HAZIM-HASIM-HISIM
Kafam hep şu üç kelimeye takılıyor. HAZIM, HISIM, HASIM…
Kafam hep şu üç kelimeye takılıyor. HAZIM, HISIM, HASIM…
Yazımı bir birine çok yakın kelimeler olmasına rağmen, anlamları da bir o kadar uzak bunların.
Başımızdaki en büyük dert, kronik HAZIM meselesi bence…
Rahmetli Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin hedeflerini çizerken bize ”Yurtta sulh, cihanda sulh” demiş. Ama Türk milletinin ‘HAZIM MESELESİNİ’ hesaba katmamış sanırım. Belki de kattı onun için söyledi bunları kim bilir.
Oysa onu bile zamanında hazmedemeyenler ve de bir türlü içine sindiremeyenler vardı. Hem de ne fitne ficirler türemişti o günlerde.
Bazılarının öyle bir midesine oturuç oturmuştu ki Atamız, bugün paralelciler ne ise mandacılar da oydu o zamanlar.
Hazım konusunda maalesef o günden bugüne bir değişiklik yok.
Geçen dönemlerde rahmetli Özal’ı içine sindiremeyenler vardı.
Rahşan hanımın MHP’li Bahçeliyi kastederek ” KATİLLERLE BİR ARADA
OLMAYI İÇİME SİNDİREMİYORUM” hazımsızlığını da henüz unutmadık.
Bugün ise aynı şey; Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın bazı hazımsızların midesine oturmasıyla yaşanıyor.
Halkın onu, yüzde 52 oyla seçtiğini yok sayıp hazımsızlıktan kıvrananlar var.
Bu nedenle ‘Ah vah’ yerine “KAHROL! GEBER!” kelimeleri çıkıyor ağızlarından.
“Şundan bir kurtulalım da nasıl olursa olsun” deyip, kıvrım kıvrım kıvranırlarken ondan sonrasını düşünmek bile istemeyenler var..
Biri diyor ki; ”elimde bir silah olsa, tak diye alnının çatına sıkarım”
Vay be! Ah uhuvvet uhuvvet( *kardeşlik) biraz da ülkemize gel!
Nefretin boyutuna bakın siz. Yani bu kadar hazımsız! Yani o kadar hasım…
Ülkemizi tehdit eden bilumum terör odakları bile bazılarının midelerine bu kadar oturmuş değil maalesef.
Onlara göre ne PKK, ne şu, ne de bu terör örgütü… Varsa yoksa Erdoğan…
Malum gazeteler ise her gün zehir zemberek yanlış teşhisli reçeteler fitilliyor hazımsızlara.
Oysa Hazım’dan bir harf değiştirerek HISIM olmayı denesek, hasımlığı hiç ağzımıza almasak mesela, sancıdan kıvranmalarımız bitecek ve Atamızın ‘YURTA SULH’ vasiyetini yerine getirmiş olacağız.
Fakat her vesile; Hazım meselesini, Hasımla paçal edip meseleyi yanlış teşhisli reçeteyle çözmeye kalkışınca da yıllar yılı ülkemizdeki kaos bitmiyor ne yazık ki.
“ATAM İZİNDEYİZ” diye slogan atıp haykıran sözde Atatürkçüler, hazım meselesi nedeniyle hep sol yumrukları sıkılı, kavga ve isyan içerisindeler.
Atatürk ülke kalkınmasını toplumsal barışta görmüş ve bize kavga etmeyin demiş ama,kim dinliyor ki!?
Bizde bu hazım meselesi oldukça; ne kavga biter, ne de iki yakamız bir araya gelir.
’Kaosa sürüklenen devlete bir tekme de ben mi vursaydım yani” diyerek seçim hükümetine evet diyen Tuğrul Türkeş’i bir kalemde silmesinin yanı sıra, 30 Ağustos Zafer bayramında adı Devlet olan MHP’li Bahçeli’nin HDP’li Demirtaş ile töreni kırmasına ne demeli peki?
Bölücü PKK’yı arkasına alan HDP’li Demirtaş’ı anlarım. Onların niyeti zaten belli de, milliyetçiliği kimseye bırakmayan MHP’li Bahçeli’nin hiçbir bahanesi olamaz.
TEK DEVLET, TEK BAYRAK,TEK VATAN VE TEK MİLLET düsturunu kabul etmeyenlerin hazımsızlığının zaten çaresi yok.
Ancak; meydanlarda; “ÖNCE ÜLKEM, SONRA PARTİM, DAHA SONRA DA BEN” diye üfürenlerin sözleri, hazım meselesi yüzünden bugünkü gibi tepe taklak olarak karşımıza daha çook çıkacağa benziyor.