Ülkemin üzerinden karabulutların kalkmadığı, her yerden ayrı bir haberle sınandığımız günlerin başıydı.
Yine bir Dağlıca haberi düştü bilgisayarlarımıza.
Dağlıca deyince şehit gelir olmuştu artık akla.
Eylül daha yaprakları dökmeye başlamadan, insanları toprağa dökmeye başlamıştı lanet terör.
Bitmek bilmeyen siyasi istekler, gencecik insanların kararan geleceklerine, sönen ocaklara neden engel olamıyordu?
Neden insan her şeyin üstünde tutulamıyor, neden topraklar için insan feda olacağına, insanlar için her şey feda olmuyordu?
Neden?
Neden insan bir türlü olması gereken yerde değil, hep bir yeri eksik, bir yeri fazla ama asla tam olamıyordu?
Neden bu ülkede insanca, insan gibi yaşanamıyordu?
Aslında bu ülkede insanın neden sadece adı vardı?
Ölümden gayrısının yalan olduğunu biliyorduk ta, o gayrıyı neden bilemiyor, bulamıyor, yaşayamıyorduk?
Girilen erken seçim havasında, siyasete kurban edilen gençlerin mezarları dolup taşıyor.
Yas havası hâkim ama sadece sosyal medyaya, yoksa tatil yerlerinde millet göbek atıyor.
Tuzu kurular zaten dünya yansa umurlarında değil, ölenlere hep burun kıvırıyor
Facebook icat oldu mertlik bozuldu, bilen bilmeyen yazıyor, yorum yapıyor
Velhasıl
Eylül acı bir ay oldu
Çok yaprak döküldü
Çok sürpriz, çok hüzün yaşattı
Genç yaşlı demeden herkesi birbirine kattı
Böldük mü bölündük mü tarifi zor ama
İnsanlığımızdan silindik, o da bize yetti
Yeni bir sıcak hava dalgası gibi geliyor ölümler.
İlk birkaç gün feryat figan, derken ortalık sütliman. Herkes evinde kendi derdiyle kalınca asıl oradan çıkıyor, ateş, duman…
Değil mi ki çok can yandı Eylül’de, yanmasın yeni canlar hele de terörle
Ne olur seçelim, seçilelim de
Çare bulalım hiç olmazsa insanlığın var oluşunun şerefine…
DUYGU KIR ŞAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.