) kalp hastalıkları ve ritm ileti bozukluklarıdır. Doğuştan kalp hastalıkları en sık rastlanılan doğuştan anomaliler olup, doğan her bin çocuktan 8’inde kalp hastalığı görülmektedir. Bu da canlı doğumların ortalama yüzde 1’i olmaktadır. Ülkemizde her yıl ortalama 12 bin-13 bin bebek kalp hastası olarak doğmaktadır” dedi.
Doğuştan kalp hastalıklarının doğum öncesi anne karnındaki bebeğin organlarının gelişimi sırasında ortaya çıkan bir hastalık olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Lenk, “Bu hastalıklar, kalbin kulakçık veya karıncıkları arasında bulunan bölmelerdeki delikler, kalbe gelen ve kalpten çıkan damarların anormal pozisyonları, ana damarların kapakçıklarındaki ve kulakçık ile karıncıkları birbirlerine bağlayan kapaklardaki darlık ve yetmezlikler, kalp kasını besleyen koroner damarlardaki anomaliler veya yukarıda sayılan anomalilerin birlikte bulunduğu daha ciddi ve kompleks hastalıklardır. Çocuklarda en çok görülen kalp hastalıkları doğuştan kalp hastalıklarıdır” diye konuştu.
Sonradan oluşan (edinsel) kalp hastalıkları arasında en sık görülenin romatizmal kalp hastalığı olduğunu vurgulayan Lenk, “Sıklıkla 5-15 yaş grubu çocuklarda üst solunum yolundan giren A grubu beta hemolitik streptokokların romatizma yapıcı türünü alan çocuklarda eklem bulgularının yanısıra yüzde 50 olguda boğaz infeksiyonundan 2-4 hafta sonra kalp kapakları, kalp kası ve bazen de ek olarak kalbin dış zarı etkilenerek kalıcı kalp hastalığı oluşmaktadır. Edinsel kalp hastalıklarının oluşmasında özellikle süt çocukluğu döneminde görülen viral üst solunum yolu infeksiyonlarında, kabakulak, kızamıkçık ve suçiçeği gibi hastalıklarda da kalp kası ve kalp zarı etkilenebilmektedir. Edinsel kalp hastalıklarından daha seyrek olarak görülen Kawasaki hastalığı 5 yaş altı çocuklarda koroner damarları tutan bir hastalık olup, 5 günden fazla süren ateş ve döküntü olduğunda bu hastalık düşünülmelidir” ifadelerini kullandı.
RİTM BOZUKLUKLARI ÇOCUKLARDA ERİŞKİNLERDE OLDUĞU KADAR SIK DEĞİL
“Doğuştan kalp hastalıklarının çoğunda hastalığın nedeni bilinmemektedir” diyen Lenk, “Hamilelik döneminde kullanılan bazı ilaçlar, alkol ve uyuşturucu, röntgen ışınlarına maruz kalma bebekte risk faktörü olabilmektedir. Annenin insülin bağımlı diyabetik olması kalp hastalığı görülme sıklığını ortalama 5 kat daha arttırırken, bazı bağ dokusu hastalıkları da kalpte ileti bozukluklarına neden olabilmektedir. Gebeliğin ilk üç ayında özellikle kızamıkçık gibi bazı viral infeksiyonların geçirilmesi kalpte yapısal bozukluklara neden olurken, bu gibi virüslerin son üç ayda alınması kalp kasında bozukluklara yol açabilmektedir. Bazı kalp hastalıklarının oluşmasında kalıtım sorumlu tutulurken, bazı kromozom bozukluklarında (down sendromu, trizomi 13 ve trizomi 18 gibi) doğuştan kalp hastalıkları çok daha sık görülmektedir. Ailede bir bebekte doğuştan kalp hastalığı varsa doğacak diğer kardeşlerinde de kalp hastalığı oluşma riski ortalama yüzde 2 olarak bilinmektedir. Annenin doğuştan kalp hastalığı olmasında da doğacak bebeğin de kalp hastalığı oluşması yine aynı oranda risk faktörü olabilmektedir” dedi.
Çocuklarda da ritm bozukluklarının yetişkinlerde olduğu gibi sık olmadığını kaydeden Lenk, “Ritm ve ileti bozuklukları, kalbin elektriksel sisteminde anormal yavaşlama, duraklama veya hızlanmalarla belirlenen kalp atım bozukluklarıdır. Bu gibi ritm bozuklukları çocuklarda, erişkinlerde olduğu kadar sık değildir. İyi huylu ritm bozuklukları olabildiği gibi kalp yetmezliğine, bayılma ve hatta ani ölüme yol açabilecek ritm bozuklukları çocukluk çağında görülebilmektedir. Bunlar sıklıkla doğuştan kalp hastalıklarına veya bu hastalıklar nedeni ile geçirilmiş kalp ameliyatlarına bağlı olabilmektedir. Ritm bozuklukları bazen de bilinen herhangi bir nedene bağlı olmadan da ortaya çıkabilmektedir” şeklinde konuştu.
MORARMA, SIK NEFES ALIP VERME, SOLUNUM ZORLUĞU YAŞAYAN BEBEKTE KALP HASTALIĞI OLABİLİR
Ebeveynlere seslenen Prof. Dr. Lenk, “Bebeğinizde morarma, sık nefes alıp verme, solunum zorluğu ve beslenme güçlüğü varsa nedeni morarma ile seyreden doğuştan kalp hastalığı olabilir. Bunlar hayatın ilk günlerinde görülmekte olup acil olarak çocuk kalp hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır. Bu grup hastalıklarda erken tanı ve erken ameliyat hayat kurtarıcı olmaktadır. Bebeğinizde beslenme süresinin ortalama 20 dakikadan daha uzun sürmesi, beslenirken yorulması ve nefes nefese kalması, özellikle saçlı deride olmak üzere aşırı terlemesi ve yeterli kilo alamaması doğuştan kalp hastalığına bağlı kalp yetmezliğini düşündürmelidir. Acil olarak hastalığın tanısı ve kalp yetmezliğinin tedavisinin verilmesi gerekmektedir. Özellikle yenidoğan dönemini aşmış bebeğinizde sık nefes alıp verme ile birlikte solunum zorluğu, çok sık akciğer infeksiyonu geçirmesi, aşırı terleme, beslenme güçlüğü ve kilo almada yetersizlik varsa kalp odacıkları arasındaki bölmelerde geniş deliklerin olabileceği düşünülerek tanı konulması amacı ile çocuk kalp hastalıkları uzmanına başvurulması gerekmektedir. Küçük çocuklarda çabuk yorulma, beslenme bozuklukları, huzursuzluk, terleme, solunum bozuklukları ve gece uykudan aniden uyanarak uzun çığlıklar atması; daha büyük çocuklarda eforla yorulma ve efor sonrası ortaya çıkan bayılma atakları, nöbet benzeri belirtiler, halsizlik, baş dönmesi, çarpıntı ve göğüs ağrısı kalpte ritm ve ileti bozukluklarının haberci bulguları olabilmektedir” dedi.
Gebelikte bebeğin kalbinin ultrasonla incelenmesi (fötal ekokardiyografi) ile anne karnındaki bebeğin kalbinde oluşan doğuştan kalp hastalıklarının çoğuna tanı konulduğuna dikkat çeken Lenk, “Bu incelemenin zor ve kompleks olması nedeni ile ekokardiyografiyi uygulayacak uzmanın deneyimli olmasını gerektirmektedir. Bunun için en iyi görüntüleme 22-24. haftalarda yapılabilmekte, bazı ağır kalp hastalıklarında tanı 16-18. haftadan sonra da konulabilmektedir. Annede doğuştan kalp hastalığı bulunması, annede diyabet, fenilketonüri ve birtakım bağdokusu hastalıklarının bulunması, annenin infeksiyonlara maruz kalması ve/veya yapılan rutin ultrasonografik tetkiklerde fetusta kalp dışı problemlerin bulunması, fetusta kromozom anomalisi saptanması, fetus kalbinde ritm sorunları fetal ekokardiyografi yapılmasını gerektirmektedir” ifadelerini kullandı.
Lenk, konuşmasına şöyle devam etti:
“Çocuklarda doğuştan kalp hastalıklarının büyük kısmında tedaviye gerek olmadan hastalığın doğal seyri izlenir ve bunlara hiç tedavi gereksinimi olmaz. Bazı hastalarda ise bu izlem süresince bebeğin gelişimini engelleyecek veya ona zarar verecek durumlarda girişim (girişimsel kalp kateterizasyonu yolu ile ameliyatsız tedavi yöntemi) veya kalp ameliyatı gerekebilir. Büyük delikler, önemli kapak ve damar darlıkları, önemli kapak hastalıkları girişim ve ameliyat gerektirebilir. Morarma ile giden doğuştan kalp hastalıklarında tek ameliyat veya değişen zamanlarda aşamalı ameliyatlar gerekebilir. Kalp nakli çok seyrek başvurulan bir tedavi olup, kalp kasının tamamen bozulduğu hastalıklarda ve bazı çok karmaşık doğuştan kalp hastalıklarında başvurulan bir tedavidir.”
ANNE ADAYLARI KIZAMIKÇIĞA KARŞI AŞILAMALARINI YAPTIRMALI
Sağlıklı bir çocuk kalbi için anne adaylarının dikkat etmesi gereken hususlara değinen Lenk, “Doğuştan kalp hastalıklarını önlemek için anne adaylarının özellikle kızamıkçığa karşı aşılamalarını yaptırmaları; gebelikte ilaç, sigara, alkol kullanmamaları ve röntgen filmi çektirmemeleri, yüksek risk taşıyanlarda genetik danışma olanaklarının kullanılması gerekmektedir” diye konuştu.
Kalp sağlığı için beslenmenin önemli olduğunu vurgulayan Lenk, “Çocuklarda büyüme ve zihinsel gelişim hamileliğin başladığı andan itibaren besinlerden büyük ölçüde etkilenmektedir. İyi beslenme aynı zamanda kalp sağlığı için çok önemlidir. Gelişmekte olan toplumlarda özellikle beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler ve fast-food ağırlıklı beslenme tipleri nedenleri ile kalp hastalıklarına yakalanma yaşı gittikçe düşmektedir. Dengesiz beslenme çok küçük yaşlarda şişmanlığa, anormal kolesterol düzeylerine ve yüksek tansiyona yol açabilmektedir. Hiperkolesterolemi, çok nedenli metabolik bir bozukluk olup, hastalık genetik faktörlerin yanısıra diyet ve fiziksel aktivite gibi çevresel faktörlerden çok etkilenip ortaya çıkmaktadır. Kanda kolesterol yüksekliği ateroskleroz (damar sertliği) için risk faktörüdür ve bu hastalık daha çocukluk çağında başlamaktadır. Yeşil sebze ve meyve ağırlıklı, beyaz et ve balık eti bakımından zengin, zeytinyağının tercih edildiği, karbonhidratların makul derecede tutulduğu bir diyet ile beslenme alışkanlığının çocukluk yaşlarından itibaren başlatılması hem çocukluk çağında ve hem de erişkin yaşlarda sağlıklı bir kalbe sahip olunmasına yardımcı olmaktadır. Normal kilonun üstünde olan bir çocuğun fiziksel etkinliklere katılması sağlanmalıdır. Uzun süreli bilgisayar oyunlarını oynama ve televizyon izleme gibi çocuğu hareketsiz kılan durumlarda obezite daha çok oluşmakta ve bu durum da kalp hastalıkları için zemin hazırlamaktadır” ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.