Türk Hukuk Sisteminde velayet kavramı boşanmanın söz konusu olduğu durumlarda önem arz etmektedir. Boşanma, ayrılık durumları haricinde esas olarak taraflar velayeti ortak kullanma yetkisine sahip olduklarından bu süreçte velayet kavramı anlam ifade etmemektedir. Gelişmiş hukuk sistemlerinde kabul edilmiş olan birlikte velayet kavramının hukuk sistemimizde yer almaması sebebi ile boşanma, ayrılık durumlarında velayet taraflarca önem kazanmakta ve hatta birçok boşanma, ayrılık kararlarında çekişme konusu olmaktadır.
Türk Medeni Kanununda birlikte velayet düzenlenmemiştir. Düzenlenmenin olmamasının yanı sıra velayet konusunda anne ve babanın anlaşarak ortak velayet kurumunu kabul etmeleri de hukuken mümkün değildir. Velayetin kamu düzeninden olması yani tarafların üzerinde düzenleme yapma yetkisinin olmaması sebebi ile taraflar anlaşmalı boşanma protokolü ile veyahut mahkeme içindeki beyanları ile ortak velayet talebinde bulunsalar dahi hâkim tarafından bu dikkate alınmayacaktır. Öyle ki hukukumuzda velayeti kendisine bırakılmayan tarafla çocuk arasında düzenlenecek kişisel ilişkinin ‘’Diledikleri zaman görüşmeleri’’ yönündeki beyan dahi kabul görmemekte, görüşme günleri mutlaka rutin bir düzenlemeye bağlanmaktadır.
BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin 3. maddesinde çocukla ilgili düzenlenecek olan her hususta çocuğun yararının göz önüne alınması gerektiği hükmü yer almaktadır. Türkiye söz konusu bu sözleşmenin tarafıdır. Sözleşmenin bu hükmü gereğince çocuğun menfaati velayet hakkının anne ve babanın ortak tasarrufunda olmasını gerektiriyorsa ortak velayete karar verilmesi gerekir. Türk Medeni Kanununda açıkça çocuğun yararı hususunun düzenleme alanı bulmaması ve uygulamada ortak velayetin olmayacağı yönünde oluşmuş kanaat Anayasamızın 90. Maddesinde yer alan ‘’Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.” Hükmüne aykırılık teşkil etmektedir. Birlikte velayet konusunda hâkimlerin takdir yetkisi bulunmasına rağmen genel olarak bu yönde karar verilmediği görülmektedir.
Ancak ne olursa olsun çocuğunu icra kanalı ile görmeye gitmenin dezavantajı düşünüldüğünde ortak velayetin uygulamada yaşatacağı sorunlar daha çok aşılabilir görülmektedir. Uluslararası ve ulusal kanunlarda yer alan ‘’çocuğun üstün yararı’’ kavramının ebeveynler tarafından da unutulmaması ve eş kavramının ana baba olmaktan üstün gelmemesi durumunda birlikte velayetin topluma olumlu yansıyacağı aşikârdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.