BAHÇELİ
Gülmeyen yüzü ciddiyetindendi. Tok sözlüydü, kem gözlü değildi. Az, ama öz konuşurdu. Önce vatanım derdi bizler gibi.
Gülmeyen yüzü ciddiyetindendi.
Tok sözlüydü, kem gözlü değildi.
Az, ama öz konuşurdu.
Önce vatanım derdi bizler gibi.
Tek vatan, tek bayrak, tek millet ve tek devlet dediği için severdik onu.
Ülkücü gençliği sokak maceralarına atmadığı için de takdir ederdik ayrıca.
İri olalım, diri olalım, bir olalım sözüyle de hem fikirdik.
Devlet gibi devlet olduğu için Başbuğdan sonra onu lider bellemiştik.
Onun için devletin başına devlet gelmeliydi.
1999’da Rahşan hanımın katil damgasını vurup onu ve partisini hazmedememesine rağmen, yarım saatte Ecevit’in DSP’si ile koalisyona razı olmasına da ses çıkarmamıştık.
Ecevit’in sözünden çıkmayan uysal çocuğu olmasına da eyvallah demiştik o sıralar.
Seçim öncesi APOYU ASACAĞIZ sloganıyla meydanlarda nutuk attıktan sonra asılmaması için imza koyması ilk kızgınlığımızdı ona.
Koalisyonu eline yüzüne bulaştırdıktan sonra-(Ecevit’in:”bizi de batıracaksın kendini de” uyarısına rağmen, erken seçim ısrarıyla 2002 seçimlerinde baraj altında kalması en büyük yanlışlarından biriydi bize göre.
“Ne oldu bu Bahçeli’ye” diyorduk saygımızı yitirmeden.
Seçimler kaybediyor, fakat o, suçu hiçbir zaman kendinde aramayıp istifa etmeyi düşünmüyordu.
Saygı yerini öfkeye, sevgi ise nefrete dönüşmeye başlamış ve önündeki yazıyı bile okumakta zorluk çeken iyi bir hatip olmamasına artık kızmaya başlamıştık.
Hatta umursamaz tavrıyla el öptürme alışkanlığı bile artık gözümüze batar olmuştu.
AK Parti’yi yıkmak için CHP’nin arkasına takılması ve kanka olmaları da yanlıştı ayrıca.
AK Parti ve Recep Tayyip’i yok etmek için HDP ve FETÖ’cü paralel ile de aynı kadraja girip zaman zaman söylem birliği etmesine de içerliyorduk ayrıca.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde çatı aday koalisyonu ile seçime girmesi de ayrı bir yanlışıydı onun.
Hele de 7 Hazirandaki seçim akşamı hiç kimse ile istişare etmeden pat diye “millet bize ana muhalefet görevi verdi” demesini ona hiç mi hiç yakıştıramamıştık.
Tabanın sesini duymazdan gelip; “Ona hayır, buna hayır” diyerek koalisyonun kurulmamasının tek sebebi olmuştu Bahçeli.
Hatta bu tavrı ile HDP ve onun dağdaki eli kanlı PKK’sı bile bundan cesaret alarak çözüm sürecini hain kurşunlar ve bombalarla bozmuş ülke kaosa girmişti.
Devletten yana tavır koyan genel başkan yardımcısı Tuğrul Türkeş’i geçici hükümete girdi diye partiden o attırmıştı.
Onun için; ben ve benim gibi düşünenler, Bahçeli’nin artık gitmesini istiyorduk.
Bu nedenle karşısına genel başkan adayları çıkmaya başladı.
İşte bundan dolayıdır ki, hem Bahçeli hem de MHP kan kaybetmeye ve parti içi çatlak sesler çoğalmaya başladı.
Fakat son günlerde Bahçeli, eski Bahçeli olma yolunda sanırım.
Bizim aradığımız ve özlediğimiz; önce ülkem diyen bahçeliydi.
O da zaten son günlerdeki söylemleriyle ülkesi ve devletinden yana olduğunu açıkça belirtmeye başladı.
CHP’nin kankası değil artık.
HDP’ye ve FETÖ’cü Paralel’e açık tavırlı ve de en önemlisi Devlet’in bekası ve de vatanın bölünmemesinden yana.
FETÖ’nün Paralel yapısının bu partiyi bir an önce ele geçirme çabasında olduğunun bizler de farkındayız.
İnşallah bu emellerine ulaşamayacaklar.
Bahçeli’nin, kayyum atanan partisini; FETÖ’nün paraleline yedirmeyeceğini ümit ediyor ve MHP’yi rotasından çıkartmayacak birilerine emanet edeceğine inanmak istiyorum.