KADIN GÖZÜYLE ÖZGECAN
"Özgecan" diyerek başlayacağım bende…
"Özgecan" diyerek başlayacağım bende…
"Özgecan’dedik… Bu genç kızımızın vahşice öldürülmesi tüm Türkiye’yi derinden sarstı. Bu cinayet aslında ilk değil, ancak işleniş şekli, vahşetin boyutu ve diğer unsurlar tüm Türkiye’yi ayağa kaldırdı… Peki, bugüne kadar hiç kadın taciz, tecavüz vakası olmadı mı? Biz ilk defa mı tecavüze uğrayıp katledilen kadın gördük!? Tabi ilk değildi ama her taciz ve tecavüz meselesinde şiddet sorununda ‘erkek’ gerekçelendirmesi vardı. Örneğin Münevver olayında; “ailesi korusaydı kızlarını, kendi isteğiyle erkek evinde ne işi vardı” dendi. “İnegöl, Sinem olayında ailesi nerdeydi?” Dendi. Kısa etek giydi, isteğiyle evine gitti v.s v.s.
Özgecan neden herkesi tek ses yaptı? Çünkü herkes için masumdu. Sürekli kadın üzerinden gerekçelendirilen taciz ve tecavüz ile şiddet vakalarında faile bakmaya hiç gerek duymuyoruz değil mi? İşte bu sebeple şiddet, tecavüz mağduru binlerce kadın içinde saklıyor... Dava bile açamıyor. Çünkü toplumsal öğretilmişlikle önce kendini suçluyor, sonrasında toplum kadını suçluyor. Uygulayan hep gerekçelendiriliyor.
Özgecan olayı ile beraber gündeme gelen hadım ve idam çözüm önerilerine gelelim. Her ikisi de sorunun ana sebeplerini görmezden gören bir anlayış ile oluşturulmuştur. İdam, ortaçağdan gelme bir sistem olduğu gibi ülkemizde idam olan günlerde tecavüzden idam edilen erkek yok.
Hadım meselesine gelince; tecavüzü bir cinsel arzu olarak gören bir bakış açısıdır. Oysaki tecavüz bir şiddet gösterisidir. Şiddettir ve bedensel bir sorun gösterildiğinde konunun aslı ortadan kalkar. Aynen şiddet gibi gerekçelendirilmiş olur. Şiddete bir psikolojik sorun diye bakarsanız; ne toplumsal cinsiyet eşitsizliğini görürsünüz nede sosyolojik bir sorunu hepsini örter ve yok edersiniz. Böylece şiddeti asla bitiremezsiniz ve üstelik giderek artmasına da yol açarsınız.
Peki, ne yapmalıyız? Ülkemizde mevcut kadına yönelik ve aile içi şiddeti önlenme yasası ve Uluslar arası Sözleşmeler, İstanbul sözleşmesi yeterli yaptırım ve cezalara sahiptir. Önemli olan bakış açısı ve uygulayacak hâkimlerin olması gereklidir.
Bir başka yol ise; Medyanın cinsiyetçi haberlerinden, kadını mağdur değil suçlu gösteren anlatımlarından vazgeçmesidir. Erkeklerin biz şiddet uygulamıyoruz diyerek kadın bedeni üzerinden argo kelime ve cümlelerden vazgeçmeleridir. Siyasi mekanizmaların cinsiyetçi dilden uzaklaşmalarıdır.
Değişim yaratmadığımız sürece şiddet ve daha çok ‘Özgecan’lar bitmeyecek. Ve biz kadınlar asla ve asla ‘zaten biz kadınlar’ diye başlayıp devam eden yorum ve cümlelerden vazgeçmeliyiz. Şiddet olaylarını gerekçelendirmemeli ve dayanışmalıyız. Dilimiz ve dayanışmamız bir olmalıdır…