Başkan Seçer, "AB ve BM, Suriyeli Misafirler Konusunda Bizi Yalnız Bırakmamalı"
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Avrupa Birliği ülkelerinin, Suriyeli sığınmacılar konusunda Türkiye’yi yalnız bırakamayacağını belirterek, “Ben demokrasi aşığıyım demekle demokrasi aşığı olunmuyor. Ben barış severim demekle barış sever olunmuyor."dedi.
@mersinhaber 'i takip et
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Büyükşehir Belediyesi ile Toplum ve Siyaset Felsefesi Derneği tarafından düzenlenen Ulusal Göç Sempozyumu’na katıldı.
Avrupa Birliği ülkelerinin, Suriyeli sığınmacılar konusunda Türkiye’yi yalnız bırakamayacağını belirten Başkan Seçer, “Ben demokrasi aşığıyım demekle demokrasi aşığı olunmuyor. Ben barış severim demekle barış sever olunmuyor. Tüm ülkeler, gelecek adına kaygı duyan, kitlesel göçlerden ülkeleri adına, yurttaşları adına kaygı duyan tüm devletler işbirliği içinde olmalı” dedi. Seçer, Suriyeli misafirlerle ilgili sorunların çözümü için AB’nin ve Birleşmiş Milletler’in ekonomik destek vermesi gerektiğine işaret etti.
“Bu sorun sadece Mersin’e matuf bir sorun değil”
Sempozyumun açılışında konuşan Başkan Seçer, kitlesel göçlerin günümüzün önemli bir sorunu olduğunu vurgulayarak, “Bu sorun sadece Mersin’e matuf bir sorun değil. Türkiye’yi ilgilendiren, dünyanın farklı coğrafyalarında, bölgesel çatışmaların yaşandığı Ortadoğu gibi sıcak coğrafyalarda en büyük sorun kitlesel göçler. Bunun sebebi savaştır, bunun sebebi politik baskıdır, dini inançlardan ya da etnik farklılıklardan kaynaklı baskılardır. Sonuç itibariyle nedeni ne olursa olsun, önemli sorunlar yumağının oluştuğu bir sonuçla karşı karşıya kalıyoruz” dedi.
Sempozyumun, Mersin’i ve yoğun kitlesel göçün aktörleri olan Suriyeli misafirleri değerlendirmek açısından bir fırsat olduğunu belirten Seçer, “Sığınmacı ya da mülteci demedim. Misafir dedim. Bu benim tespitim, bu benim kullandığım bir terminoloji değil. Çünkü hukuki karşılığı yok. Uluslararası anlaşmalarla Türkiye Cumhuriyeti devletinin sorumlulukları vardır. Belli ülkelerle ikili anlaşmalarla ya da genel anlaşmalarla bizi bağlayacak amir hükümler vardır. Ama herhangi bir sebeple kitlesel göçlerin muhatabı olan Suriyeliler’i tanımlayacak hukuki bir tanım yok” diye konuştu.
“Merkezi yönetimle birlikte bu sorunun üstesinden gelecek projeler yapmam lazım”
2011’den sonra hükümetin açık kapı politikası uyguladığını ve kitlesel göçün bugünkü haline evrildiğini kaydeden Başkan Seçer, şöyle devam etti:“Şimdi ne yapacağız? Duygusal konuşmamam lazım. Ben Belediye Başkanıyım. Somut projeler üretmem lazım. 200 bin kayıtlı Suriyeli var. 200 binin de biraz üzerinde. Ama kayıt dışı eklerseniz 300 bin, 350 bin, belki 400 bin diyebilirsiniz. Suriyeli misafirlerle birlikte yaşama gerçeğimiz var. Ve ben bu kenti yönetmek için Mersin halkından yetki almışım. Benim kaynaklarım belli. Merkezi hükümetin bana gönderdiği toplanan vergilerden pay, İller Bankası’nın nüfusuma göre gönderdiği pay ve kendi özgelirlerim var. Bunun dışında gelirim yok. Nüfusuma göre dedim. Benim nüfusum 1 milyon 800 bin. Oysa ki minimum 2 milyon 100 bin, 2 milyon 150 bin yurttaşıma bu kaynakları en akılcı şekilde kullanıp hizmet götürmek zorundayım. Ne yapabiliriz? Belediye olarak sanki bugüne kadar yerel yönetimler bu konuya ciddiyetle eğilmemiş. Açıkçası ben de ilk belediye başkanı olduğumda topu merkezi yönetime atıyordum. Ama belediye başkanlığımda bir gerçekle yüzleştim. Bu bir itiraftır. Bu işe benim de dahil olmam lazım. Yerel yönetim olarak gerçeği görmem lazım. Merkezi yönetimle birlikte bu sorunun üstesinden gelecek projeler yapmam lazım.”
“Onların burada yaşama gerçeğiyle karşı karşıyayız”
Yapılan son araştırmalara göre her 4 Suriyeli misafirden birinin ülkesine dönmek istediğini, 2’sinin “kesinlikle dönmem”, birinin de “duruma bakarım” dediğini kaydeden Başkan Seçer, bunun her 100 Suriyeli misafirden, en az 60 ila 70’inin Türkiye’de kalmak istediği anlamına geldiğini söyledi. Başkan Seçer, “Kafamızı kuma gömemeyiz. Elbette ki umut ediyoruz, Suriye’de barış ortamı sağlanır, huzur ortamı sağlanır ve misafirlerimiz vatanlarına dönerler. Burunları kanamadan dönerler. Bunu da biz sağlarız. Ama realite öyle değil. Beklenen öyle değil. Bizim mutlaka toplumsal kabulü devreye sokmamız lazım. Elbette gitmelerini isteriz. Onlar da kendi vatanlarına gitmek isterler. Ama onların burada yaşama gerçeğiyle karşı karşıyayız. Toplumu da buna hazır etmeliyiz” dedi.
“Somut bazı projeleri hayata geçirmek için hazırlık aşamasındayız”
Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı çatısı altında Uyum Masası oluşturduklarını vurgulayan Vahap Seçer, “Somut bazı projeleri hayata geçirmek için hazırlık aşamasındayız. Göç ana planını yapmamız gerekiyor. Bunu tespit etmemiz lazım. Bir planımızın olması lazım. Bütün daire başkanlarıyla önemli bir toplantı yapacağız. Her dairemizin göç ana planına katkı sunmaları için onlara sunum yapacağız. Daha sonra da göç eylem planını devreye sokacağız. Bizim planlı çalışmamız lazım. BM yetkililerinden bir toplum merkezi oluşturmak anlamında bazı öneriler aldık. Çalışmalarımız devam ediyor. Bizim bu konuda yapacağımız işler tamamen Mersin’in geleceğine dair projeler ve projeksiyonlardır. Biz bu konuda olayların üstünü örtmeye çalışırsak, görmezden gelirsek, siyasi ikbalimiz, geleceğimiz uğruna bu kürsülere çıkıp toplumun milliyetçi hassasiyetini kaşıyıp bunu oya tahvil etmek için beyanatlar verirsek, halka yapacağımız en büyük kötülüğü yapmış oluruz. Biz Mersin’i, Mersin’deki vatandaşlarımızı geleceğe hazırlamak zorundayız” ifadelerini kullandı.
“Bu sorunların çözümünde bizimle beraber hareket etmek zorundalar”
Suriye’deki sorunu Türk halkının yaratmadığını, ancak sıkıntısını halkın çektiğini belirten Başkan Seçer, sözlerini şöyle sürdürdü:“AB ülkeleri, bu insanlar kendi ülkelerine gitmesin, oralarda sorun olmasın diye birçok politik atraksiyonla uğraşırken, gerçek yaşamda bu işin yükünü ve eziyetini çeken bizleriz. Bu sorunlarla bizi baş başa bırakamazsın. Bu sorunların çözümünde bizimle beraber hareket etmek zorundalar. Ben demokrasi aşığıyım demekle demokrasi aşığı olunmuyor. Ben barış severim demekle barış sever olunmuyor. Şimdi bakıyorsunuz en demokrat onlar, en barış sever onlar. İnsanların acısını yüreklerinde hisseden onlar. Ama söylediğim gibi savaşı çıkaran ben değilim, tasasını çeken benim. O zaman tüm ülkeler, gelecek adına kaygı duyan, kitlesel göçlerden ülkeleri adına, yurttaşları adına kaygı duyan tüm devletler, işbirliği içinde olmalı. Bizim gelir kaynaklarımız yeterli değil. Bizim başta AB ve BM olmak üzere kurumların desteğine ihtiyacımız var. Sorun sadece ekonomik değil. Bunun sosyal, kültürel, asayiş, uyum boyutu var. Birçok boyutu var. Biz belediye olarak Mersin’de bu sorunun farkındayız. Elimizi taşın altına koymak, bu konuda uzmanlarla, otoritelerle çalışmak, bu konuda yetkili, muktedir, imkanları olan kurumlarla da işbirliği yapmak istiyoruz. Başta kendi merkezi idaremiz olmak üzere.”
Avrupa Birliği ülkelerinin, Suriyeli sığınmacılar konusunda Türkiye’yi yalnız bırakamayacağını belirten Başkan Seçer, “Ben demokrasi aşığıyım demekle demokrasi aşığı olunmuyor. Ben barış severim demekle barış sever olunmuyor. Tüm ülkeler, gelecek adına kaygı duyan, kitlesel göçlerden ülkeleri adına, yurttaşları adına kaygı duyan tüm devletler işbirliği içinde olmalı” dedi. Seçer, Suriyeli misafirlerle ilgili sorunların çözümü için AB’nin ve Birleşmiş Milletler’in ekonomik destek vermesi gerektiğine işaret etti.
“Bu sorun sadece Mersin’e matuf bir sorun değil”
Sempozyumun açılışında konuşan Başkan Seçer, kitlesel göçlerin günümüzün önemli bir sorunu olduğunu vurgulayarak, “Bu sorun sadece Mersin’e matuf bir sorun değil. Türkiye’yi ilgilendiren, dünyanın farklı coğrafyalarında, bölgesel çatışmaların yaşandığı Ortadoğu gibi sıcak coğrafyalarda en büyük sorun kitlesel göçler. Bunun sebebi savaştır, bunun sebebi politik baskıdır, dini inançlardan ya da etnik farklılıklardan kaynaklı baskılardır. Sonuç itibariyle nedeni ne olursa olsun, önemli sorunlar yumağının oluştuğu bir sonuçla karşı karşıya kalıyoruz” dedi.
Sempozyumun, Mersin’i ve yoğun kitlesel göçün aktörleri olan Suriyeli misafirleri değerlendirmek açısından bir fırsat olduğunu belirten Seçer, “Sığınmacı ya da mülteci demedim. Misafir dedim. Bu benim tespitim, bu benim kullandığım bir terminoloji değil. Çünkü hukuki karşılığı yok. Uluslararası anlaşmalarla Türkiye Cumhuriyeti devletinin sorumlulukları vardır. Belli ülkelerle ikili anlaşmalarla ya da genel anlaşmalarla bizi bağlayacak amir hükümler vardır. Ama herhangi bir sebeple kitlesel göçlerin muhatabı olan Suriyeliler’i tanımlayacak hukuki bir tanım yok” diye konuştu.
“Merkezi yönetimle birlikte bu sorunun üstesinden gelecek projeler yapmam lazım”
2011’den sonra hükümetin açık kapı politikası uyguladığını ve kitlesel göçün bugünkü haline evrildiğini kaydeden Başkan Seçer, şöyle devam etti:“Şimdi ne yapacağız? Duygusal konuşmamam lazım. Ben Belediye Başkanıyım. Somut projeler üretmem lazım. 200 bin kayıtlı Suriyeli var. 200 binin de biraz üzerinde. Ama kayıt dışı eklerseniz 300 bin, 350 bin, belki 400 bin diyebilirsiniz. Suriyeli misafirlerle birlikte yaşama gerçeğimiz var. Ve ben bu kenti yönetmek için Mersin halkından yetki almışım. Benim kaynaklarım belli. Merkezi hükümetin bana gönderdiği toplanan vergilerden pay, İller Bankası’nın nüfusuma göre gönderdiği pay ve kendi özgelirlerim var. Bunun dışında gelirim yok. Nüfusuma göre dedim. Benim nüfusum 1 milyon 800 bin. Oysa ki minimum 2 milyon 100 bin, 2 milyon 150 bin yurttaşıma bu kaynakları en akılcı şekilde kullanıp hizmet götürmek zorundayım. Ne yapabiliriz? Belediye olarak sanki bugüne kadar yerel yönetimler bu konuya ciddiyetle eğilmemiş. Açıkçası ben de ilk belediye başkanı olduğumda topu merkezi yönetime atıyordum. Ama belediye başkanlığımda bir gerçekle yüzleştim. Bu bir itiraftır. Bu işe benim de dahil olmam lazım. Yerel yönetim olarak gerçeği görmem lazım. Merkezi yönetimle birlikte bu sorunun üstesinden gelecek projeler yapmam lazım.”
“Onların burada yaşama gerçeğiyle karşı karşıyayız”
Yapılan son araştırmalara göre her 4 Suriyeli misafirden birinin ülkesine dönmek istediğini, 2’sinin “kesinlikle dönmem”, birinin de “duruma bakarım” dediğini kaydeden Başkan Seçer, bunun her 100 Suriyeli misafirden, en az 60 ila 70’inin Türkiye’de kalmak istediği anlamına geldiğini söyledi. Başkan Seçer, “Kafamızı kuma gömemeyiz. Elbette ki umut ediyoruz, Suriye’de barış ortamı sağlanır, huzur ortamı sağlanır ve misafirlerimiz vatanlarına dönerler. Burunları kanamadan dönerler. Bunu da biz sağlarız. Ama realite öyle değil. Beklenen öyle değil. Bizim mutlaka toplumsal kabulü devreye sokmamız lazım. Elbette gitmelerini isteriz. Onlar da kendi vatanlarına gitmek isterler. Ama onların burada yaşama gerçeğiyle karşı karşıyayız. Toplumu da buna hazır etmeliyiz” dedi.
“Somut bazı projeleri hayata geçirmek için hazırlık aşamasındayız”
Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı çatısı altında Uyum Masası oluşturduklarını vurgulayan Vahap Seçer, “Somut bazı projeleri hayata geçirmek için hazırlık aşamasındayız. Göç ana planını yapmamız gerekiyor. Bunu tespit etmemiz lazım. Bir planımızın olması lazım. Bütün daire başkanlarıyla önemli bir toplantı yapacağız. Her dairemizin göç ana planına katkı sunmaları için onlara sunum yapacağız. Daha sonra da göç eylem planını devreye sokacağız. Bizim planlı çalışmamız lazım. BM yetkililerinden bir toplum merkezi oluşturmak anlamında bazı öneriler aldık. Çalışmalarımız devam ediyor. Bizim bu konuda yapacağımız işler tamamen Mersin’in geleceğine dair projeler ve projeksiyonlardır. Biz bu konuda olayların üstünü örtmeye çalışırsak, görmezden gelirsek, siyasi ikbalimiz, geleceğimiz uğruna bu kürsülere çıkıp toplumun milliyetçi hassasiyetini kaşıyıp bunu oya tahvil etmek için beyanatlar verirsek, halka yapacağımız en büyük kötülüğü yapmış oluruz. Biz Mersin’i, Mersin’deki vatandaşlarımızı geleceğe hazırlamak zorundayız” ifadelerini kullandı.
“Bu sorunların çözümünde bizimle beraber hareket etmek zorundalar”
Suriye’deki sorunu Türk halkının yaratmadığını, ancak sıkıntısını halkın çektiğini belirten Başkan Seçer, sözlerini şöyle sürdürdü:“AB ülkeleri, bu insanlar kendi ülkelerine gitmesin, oralarda sorun olmasın diye birçok politik atraksiyonla uğraşırken, gerçek yaşamda bu işin yükünü ve eziyetini çeken bizleriz. Bu sorunlarla bizi baş başa bırakamazsın. Bu sorunların çözümünde bizimle beraber hareket etmek zorundalar. Ben demokrasi aşığıyım demekle demokrasi aşığı olunmuyor. Ben barış severim demekle barış sever olunmuyor. Şimdi bakıyorsunuz en demokrat onlar, en barış sever onlar. İnsanların acısını yüreklerinde hisseden onlar. Ama söylediğim gibi savaşı çıkaran ben değilim, tasasını çeken benim. O zaman tüm ülkeler, gelecek adına kaygı duyan, kitlesel göçlerden ülkeleri adına, yurttaşları adına kaygı duyan tüm devletler, işbirliği içinde olmalı. Bizim gelir kaynaklarımız yeterli değil. Bizim başta AB ve BM olmak üzere kurumların desteğine ihtiyacımız var. Sorun sadece ekonomik değil. Bunun sosyal, kültürel, asayiş, uyum boyutu var. Birçok boyutu var. Biz belediye olarak Mersin’de bu sorunun farkındayız. Elimizi taşın altına koymak, bu konuda uzmanlarla, otoritelerle çalışmak, bu konuda yetkili, muktedir, imkanları olan kurumlarla da işbirliği yapmak istiyoruz. Başta kendi merkezi idaremiz olmak üzere.”