Dünyanın en zor işi “insanı anlamak” olmalı.
Çünkü yaşadığı ülkeye, coğrafyaya, aile koşullarına, eğitim ve kültür düzeyine göre öylesine “değişken bir varlık” ki insan…
Diğer yazılarımda, “başımıza gelenlerin kökenini” mümkün olduğunca yalın bir şekilde anlatmaya çalıştım.
Bugün, uzun bir yazı yazmak gelmedi içimden.
Şiir sever misiniz bilmem?
Ben şair değilim ama kimi zaman “şiirimsi” bir şeyler söylemek ya da duygularımı böyle ifade etmek ihtiyacını duyarım. Bugün de öyle oldu. “Kimin tetikçisi” olduğunu bilmeden insana kıyanlara bir şeyler söylemek istedim, içim yana yana…
Bir tetikçiye mektup
Bir büyük mucizedir varlığın;
O kutsal mekânda,
Bir kadının bedeninde başladı öykün.
O kadın, besledi, büyüttü seni;
Paylaştı aşını
Korudu, sakındı seni
Ve korkunç bir acı pahasına
Dünyaya armağan etti seni.
Adım adım sürdü yaşamın;
Büyüdün, ”adam” sandılar seni!
İşin oldu, eşin oldu, yavrun oldu.
Belki de yoksun kaldın bu güzelliklerden?
“İnsanı seveceksin” diyordu Mevla’n;
Oysa sen, severken parçalıyorsun!
“Öldürmeyeceksin” diyor kutsal kitabın;
Sen, öldürüyorsun!
Çünkü sen, Kitap’tan değil, “kitapsızdan” öğrendin yanlışı!
Unuttun hoşgörüyü, sevgiyi, adaleti,
Yok, saydın “aklı” ve “vicdanı”
“insanımsı yaratıklara” verdin ipleri
Onlar, “yular” sandı elindekini
Ve sürüye kattı seni!
Yalanlarla beslediler; “kindar bir tetikçi” oldun!
Oysa bir düşün;
Bir melektin doğduğunda,
Nasıl bir şeytana dönüştün sonra?
Kanla kirlendi ellerin.
Oysa seni senden alan efendilerin
Daha bir zengin, daha bir keyifle yaşıyorlar!
Sen, “son kurban” değilsin!
Sürdükçe sömürü ve sefalet, yayıldıkça cehalet,
Yeni canavarlar üretecek bu kirli düzen!
Ta ki, uyanıncaya kadar insanlık!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.