İZMİR - İzmir'de askeri bilgi ve belge bulundurma davasının soruşturma aşamasında usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla adliyeye sevk edilen 13 polisten 10'u, İzmir Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklanmıştı. Polis avukatlarından Muzaffer Akyol, tutuklama kararlarının şablon suçlamalarla yapıldığını ileri sürerek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) bu konudaki kararını hatırlattı. Av. Akyol, tutuklama kararlarında hukuksuzluklar yaşandığını iddia ederek, "Müvekkilim Ali Bekar, cumhuriyet svcısı tarafından Türk Ceza Kanunu (TCK) 314'e 2 maddesi gereği, 'örgüt üyesi olmak'tan tutuklamaya sevk edilmiş olmasına rağmen sayın sorgu hakimi, müvekkilimi, 'örgüt yöneticisi veya örgüt kurmak'tan tutuklamıştır. Bu, hukuksuzluğun tespitidir. Sorgu hakimi, sadece sevkedilen maddeye göre tutuklama yapılıp yapılmayacağına karar vermekle yetinmesi gerekirken hukuku çiğneyerek, müvekkili daha ağır olan bir maddeden, TCK 314'e 2'den değil de TCK 314'e 1 maddesinden tutuklamıştır." dedi.
Kamuoyunda "askeri casusluk" olarak bilinen davanın soruşturma aşamasında usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla soruşturma başlatılmıştı. İlki 3 Kasım 2015'te yapılan operasyonda, aralarında İzmir eski İl Emniyet Müdürü Ali Bilkay'ın da bulunduğu 17 kişi tutuklanmıştı. Soruşturmanın ikinci aşaması ise geçen perşembe günü yapıldı. Gözaltına alınan çoğu polis 18 kişiden beşi ifadelerinin ardından serbest bırakılırken adliyeye sevk edilen 13 kişiden 10'u tutuklandı.
Polislerin avukatlarından Muzaffer Akyol, tutuklama kararlarını değerlendirdi. Akyol, "Tutuklamalar gerekçesiz şablon suçlamalarla yapıldığından, Anayasa Mahkemesi'ne müracaat edeceğiz. Tutuklamayı yapan ve soruşturmayı yürüten hakim ve savcı hakkında da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na (HSYK) şikayette bulunacağız. Bunun gideceği son nokta AİHM, çünkü AİHM'in bu konuda kesin bir kararı var. Tutuklamayı şablon gerekçelerle, şablon suçlamalarla yapamazsınız. Tutuklarken tutuklama gerekçesini, suçun delillerini muhakkak surette gerekçenizde belirtmeniz lazım. Bunlar belirtilmemiştir, şablon suçlamalarla tutuklama yapılmıştır. Gerekli müracaatlarımızı da en kısa zamanda başlatacağız." dedi.
'TUTUKLAMAYA SEVK MADDELERİ İLE TUTUKLAMA GEREKÇELERİ FARKLI'
Tutuklama kararlarında hukuksuzluk yaşandığını iddia eden Av. Akyol, "Tutuklamaya sevk edilen şüphelilerin, sevk maddeleri ile tutuklandıktan sonraki tutuklama gerekçelerindeki maddeler birbirinden farklıdır. Örneğin Hakan Arık, 'silahlı terör örgütünü kurmak ve yönetmek'ten sevk ediliyor, tutuklamada 'silahlı terör örgütüne üye olmak'. Ali Bekar, 'silahlı terör örgütüne üye olmak'tan sevk ediliyor, tutuklama gerekçesi, 'silahlı terör örgütü kurmak veya yönetmek' suçlarından tutuklanıyor. Bu bize şunu gösteriyor ki biz yaklaşık 27 saat süren sorguda sadece tiyatro oynamışız. Sorgu hakimi, sevk maddelerini ve tutuklama maddelerini karıştırmış. Tutuklamalarda hemen hemen aynı gerekçeler var. Zaten tutuklamayı, 'silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek veya üye olmak' şeklinde yaptı. Diğer atılı suçlamalarla ilgili tutuklamaya gerek görmedi." dedi.
'YARGITAY KARARI GÖRMEZDEN GELİNİYOR'
Şüpheliler hakkında, "terör örgütü kurmak veya yönetmek veya üye olmak"tan tutuklama kararı verilmesinin kabul edilebilir olmadığını savunan Av. Akyol, "Savunmalarımızda, iddia olunan terör örgütünün terör örgütü olmadığına ilişkin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2008'de verdiği nihai kararda, iddia olunan örgütün terör örgütü olmadığına kesin bir kararla hüküm altına almıştır. Sayın soruşturma savcısının, terör örgütünün kurulma aşamaları, gerçekleştiği aşamaları sorguya sevk yazısında anlatırken 1950'li, 60'lı, 70'li yıllardan yıllardan bahsediyor. Geşmişteki olaylardan bahsediyor ve şunu unuttu galiba, gerek ifadede gerekse sorguda hem sayın savcı hem sayın hakim, iddia olunan örgütün terör örgütü olmadığına ilişkin Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun vermiş olduğu kesin kararı ya bilmiyor ya görmezlikten geliyor. 18 Ağustos 2014'te İzmir'deki ilk operasyonda, yine 'örgüt' kelimesini kullanarak müvekkiller hakkında bir operasyon yapılmış, İzmir 9. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ilk duruşmada savcının vermiş olduğu celse mütalaasında iş örgütten çıkarılmış. Buna rağmen aynı savcı, bu soruşturmalara devam ediyor. Şu anda da Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddesi anlamındaki örgütten değil de Terörle Mücadele Kanunu anlamındaki örgütten yola çıkarak, algı oluşturarak bir operasyon yapmıştır." diye konuştu.
Bu arada Av. Muzaffer Akyol, askeri bilgi belge bulundurma davası olarak bilinen dosyada, polislerin bazı şüphelilerin evine delil yerleştirdiği iddialarının bilirkişi raporuyla çürüdüğünü kaydetti. Dosya kapsamında arama yapılan şüphelilerden Narin K.'nin evine, bir polisin siyah bir naylon torbayla delil yerleştirdiği iddiasını hatırlatan Akyol, "Dosyayla ilgili bir kısım polisler hakkında yapılan şikayetlerle ilgil takipsizlik kararı verilmiştir. Müvekkillerden Ali Bekar hakkında bir kısım basında çıkan haberler üzerine arama esnasında müvekkilin, elindeki siyah bir poşetle askeri bilgi belge dosyasının şüphelilerinden Narin K.'nin evine delil koyduğu iddiasıyla haber yapılmıştı. Bununla ilgil şahsım tarafından yapılan şikayet üzerine İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava devam ediyor. Bu davada, '57. saniye' olarak bilinen o görüntülerle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, CD üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırmış ve hiçbir polisin, şüphelinin evine delil koymadığı konusunda da rapor vermiştir. Bunun üzerine İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde, söz konusu gazete sorumlu müdürleri hakkında hakaretten dava açılmıştır." dedi. CİHAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.