ANKARA - CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, bütçelerin sadece devletin cüzdanı değil, aynı zamanda devletin vicdanı olduğunu söyledi. Bu açıdan evrensel insan hakları tartışmasının bir parçası olarak bütçe hakkının konuşulması gerektiğini belirten Böke, "Türkiye'de demokrasi inşa edeceksek o zaman bütçe hakkının iyi kullanıldığı bir ilk adımı atarsak demokrasi yönünde de, Hükümet programının öncelediği söylenen bir adımı da atmamız mümkün olacaktır." dedi.
Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan, Bakanlar Kurulu tarafından kararlaştırılan 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlandı. 5 maddeden oluşan tasarı, 2016 Yılı Merkez Yönetim Bütçesi yürürlüğe girinceye kadar 2016 yılının ilk üç aylık döneminde merkezi yönetim harcamalarının yapılmasına ve gelirlerinin tahsiline imkan verecek.
"Bütçeler sadece ve sadece devletin cüzdanı değildir, aynı zamanda devletin vicdanıdır." diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı ve TBMM Plan Bütçe Komisyonu Üyesi Selin Sayek Böke, bu açıdan evrensel insan hakları tartışmasının bir parçası olarak bütçe hakkının konuşulması gerekliliğini de çok önemsediğini ifade etti.
Bütçe hakkının, demokratik toplumların oluşması açısından da çok kıymetli olduğuna dikkat çeken Böke, şöyle devam etti: "Biz Türkiye'de eğer bir demokrasi açığı, bir hukuk açığı ve özgürlük açığı olduğundan bahsediyorsak bunun temel sebeplerinden birisi, burada denetlemeye, şeffaflaşmaya yönelik konulmuş olan duvarlardır esasında. Eğer biz yeni dönemde Türkiye'de demokrasi inşa edeceksek o zaman bütçe hakkının iyi kullanıldığı bir ilk adımı atarsak demokrasi yönünde de, Hükümet programının öncelediği söylenen bir adımı da atmamız mümkün olacaktır. Unutmayalım ki demokratik anayasalarla tanınan haklar sadece insan haklarının özgürlük açısından değil, ekonomik, toplumsal, kültürel, inanç ve keyfi tutuklama, hapis ve sürgünden korunma, bağımsız ve tarafsız mahkemelerde adil ve kamuya açık olarak yargılanma hakkı ile düşünce, vicdan, din toplanma ve örgütlenme özgürlüklerini de barındırır. Bu açıdan 13 yıllık AKP iktidarının karnesi çok zayıftır. Bu karnenin son notunu da getçiğimiz hafta bizler, halkı bilgilendirmek amacıyla doğru bir haber yazmış olan iki çok değerli gazetecimiz Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanarak yargılanmasında da görmüşüz ve bunu yaşamış olmamız yeniden insan hakları tanımının sadece bütçe hakkıyla sınırlı olmadığı, bütçe hakkıyla birlikte tutuksuz yargılanma hakkının da eşit şekilde bir değerlendirmeye tabi olması gerekliliği ortadadır ve bir bütçenin de bütün bu özgürlükleri barındıran adımları nasıl detaylı bir şekilde içerdiğinin sunulması da geçici veya kesin olması fark etmez bir yükümlülüktür diye düşünüyoruz. Bu hakların tanınmadığı bir ülkede ekonominin iyi işlemesini beklemek açıkçası saflık olur. Sayın Dündar ve Sayın Gül'ün tutuklanmış olmasını, sadece bir medya özgürlüğü olarak tartışmak yanlış olacaktır. Eğer bir ekonomik kalkınmada yeni model ve yeni bir paradigmaya geçeceksek o zaman ekonominin önünde duran özgürlük engellerini de tartışıyor olmamız gerektiği aşikar. Sadece insan hakları konusunda değil, Türkiye'nin yaşadığı makroekonomik çaresizliğin de mimarisinde AKP'nin 13 yıllık iktidarının olduğunu unutmayalım." CİHAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.