Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Fen Edebiyat Fakültesinde Ermeni Tehcirinin 100. yıldönümü nedeniyle ’göç, isyan ve diaspora’ konulu konferans düzenlendi. Konferansta konuşan Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi tarihçi Yrd. Doç. Dr. Hikmet Zeki Kapçı, "Çanakkale Savaşı başladığı dönemde Ermenilerin Osmanlının yanında yer almadıkları, bilakis düşmanları ile birlik içine girdiğini görüyoruz" dedi.
Düzenlenen konferansa Tarihçi Prof. Dr. Hasan Babacan, Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi tarihçi Yrd. Doç.Dr. Hikmet Zeki Kapçı, Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarih bölümü araştırma görevlisi Yrd.Doç.Dr. Yahya Bağçeci, Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Araştırma Görevli Özer Özocak ve öğrenciler katıldı. Programın moderatörlüğünü yapan Tarihçi Prof. Dr. Hasan Babacan, "Ermeniler zamanla ortak kültür paylaşımına girmiştir. Daha sonraki zamanlarda Ermeniler nüfus baskısıyla Türkçe konuşmaya başlamışlardır. Bazı batılılara göre Ermeniler Hristiyan Türkler olarak kabul edilmişlerdir. Ermeniler Osmanlının içerisinde Milllet-i Sadıka olarak görülmüştür. 19.yüzyıldan sonra ayrılıklar başladı. Misyonerler öğrencilerine din temelini aşılamaya başladılar. Etnik kökene dayalı ayrımcılık başlamış ve filmin koptuğu nokta burası olmuştu. B ütün bunlar olurken Osmanlının doğusunda büyük devletler kendi menfaatlerine göre hareket ettiler" ifadelerini kullandı.
Babacan ayrıca,”Emperyalist batı dünyası bu coğrafyada kendilerine basamak taşı arıyorlardı ve ilk olarak Ermenileri kullandılar bugün ise başkaları kullanıyorlar. Batılı devletler kendi Ermenilerini oluşturmaya başladılar. Ermeniler kendi aralarındaki din birliğini kendileri böldüler. Bunun üzerine batılı devletler Ermenileri kullanarak Osmanlıya karşı kışkırtmaya çalıştılar. Osmanlı’nın tehcir kanununu uygulamasıyla başlayan süreçte zorunlu göç ve sonuçları oluştu" şeklinde konuştu.
19. yüzyılda çıkan Ermeni isyanlarından bahseden Yrd. Doç. Dr. Yahya Bağçeci ise, “Ermenilerle Türkler arasında yaşanan olaylar olumsuz sonuçlar meydana getirdi. Ermenilerin durumunun uluslararası mesele haline gelmesi 93 harbiyle gerçekleşecektir. Ermenilerin isyan etmelerinin nedenlerinde diğer milletler gibi bağımsız olma istekleri vardır. Diğer devletlerin 93 harbinde bağımsız oldukları gibi Ermenilerde bağımsızlık istediler. Ermenilerden önce halkı temsil eden kilise bu suç sırasında Rusya’ya müracaat ettiler. Ayastefanos antlaşmasının 16.maddesinde Ermeni vilayetleri neden bahsediliyor. Uluslararası gelişmeler bağımsızlıkla neticeleniyor. Bu madde Ermeniler lehinde ıslahat öngören bir maddedir. Ermeni ıslahatının çıkmasında önemli etkenlerden bir diğeri de Ermenilerin kurdukları Taşnak ve Hınçak komiteleridir. Bu işin isyan ve propaganda boyutu vardır. İngiltere bu meseleyi sahiplenmiş bir durumda ve bu meselenin lokomotifini İngiltere çekmiştir ”dedi.
Sözlerini sürdüren Bağçeci, “Sason isyanı hareketiyle birlikte büyük propaganda kampanyası oldu. Abdülhamit ’tahkikat komisyonuna gönderilmesin’ dedi ve buda yeterli olmadı. Tahkikat komisyonu Müslümanlardan bahsetmiyor. Hınçak ve Taşnak komitesi isyanların çıkmasında ön plana çıktı. Zeytun isyanıyla etraftaki köyleri basmaya başladılar. Osmanlı devleti bunlar sürekli isyan ettiği için bölgeye asker gönderdi. Zeytunda kalan kadınları,çocukları ve askerleri katlettiler. Zeytunun kuşatıldığı sırada çok sayıda asker kaybı vardı.İsyanı çıkartanlar Türklerde 20 bin, kendilerinde ise 125 bin kaybın yaşandığını söylediler.Tahkikat komisyonu bunların doğru olmadığını otaya çıkarmış olmasına rağmen kimse buna inanmadı” ifadelerini kullandı.
Araştırma Görevlisi Özer Özocak da, "Diaspora, bir tohumun farklı noktalara dağılması anlamına gelir. O zaman ki kelime anlamıyla sürgün edilme ve acı olayları ifade ediyordu. Ermeni diasporası Anadolu’dan yapılan göçlerle başladı ve Ermeniler Ortadoğu, güney ve kuzey Amerika coğrafyalarında yaşamaya başladılar. Ermeni diasporasının oluşmasının asıl sebebi teşhir merkezi olarak aktarılıyor. Diaspora da yaşayan partilerin lobi faaliyetleri siyasi partiyle başlıyor. Ayrıca Belçika parlamentosunda Ermeniler istedikleri faaliyetleri yapabilme hakkına sahiptirler” diye konuştu.
Yrd. Doç. Dr. Hikmet Zeki Kapçı da, ”1914 yılında 1. Dünya Savaşına başlıyoruz ve 1915 yılı bizim 1. Dünya Savaşındaki en çok zorlandığımız yıllardan birisi. Neden? O dönem Çanakkale Savaşları var. Avrupalı devletler hem Osmanlı’nın bir an önce savaştan çıkarabilmek hem de Rusya’ya biran önce yardım götürebilmek gayesiyle Çanakkale’ye yükleniyorlar. Arkasından da Çanakkale Savaşları başlıyor. Bunun dışında biliyorsunuz Doğu’da Kafkas cephesi çöküyor. Güneyde Süveyş Kanalında savaşlar devam ediyor. Birçok bölgede savaşta olan bir devletiz. Bu aşamada yıllarca birlikte yaşadığınız milletlerden beklentiniz, düşmanların size saldırdığı bir dönemde destek vermelerinden başka bir şey değildir. Nitekim aynı zamanda Ermenilerden destek beklediğimiz savaş başlarken devlet yetkilileri bu durumu Ermenilere iletiyorlar. Niye iletiyorlar? Çünkü istihbaratlar var. İstihbaratlar doğrultusunda Ermenilerin Ruslarla, İngilizlerle, Fransızlarla işbirliği içine gireceği, isyanlar çıkartacağı ve dolayısıyla Anadolu dahil her yerin işgalinde önemli rol oynayacakları bilgisi geliyor. Çanakkale Savaşı başladığı dönemde Ermenilerin Osmanlının yanında yer almadıkları, bilakis düşmanları ile birlik içine girdiğini görüyoruz. Ermeniler sadece düşmanla işbirliğine girmiyor, cephede de orduya gelen sevkiyatını yağmaladıkları ve engellediklerini görüyoruz" şeklinde konuştu.
Kapçı ayrıca, "Hepimizin bildiği bir konu vardı. Kafkas cephesinde askerlerimizin kışlık kıyafetleri olmadığı dolayısıyla donarak şehit oldular. Bu olayın arka planında yine Ermeni olayını görüyorsunuz. Toplam Ermeni nüfuslarının Osmanlı kaydında 1 milyon 300 bin civarında olduğu, yabancı kaynaklarda da bunun yaklaşık 1,5 milyon civarında olduğu düşünüldüğünde toplamda 500 bin civarında bir Ermeni’nin göç ettirildiği görülüyor. Bu bilgiler sadece bizlerdeki kaynaklarda geçmiyor. Yabancı kaynaklarda da buna benzer bilgilere rastlıyoruz. Peki nereye göç ettirildi? Bugünkü Halep, Kerkük civarında göç ettirildiler. Çünkü bu civar savaşa uzak bir bölgedir. Dolayısıyla tehdit oluşturabilecek durumda değildir” ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.