Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Turizm Daire Başkanlığı Aram Tigran Kent Konservatuarı ile Ortadoğu Sinema Akademisi ortaklığıyla düzenlenen sempozyum sona erdi.
‘Anadilde eğitim bağlamında çokdillilik ve sanat’ üst başlığıyla düzenlenen sempozyum dün sona erdi. Sempozyumun ikinci günü, &Bellek, kimlik ve siyaset, Kürt sineması üzerine düşünceler’ ve ‘Müzik eğitiminde halk ezgilerinin önemi, kürt müziğinde hafıza ve müzik eğitimi’ konuları tartışıldı.
Moderatörlüğünü Aram Tigran Konservatuarı’ndan Zeynel Doğan’ın yaptığı oturumda, Mimar Sinan Üniversitesi’nden Umut Tümay Arslan Yeğen, ‘Sinemada geçmiş zaman, anlatılan ve artakalan’ konusunda, Binghamton Üniversitesi’nden Özgür Çiçek ise ‘Ulus ötesi bir sinema olarak kürt sineması’ başlığıyla tebliğ sundu.
Ankara Üniversitesi’nden Bahar Şimşek de ‘Sesini arayan sinema, dil ve coğrafya’ başlıklı sunumunda Kürt filmlerini irdeledi. Şimşek, modern anlamıyla ulus devletlerin altın çağı olan 20. yüzyılın, Kürtçenin dört parça Kürdistan’da Türkçe, Arapça ve Farsça dil politikaları karşısında var oluş mücadelesine tanıklık ettiğini belirtti.
İLK KÜRTÇE FİLM ‘ZARE’
Şimdiye kadar bilinen ilk Kürtçe film olan Zare’nin önemli bir tarihselliğinin olduğunun unutulmaması gerektiğini aktaran Şimşek, “Kürtlerinin hayatından bir kesit” alt başlığını taşıyan Zare’nin ardından 1990’lara kadar beyazperde de Kürtçe bir ses duymak mümkün olmadı” dedi.
Sinema endüstrisinin en fazla gelişim gösterdiği Türkiye özelinde ise Şimşek durumu şöyle açıkladı:
“Kürt bir temizlikçi kadını ‘İstanbul lehçesiyle’ konuşturmak, olay köy yerinde geçiyorsa köylü dili neredeyse karikatürleştirecek vurgularla vermek.” Yeşilçam sineması özelinde pek çok örneğine rastlanılan bu söyleyiş biçimlerinin Türkiye mozaiğini zenginleştirici dekoratif unsurlar olmaktan öteye geçemediğini ifade eden Şimşek, “Oysaki, hakim norm, daima ağır toplumsal ve siyasal yan anlamları olan bir hamleyle şive olmadığı ilan edilmiş bir şiveden başka bir şey değildir.”
Şimşek, Kürt sineması tartışmaları bağlamında karşımıza çıkan ulus-ötesi sinema olgusunun bir tercihten ziyade belli bir gerçekliğin sonucu olduğunu hatırlamanın elzem olduğunu kaydederek, “Kürtçenin sinemada kullanımının tali bir mesele olmadığı açıktır” şeklinde konuştu.
“SİNEMA ANADİLİNDE YAPILMALI”
Anadilinde eğitimin, edebiyatın ve müziğin farklı boyutlarıyla tartışıldığı bugünlerde, artık felsefenin ön koşulu olarak yaygın biçimde kabul gören sinemanın anadilinde yapılmasının da önem arz ettiğini ifade eden Şimşek, şöyle konuştu:
“Her ne kadar hali hazırda Kürtçe film yapmayı destekleyen bir film endüstrisi olmasa da, sinemanın başından beri sanatın en demokratik formu olduğu unutulmamalıdır. Bir şeyleri temsil etmesi anlamında ve iddiasında değil ama bir şeyi kendinde şey olarak gösterebilmesi anlamında.”
MÜZİK EĞİTİMİNDE ANADİL YAKLAŞIMI
Aram Tigran Kent Konservatuarı’ndan Şerko Kaniwar’ın moderatörlüğünü yaptığı ‘Müzik eğitiminde halk ezgilerinin önemi, Kürt müziğinde hafıza ve müzik eğitimi” başlıklı ikinci oturumda Sanatçı Kemal Kahraman ‘Kürt müziğinde derleme ve yeniden yorumlama deneyimleri’ konusunda sunum yaptı.
Anadolu Quartet’ten Ahmet Tigril ‘Anadilinde müzik eğitimi ve müzikte kodaly metodu’nu anlattı. Tirgil, “Dil, anadil ve anadili tanımları, anadilinin insan yaşamındaki rolü, müzik eğitiminde anadili, genel hatlarıyla Zoltan Kodaly müzik eğitimi metodolojisi’ hakkında kapsamlı bir konuşma yaptı.
Tigril, dili, bir halkı ya da topluluğu birleştiren, ortak hedeflere yönelten ve sosyal olarak yeniden üreten bir kültürel miras ve tarihsel bir zenginlik kaynağı olarak tanımladı.
Sempozyum, soru ve değerlendirmelerin ardından sona erdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.