Mersin Çocuk Ağı Girişiminden, Çocuk İstismarı İle İlgili Basın Açıklaması
Mersin Çocuk Ağı Girişimi'nin bugün çocuk istismarı ile ilgili MGC’de basın açıklaması yaptı.
@mersinhaber 'i takip et
Mersin Gazeteciler Cemiyeti toplantı salonunda gerçekleştirilen, şu açıklama yapıldı;
Basına ve kamuoyuna,
Türkiye Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni 1990’da imzaladı. Bu sözleşme maddeleri göz önünde bulundurulduğunda, sosyo-ekonomik yaşam koşulları ne olursa olsun, çocukların yaşamlarında yeterince yer almadığı görülüyor.
Dezavantajlı çocuklara yönelik yürütülen bir çalışma raporuna göre BMÇHS’den haberdar olanların oranı yüzde 67, sözleşmenin içeriğini bilenlerin oranı yüzde 47,katılımcıların yüzde 50’si ise Türkiye’nin bu sözleşmeyi imzalamadığını düşünüyor.
Çocuk hakları denildiğinde en çok akla gelen yaşam hakkı, birey olma hakkı, eğitim ve sağlık hakkıdır. Buna rağmen Türkiye’de çocukları göz önünde bulundurduğumuzda fiziksel şiddete uğrayan, istismar edilen, ayrımcılığa uğrayan çocukların sayısı sürekli artmaktadır. Çocuk istismarı konusunda erişilebilen istatistiki veriler kısıtlıdır ve tam olarak gerçeği yansıtmamaktadır. Kayıtlara giren verilere göre son 16 yılda 18 yaşın altında 440 bin çocuk doğum yaptı. Cinsel suçların yüzde 46’sı çocuklara yönelik işlendi ve çocuğun cinsel istismarında Türkiye dünyada 3. Sırada yer aldı. Yılda ortalama 8 bin çocuk cinsel istismara uğruyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre 2015’te ortalama 17 bin istismar davası açılmış ve bu davaların yüzde 45’i mahkumiyetle sonuçlanmamış. MEB verilerine göre ülkede çocuk yaşta evlilik ve nişanlılık gibi sebeplerle zorunlu eğitime devam edemeyenlerin yüzde 97.4’ü kız öğrencilerdir. Kayıtlı 2017 verilerine göre savaş, zorunlu göç gibi sebeplerle Türkiye’ye yerleşen yaklaşık 850 bin çocuk vardır, 380 bini okula gidememektedir. Bu çocukların yaşam koşulları onları her türlü istismara açık hale getirmektedir.
Yaşanan bütün krizlerden, savaşlardan, haksızlıklardan, yoksulluktan en çok etkilenen toplumun en savunmasız kesimi olan çocuklardır. Çocuklar en güvendikleri yerlerde en güvendikleri kişilerden gelebilecek kötü muamelelerin riski altındadır. Evde aile üyeleri tarafından, okulda öğretmenleri, sokakta tanımadıkları tarafından, cezaevlerinde, mülteci kamplarında, iş yerlerinde kendilerinden güçlü gördükleri kişiler tarafından istismara uğramaktadır.
Ayrıca Türkiye 2011’ de Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi’ni onaylamıştır. Buna göre çocukların cinsel sömürü ve istismarını engellemek, bunlarla mücadele etmek, cinsel sömürü ve istismara maruz kalmış çocukların haklarını korumak, cinsel sömürü ve istismara karşı ulusal ve uluslararası iş birliği geliştirmek amaçlanmıştır. Bu doğrultuda önleyici müdahale ve tedbirleri almak esastır. Bütün bunlara rağmen Türkiye’de görülen çocuk istismarı davalarında istismarcılar ellerini kollarını sallayarak tahliye ya da berat ettirilmektedir. Mevcut sistemde yargılama süreçleri çok uzun ve olay çocuklara tekrar tekrar anlattırılıyor. Yargılama süreci uzadıkça çocuğa sunulacak destek mekanizmalarının çocuğu iyileştirmesi güçleşiyor.
Çocukları korumak herkesin sorumluluğundadır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi gereğince tüm çocukların yaşama ve korunma gibi tüm haklarının güvence altına alınması bu sözleşmeyi imzalayan her devletin yükümlülüğüdür. Devletler çocukları istismardan korumak, istismarı önlemek, tespit etmek, istismara müdahale etmek, çocukları iyileştirmek, zararı gidermek, sosyal destek sunmak, failleri cezalandırmak zorundadır.
Bizler Mersin Çocuk Ağı Girişimi olarak tüm yaşananları göz önünde bulundurduğumuzda öncelikle istismar konusunda uzmanlaştırılmış ihtisas mahkemelerinin kurulmasını istiyoruz. İhtisas mahkemeleri sayesinde davalar kısa sürede sonuçlanır, çocuklar daha az örselenir. Çocukların mağdur olduğu istismar davalarında görev alan avukat, savcı, hâkimlerin çocuk psikolojisi alanında eğitim alması şarttır.
Çocuk ve Eşitlik Bakanlığı'nın kurulup bu bakanlıkça çocukların eğitim, sağlık, yaşam haklarına uygun koşulların sağlanması ve takibine yönelik çalışmaların yürütülmesi, çocuk istismarı davalarının ve suça sürüklenmiş çocukların davalarının hukuki süreçlerinin yanında bu çocuklara ve ailelerine yönelik sosyal destek mekanizmalarının sağlanması, sonrasında çocukların toplumdan dışlanmakyerine topluma kazandırılmasına yönelik sosyal ve psikolojik destek ağının kurulması ve devamlılığının takibini sağlayacak alt birimlerinin oluşturulmasını,
İhmal veya istismar durumlarında caydırıcı cezaların uygulanması,istismar davalarında iyi hal indirimlerinin kesinlikle olmamasını, bunun içingerekli yasaldüzenlemelerin ivedi olarak yapılmasını, istismarcıları cesaretlendiren, cezasız bırakan cezaların değiştirilmesini,
Çocukları her türlü ihmal ve istismardan koruyacak yaşam koşullarının sağlanması için devletin tüm birimlerinin koordineli bir şekilde çalışmasını,
Bütün çocukları her türlü istismardan korumak merkezi ve yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının, ailelerin görevidir. Devletin bu doğrultuda koruyucu ve önleyici sosyal hizmetlerin tesisini sağlamasını,
Çocukların kendilerini korumalarına yönelik eğitim politikalarınınoluşturulmasını,konuyla ilgili eğitici yayınların zorunlu yayın haline getirilmesini istiyoruz.
Gelecek çocukların ellerinde yeşerecek ve güzelleşecek, bizler bu düşünce ile geleceği korumak için bir araya gelen insanlarız ve çocukları koruyamayan bu mevcut sistemin yakasını bırakmayacağız!
Basına ve kamuoyuna,
Türkiye Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni 1990’da imzaladı. Bu sözleşme maddeleri göz önünde bulundurulduğunda, sosyo-ekonomik yaşam koşulları ne olursa olsun, çocukların yaşamlarında yeterince yer almadığı görülüyor.
Dezavantajlı çocuklara yönelik yürütülen bir çalışma raporuna göre BMÇHS’den haberdar olanların oranı yüzde 67, sözleşmenin içeriğini bilenlerin oranı yüzde 47,katılımcıların yüzde 50’si ise Türkiye’nin bu sözleşmeyi imzalamadığını düşünüyor.
Çocuk hakları denildiğinde en çok akla gelen yaşam hakkı, birey olma hakkı, eğitim ve sağlık hakkıdır. Buna rağmen Türkiye’de çocukları göz önünde bulundurduğumuzda fiziksel şiddete uğrayan, istismar edilen, ayrımcılığa uğrayan çocukların sayısı sürekli artmaktadır. Çocuk istismarı konusunda erişilebilen istatistiki veriler kısıtlıdır ve tam olarak gerçeği yansıtmamaktadır. Kayıtlara giren verilere göre son 16 yılda 18 yaşın altında 440 bin çocuk doğum yaptı. Cinsel suçların yüzde 46’sı çocuklara yönelik işlendi ve çocuğun cinsel istismarında Türkiye dünyada 3. Sırada yer aldı. Yılda ortalama 8 bin çocuk cinsel istismara uğruyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre 2015’te ortalama 17 bin istismar davası açılmış ve bu davaların yüzde 45’i mahkumiyetle sonuçlanmamış. MEB verilerine göre ülkede çocuk yaşta evlilik ve nişanlılık gibi sebeplerle zorunlu eğitime devam edemeyenlerin yüzde 97.4’ü kız öğrencilerdir. Kayıtlı 2017 verilerine göre savaş, zorunlu göç gibi sebeplerle Türkiye’ye yerleşen yaklaşık 850 bin çocuk vardır, 380 bini okula gidememektedir. Bu çocukların yaşam koşulları onları her türlü istismara açık hale getirmektedir.
Yaşanan bütün krizlerden, savaşlardan, haksızlıklardan, yoksulluktan en çok etkilenen toplumun en savunmasız kesimi olan çocuklardır. Çocuklar en güvendikleri yerlerde en güvendikleri kişilerden gelebilecek kötü muamelelerin riski altındadır. Evde aile üyeleri tarafından, okulda öğretmenleri, sokakta tanımadıkları tarafından, cezaevlerinde, mülteci kamplarında, iş yerlerinde kendilerinden güçlü gördükleri kişiler tarafından istismara uğramaktadır.
Ayrıca Türkiye 2011’ de Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi’ni onaylamıştır. Buna göre çocukların cinsel sömürü ve istismarını engellemek, bunlarla mücadele etmek, cinsel sömürü ve istismara maruz kalmış çocukların haklarını korumak, cinsel sömürü ve istismara karşı ulusal ve uluslararası iş birliği geliştirmek amaçlanmıştır. Bu doğrultuda önleyici müdahale ve tedbirleri almak esastır. Bütün bunlara rağmen Türkiye’de görülen çocuk istismarı davalarında istismarcılar ellerini kollarını sallayarak tahliye ya da berat ettirilmektedir. Mevcut sistemde yargılama süreçleri çok uzun ve olay çocuklara tekrar tekrar anlattırılıyor. Yargılama süreci uzadıkça çocuğa sunulacak destek mekanizmalarının çocuğu iyileştirmesi güçleşiyor.
Çocukları korumak herkesin sorumluluğundadır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi gereğince tüm çocukların yaşama ve korunma gibi tüm haklarının güvence altına alınması bu sözleşmeyi imzalayan her devletin yükümlülüğüdür. Devletler çocukları istismardan korumak, istismarı önlemek, tespit etmek, istismara müdahale etmek, çocukları iyileştirmek, zararı gidermek, sosyal destek sunmak, failleri cezalandırmak zorundadır.
Bizler Mersin Çocuk Ağı Girişimi olarak tüm yaşananları göz önünde bulundurduğumuzda öncelikle istismar konusunda uzmanlaştırılmış ihtisas mahkemelerinin kurulmasını istiyoruz. İhtisas mahkemeleri sayesinde davalar kısa sürede sonuçlanır, çocuklar daha az örselenir. Çocukların mağdur olduğu istismar davalarında görev alan avukat, savcı, hâkimlerin çocuk psikolojisi alanında eğitim alması şarttır.
Çocuk ve Eşitlik Bakanlığı'nın kurulup bu bakanlıkça çocukların eğitim, sağlık, yaşam haklarına uygun koşulların sağlanması ve takibine yönelik çalışmaların yürütülmesi, çocuk istismarı davalarının ve suça sürüklenmiş çocukların davalarının hukuki süreçlerinin yanında bu çocuklara ve ailelerine yönelik sosyal destek mekanizmalarının sağlanması, sonrasında çocukların toplumdan dışlanmakyerine topluma kazandırılmasına yönelik sosyal ve psikolojik destek ağının kurulması ve devamlılığının takibini sağlayacak alt birimlerinin oluşturulmasını,
İhmal veya istismar durumlarında caydırıcı cezaların uygulanması,istismar davalarında iyi hal indirimlerinin kesinlikle olmamasını, bunun içingerekli yasaldüzenlemelerin ivedi olarak yapılmasını, istismarcıları cesaretlendiren, cezasız bırakan cezaların değiştirilmesini,
Çocukları her türlü ihmal ve istismardan koruyacak yaşam koşullarının sağlanması için devletin tüm birimlerinin koordineli bir şekilde çalışmasını,
Bütün çocukları her türlü istismardan korumak merkezi ve yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının, ailelerin görevidir. Devletin bu doğrultuda koruyucu ve önleyici sosyal hizmetlerin tesisini sağlamasını,
Çocukların kendilerini korumalarına yönelik eğitim politikalarınınoluşturulmasını,konuyla ilgili eğitici yayınların zorunlu yayın haline getirilmesini istiyoruz.
Gelecek çocukların ellerinde yeşerecek ve güzelleşecek, bizler bu düşünce ile geleceği korumak için bir araya gelen insanlarız ve çocukları koruyamayan bu mevcut sistemin yakasını bırakmayacağız!