Eren ÖNAL

‘Çalışan Yoksulların’ ortak noktası: Asgari Ücret

Asgari ücret ülke genelinde neredeyse hepimizin ortak notası; doğrudan veya dolaylı olarak çoğumuz bu sistem ile ilişkili konumdayız. Peki, nedir bu asgari ücret, muhtevası, karşılaştırmaları nelerdir? Biz ne zaman tanıştık?

‘Çalışan Yoksulların’ ortak noktası: Asgari Ücret
 
  Asgari ücret ülke genelinde neredeyse hepimizin ortak notası; doğrudan veya dolaylı olarak çoğumuz bu sistem ile ilişkili konumdayız. Peki, nedir bu asgari ücret, muhtevası, karşılaştırmaları nelerdir? Biz ne zaman tanıştık?
 
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (İLO) 1928’de kabul ettiği 26 sayılı Asgari Ücret Belirleme Yöntemleri ile İlgili Sözleşme ile uluslararası bir ölçüt getirilmiştir. Türkiye bu sözleşmeyi 1973 yılında imzalamış, 1974 yılında ise onaylamıştır.  1989 yılına dek 16 yaş altı ve 16 yaş üstü işçiler olarak iki asgari ücret belirlemesi yapılırken bu tarihten sonra tek bir ücret belirmesine geçilmiştir.
 
Türkiye adına 1980 ve 2002 yılları ekonomik döngüler konusunda önemli dönüm noktaları olarak yer almıştır.1980’li yıllarda IMF ve Dünya Bankası’nın da önerileri ile gelişmekte olan ülkelerde finansal serbestleştirme ve özelleştirme uygulamalarına gidilmiştir. Böylelikle sermayenin söz konusu ülkelere rahatlıkla giriş çıkış yapabileceği, engellerin kaldırıldığı bir ortam hazırlanmak istenmiş, ulusal devletleri aşarak dünyanın tek bir bütünleşmiş pazar haline dönüşmesini ifade eden küreselleşme olgusu ortaya çıkmıştır. Yaşanılan bu duruma paralel olarak Türkiye’de 1980 darbesi sonucu 24 Ocak 1980 yılında yayımlanan karalar aslında ekonominin kırılma noktası olmuştur.
 
24 Ocak Kararlarının ana hatları şu şekildedir:
 
 1.%32,7 oranında devalüasyon yapılarak günlük kur ilanı uygulamasına gidilmiş,
 
2.Gübre, enerji ve ulaştırma dışında sübvansiyonlar kaldırılmış.
 
3.Dış ticaret serbestleştirilmiş, yabancı sermaye yatırımları teşvik edilmiş, kâr transferlerine kolaylık sağlanmış.
 
4.Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri desteklenmiştir.
 
5.İthalat kademeli olarak liberalize edilmiş, ihracat; vergi iadesi, düşük faizli kredi, imalatçı ihracatçılara ithal girdide gümrük muafiyeti, sektörlere göre farklılaşan teşvik sistemi ile teşvik edilmiştir.
 
Küreselleşme ile birlikte ortaya çıkan neo-liberal ekonomik süreç, özelleştirme sisteminin tüm kürede yaygınlaşmasını etkin kılmıştır. Sermayenin, karlılık ve pazar krizini atlatmak amacı doğrultusunda öngörülen bu ekonomik anlayış; doğası gereği emek sınıfı üzerinden artı-değer sağlama güdüsünü arttırmıştır. Bu sistem ile birlikte, işgücünü işsizlik baskısı ile disipline ederek kendi içinde küçültmeye, örgütsüzleştirilmeye ve bu yollarla ücret sistemini aşağıya çekebilmeyi hedeflemiş; emek sınıfını, sermaye karşısında değersizleştirerek, işsizlik sorununu arttırmıştır.
 
Türkiye 2002 yılından itibaren tam olarak neo-liberal anlayışı benimsemesiyle birlikte serbest piyasa ekonomisinin ülkemizde ki etkisi gittikçe artan özelleştirmeler akabinde özelleştirilen sektörlerde ki çalışanların emek değerlerinin azalması şeklinde gelişmiştir. Özelleştirme politikasını Türkiye üzerinden rakamlar ile ele aldığımızda; 1985-2002 dönemlerinde toplam 7,995 (Milyar $) özelleştirme gerçekleştirilmiş; 2003,2014 dönemlerinde ise toplam 52,7 (Milyar $) özelleştirme gerçekleştirilmiştir.  Özelleştirme yalnızca kamu kurum ve kuruluşlarının satışı değildir. Özelleştirilen kamu kurum ve kuruluşlarındaki işçilerin, özelleştirme süreci sonunda çalışma şartlarında olumlu yahut olumsuz değişimler gerçekleşmiş; tensikat, taşeronlaşma ve sendikasızlaştırma vb. birbirine bağlı sonuçlar ortaya çıkmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın raporuna göre kayıtlı, kamuda 585 bin 788  kişi ve özel sektörde 419 bin 466 kişi olmak üzere toplam 1 Milyon 254 kişi taşeron olarak alt işverenin işçisidir.(http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/csgb.portal?page=haber&id=basin491)
 
SGK’nın verilerine göre ülkemizde şuan çalışan sigortalı sayısı 12,744,685 kişidir. Asgari ücretli sayısı ise Çalışma Bakanlığını soru önergelerinde yaklaşık 5 milyon olduğu söylenmişti. Ancak SGK’ya asgari ücretli olarak gösterilip daha yüksek ücret alan çalışanları göz önünde bulundurduğumuz da sayı 2,8 milyona kadar geriliyor. Toplam sigortalı çalışan sayısı içerisinde sendikalı işçi sayısı ise tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de düşük orandadır. Yaklaşık 1,429,056 ( %9,8) kayıtlı sendikalı işçi vardır. Sigortalı olarak çalışanlar içerisinde asgari ücretli çalışanların sayısı artış gösterdikçe aslında asgari ücrette de son 10 yılda önemli aşamada artış yaşanmıştır. Ancak bu artış insanları yoksulluk sınırının üzerine çıkararak refah düzeyde yaşamalarını sağlayacak konumda olmamıştır.
 
Şuan itibari ile ülkemizde uygulanan asgari ücret sistemi tabloda göründüğü gibidir.
 
 
 
Asgari ücretin 2014 yılından itibaren %20 gelir vergisi matrahına girmesi ve kesilen diğer vergi miktarları aslında asgari ücretli işçinin belini bükmektedir. Özellikle %5’lik büyük sermaye gruplarından alınması gereken vergilerin adaletli şekilde alınamayıp, aslında alınmaması gereken vergilerin asgari ücret üzerinden alınması gelir eşitsizliğini en vahim haliyle ortaya koymaktadır. Özellikle asgari ücretten gelir vergisinin alınmaması kararı bile asgari ücretliyi büyük oranda rahatlatmaya yetecektir.
 
Elimize geçen asgari ücret miktarını daha iyi kavrama adına diğer ülkelerle karşılaştırma yapmak yerinde olacaktır;
 

 

 

Ülkeler

Brüt Asgari Ücret($)

Toplam Çalışanlar İçindeki Oranı(%)

Lüksemburg

5669

46.9

Hollanda

3842

43.8

Fransa

3696

47

İngiltere

3657

39.4

Slovenya

1280

50

Yunanistan

1250

50.2

İspanya

1188

34

Çek Cumhuriyeti

1056

31.7

Türkiye

 488

50

Bulgaristan

 396

36.2

 

 
 
 
 
 
 
Ocak 2016 tarihi itibari ile yeni asgari ücret açıklanacak. Hepimizin bildiği üzere 1.300 lira olacağı yönünde bilgiler var. Ama özellikle bir konuda ayrıntı bilgi verilmedi. 1.300 liraya Asgari Geçim İndirimi(AGİ) dahil mi yoksa değil mi ? Eğer dahil değilse bu asgari ücretin net 1,437 lira olacağını gösterir. Tabii başka bir önemli durum daha var yapılacak artış tamamen işverenin üzerine mi bırakılacak. Eğer böyle bir durum yaşanırsa bunun işçiye geri dönüşümleri de sert olacaktır. En büyük sorun ise işten çıkarmalar olarak karşımıza çıkabilir. Tabii bu rakamlar bile içimizi rahatlatmayacak, hepimiz durumun çok iyi farkındayız bu rakamlarla insanımız insanca yaşayamaz. Yetmez, yetemez ! Sadece biraz daha içimizi rahatlatır o kadar. Sağlıkla kalın, hoşçakalın.

Daha fazlası ve daha hızlı bilgi için sizde;
Facebook'ta @mersihnaber 'i
Instagram'da @mersinhaber 'i veya
Twitter'da @mersinhaber 'i takip edebilirsiniz.
İlk olarak anlık gelişmeleri sosyal medya hesaplarımızdan paylaşıyoruz.. Dilerseniz sosyal medya hesapları üzerinden sizlerde bir olayı ihbar edebilir veya bir gelişmeden bizleri haberdar edebilirsiniz.