Mersin Kent Konseyi: Pandemi Günlerinde Kadına Şiddetteki Artış Endişe Verici
Mersin Kent Konseyi Kadın ve Siyaset Komisyonu “Pandemi Koronavirüs, Sokağa Çıkma Kısıtlamaları ve İnfaz yasası sonrası KADINlar” konusunu değerlendirdi.
@mersinhaber 'i takip et
Konuyla ilgili yayınlanan değerlendirme ise şöyle;
Yapılan değerlendirme sonucu endişe vericidir.
Salgın nedeni ile evlerde izole olan kadınlar, yürürlüğe giren infaz yasasının da etkisiyle daha fazla şiddete maruz kalmaktadır. Kadınlar daha büyük bir tehdit altındadır.
Meclisten geçen infaz yasasının öncelikle korona virüsü gerekçe gösterilerek alelacele çıkartıldığı ve bu nedenle de birçok eksiklik ve hata barındırdığı ilgili otoriteler tarafından dile getirilmektedir. Şöyle ki çıkartılan yasa öncelikle anayasaya aykırı olup herkes için çıkartılan eşit ve adil bir infaz yasası değildir. Hukuka aykırılığı nedeniyle anayasa mahkemesine de götürüldüğü kamuoyuna yansımıştır.
Kadınlar ve kadın dosyalarını takip eden avukatlar çok endişe verici bir yasa olduğu kanaatindeler. Bizler de infaz yasanın çok ayrıntılı düşünülmediğini, hukukçulardan ve akademisyenlerden geniş çaplı görüş ve değerlendirmeler alınmadan hazırlandığını düşünmekteyiz.
Görülmektedir ki “Yaşam Hakkı” savunularak bu kadar alelacele çıkartılan bir yasa ile kadınların ve çocukların yaşam hakkı açıkça ihlal edilmiştir. İnfaz yasasının kesinlikle cinsel istismar ve kadın cinayeti dosyalarını kapsamaması gerektiği çok sık ifade edilmesine rağmen maalesef uygulamada aksi bir durum ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Şu süreçte neredeyse ortalama her gün kadın cinayetleri ile güne uyanıyoruz. Böylesi bir süreçte infaz yasasının içerisinde kadına şiddet uygulayan, kadın cinayeti işleyen ve çocukları istismar eden kişiler için uygulanması yasanın güvenirliliğini de zedelemektedir.
İnfaz yasası, erkeklerin sürekli olarak akıllarında olan “ne de olsa af gelir, haksız tahrik indirimi de uygulanır bir iki yıla çıkarım” düşüncelerini tam olarak doğrular niteliktedir. Bu yasanın uygulanması ile erkek şiddetinin çok daha fazla artacağını, çocukların yaşamlarını çok açık şekilde tehlikeye atacağını son günlerde yaşanan kadına yönelik şiddet ve cinayetlerle de açıkça görülmektedir.
Çıkartılan infaz yasasının ilerleyen süreçte kadınlar ve çocuklar üzerinde çok büyük olumsuz etkileri olacaktır. Hukuk mücadelesinde birçok kez karşılaştığımız üzere kadınların adalete olan inancı çok düşüktür. Yaşadıkları tüm süreçlerde erkeklerin gerek karakollarda gerekse de yargılama süreçlerinde çok fazla kayırıldığı, haksız tahrik, iyi hal indirimleri vs uygulamalarla almaları gerektiğinden çok daha az cezalar aldıkları bu nedenle şikâyetlerinin bir işe yaramadığını düşünmekteydiler. Çıkarılan infaz yasası ile bu inançsızlık daha da büyümüştür.
Yıllardır kadınları, erkeklerin hak ettikleri cezaları almaları gerektiği ve bu nedenle mücadele etmekten hiç vazgeçmemelerini sağlamaya çalışırken çıkartılan infaz yasası kadınların yargıya olan güveni yok ettiği için sürdürdüğümüz mücadelemizi de zayıflatmaktadır.
Bir diğer önemli konu ise infaz yasasının cinsel saldırı suçlarını da içermesidir. Bu kesinlikle kabul edilebilir bir durum değildir. Çocuklar kendilerini karşı bu suçu işleyen sanıklarla mahkeme sürecinde bile bir araya gelmekten korkarken, psikolojik rahatsızlıklar geçirirken şimdi onları her gün o kişiler ile karşılaştıracak hatta aynı evde tutacak bir yasa maalesef ki meclisten geçti.
İşte bu nedenlerle İnfaz yasası asla kadınları ve çocukları korumak üzerine çıkartılan bir yasa değildir. Aksine şu korona sürecinde kadınların zaten evlerinde eşleri ile birlikte yaşamak zorunda oldukları ve şiddete uğrama olasılıkları çok daha yüksek olduğundan bu yasa ile hayatları daha da tehlikeye atılmıştır.
Üstelik toplum olarak içinde bulunduğumuz korona süreci nedeniyle kadınların yargıya ve karakollara hatta hastanelere ulaşımları çok daha güç hale gelmiştir. Ayrıca kadınlar, eşleri ile sürekli olarak aynı evde kalmakta, artan ekonomik ve psikolojik kaygıların yanında daha fazla şiddete uğramaktadır. Korona süreci nedeniyle tutuklama kararlarının çok nadir durumlarda veriliyor olması, kadınların yaşanan şiddete boyun eğmelerine neden olmaktadır. Gidecek bir yerlerinin olmadığı düşüncesi de kadınları çaresizliğe itmektedir. Son süreçte kadınların yüzde kaçının şiddete maruz kaldığı bilinmemektedir. Keza sürekli eşleri, babaları, kardeşleri veya kendilerine şiddet uygulayan kişiler ile bir arada olduklarından şikâyet etme veya ilgili yerlere başvuruları da neredeyse imkânsızlaşmıştır.
Özellikle belirtmemiz gereken nokta da şu dur ki; kadınların şiddet failleriyle aynı eve sürekli kapatılmış halde bu aramaları yapmaları zorlaştığı gibi, 155 ve 183 gibi hatlara her an ulaşmakta da sıkıntılar yaşanmaktadır. Bunun önemli bir sebebi yalnızca kadına yönelik şiddetle ilgilenen tek bir hat olmamasıdır. Her birinin birçok farklı görevi varken ve pandemi nedeni ile çok ciddi yoğunlukları mevcutken kadınlara sıra gelmemektedir. ALO 183 Kadına Şiddet hattına dönüştürülmeli ya da acil bir hat oluşturulmalıdır. Çünkü çoğu kadının ikinci kere arama şansı bulunmamaktadır.
Kadınların her zamankinden daha çok kendilerini güvende hissetmeye ihtiyaç duydukları şu süreçte, yaşadıkları şiddet karşısında sığınabilecekleri yerlerin ve ulaşabilecek numaraların çok daha aktif bir şekilde yaygınlaştırılması, ulaşabilirlik için farklı yöntemler uygulanması ve acil önlemler alınması gerekmektedir.
Yapılan değerlendirme sonucu endişe vericidir.
Salgın nedeni ile evlerde izole olan kadınlar, yürürlüğe giren infaz yasasının da etkisiyle daha fazla şiddete maruz kalmaktadır. Kadınlar daha büyük bir tehdit altındadır.
Meclisten geçen infaz yasasının öncelikle korona virüsü gerekçe gösterilerek alelacele çıkartıldığı ve bu nedenle de birçok eksiklik ve hata barındırdığı ilgili otoriteler tarafından dile getirilmektedir. Şöyle ki çıkartılan yasa öncelikle anayasaya aykırı olup herkes için çıkartılan eşit ve adil bir infaz yasası değildir. Hukuka aykırılığı nedeniyle anayasa mahkemesine de götürüldüğü kamuoyuna yansımıştır.
Kadınlar ve kadın dosyalarını takip eden avukatlar çok endişe verici bir yasa olduğu kanaatindeler. Bizler de infaz yasanın çok ayrıntılı düşünülmediğini, hukukçulardan ve akademisyenlerden geniş çaplı görüş ve değerlendirmeler alınmadan hazırlandığını düşünmekteyiz.
Görülmektedir ki “Yaşam Hakkı” savunularak bu kadar alelacele çıkartılan bir yasa ile kadınların ve çocukların yaşam hakkı açıkça ihlal edilmiştir. İnfaz yasasının kesinlikle cinsel istismar ve kadın cinayeti dosyalarını kapsamaması gerektiği çok sık ifade edilmesine rağmen maalesef uygulamada aksi bir durum ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Şu süreçte neredeyse ortalama her gün kadın cinayetleri ile güne uyanıyoruz. Böylesi bir süreçte infaz yasasının içerisinde kadına şiddet uygulayan, kadın cinayeti işleyen ve çocukları istismar eden kişiler için uygulanması yasanın güvenirliliğini de zedelemektedir.
İnfaz yasası, erkeklerin sürekli olarak akıllarında olan “ne de olsa af gelir, haksız tahrik indirimi de uygulanır bir iki yıla çıkarım” düşüncelerini tam olarak doğrular niteliktedir. Bu yasanın uygulanması ile erkek şiddetinin çok daha fazla artacağını, çocukların yaşamlarını çok açık şekilde tehlikeye atacağını son günlerde yaşanan kadına yönelik şiddet ve cinayetlerle de açıkça görülmektedir.
Çıkartılan infaz yasasının ilerleyen süreçte kadınlar ve çocuklar üzerinde çok büyük olumsuz etkileri olacaktır. Hukuk mücadelesinde birçok kez karşılaştığımız üzere kadınların adalete olan inancı çok düşüktür. Yaşadıkları tüm süreçlerde erkeklerin gerek karakollarda gerekse de yargılama süreçlerinde çok fazla kayırıldığı, haksız tahrik, iyi hal indirimleri vs uygulamalarla almaları gerektiğinden çok daha az cezalar aldıkları bu nedenle şikâyetlerinin bir işe yaramadığını düşünmekteydiler. Çıkarılan infaz yasası ile bu inançsızlık daha da büyümüştür.
Yıllardır kadınları, erkeklerin hak ettikleri cezaları almaları gerektiği ve bu nedenle mücadele etmekten hiç vazgeçmemelerini sağlamaya çalışırken çıkartılan infaz yasası kadınların yargıya olan güveni yok ettiği için sürdürdüğümüz mücadelemizi de zayıflatmaktadır.
Bir diğer önemli konu ise infaz yasasının cinsel saldırı suçlarını da içermesidir. Bu kesinlikle kabul edilebilir bir durum değildir. Çocuklar kendilerini karşı bu suçu işleyen sanıklarla mahkeme sürecinde bile bir araya gelmekten korkarken, psikolojik rahatsızlıklar geçirirken şimdi onları her gün o kişiler ile karşılaştıracak hatta aynı evde tutacak bir yasa maalesef ki meclisten geçti.
İşte bu nedenlerle İnfaz yasası asla kadınları ve çocukları korumak üzerine çıkartılan bir yasa değildir. Aksine şu korona sürecinde kadınların zaten evlerinde eşleri ile birlikte yaşamak zorunda oldukları ve şiddete uğrama olasılıkları çok daha yüksek olduğundan bu yasa ile hayatları daha da tehlikeye atılmıştır.
Üstelik toplum olarak içinde bulunduğumuz korona süreci nedeniyle kadınların yargıya ve karakollara hatta hastanelere ulaşımları çok daha güç hale gelmiştir. Ayrıca kadınlar, eşleri ile sürekli olarak aynı evde kalmakta, artan ekonomik ve psikolojik kaygıların yanında daha fazla şiddete uğramaktadır. Korona süreci nedeniyle tutuklama kararlarının çok nadir durumlarda veriliyor olması, kadınların yaşanan şiddete boyun eğmelerine neden olmaktadır. Gidecek bir yerlerinin olmadığı düşüncesi de kadınları çaresizliğe itmektedir. Son süreçte kadınların yüzde kaçının şiddete maruz kaldığı bilinmemektedir. Keza sürekli eşleri, babaları, kardeşleri veya kendilerine şiddet uygulayan kişiler ile bir arada olduklarından şikâyet etme veya ilgili yerlere başvuruları da neredeyse imkânsızlaşmıştır.
Özellikle belirtmemiz gereken nokta da şu dur ki; kadınların şiddet failleriyle aynı eve sürekli kapatılmış halde bu aramaları yapmaları zorlaştığı gibi, 155 ve 183 gibi hatlara her an ulaşmakta da sıkıntılar yaşanmaktadır. Bunun önemli bir sebebi yalnızca kadına yönelik şiddetle ilgilenen tek bir hat olmamasıdır. Her birinin birçok farklı görevi varken ve pandemi nedeni ile çok ciddi yoğunlukları mevcutken kadınlara sıra gelmemektedir. ALO 183 Kadına Şiddet hattına dönüştürülmeli ya da acil bir hat oluşturulmalıdır. Çünkü çoğu kadının ikinci kere arama şansı bulunmamaktadır.
Kadınların her zamankinden daha çok kendilerini güvende hissetmeye ihtiyaç duydukları şu süreçte, yaşadıkları şiddet karşısında sığınabilecekleri yerlerin ve ulaşabilecek numaraların çok daha aktif bir şekilde yaygınlaştırılması, ulaşabilirlik için farklı yöntemler uygulanması ve acil önlemler alınması gerekmektedir.