Öfkenizin Sebebi Yaşadıklarınız Değil, Bakış Açınız!
Kontrolsüz öfke, beraberinde şiddeti getiriyor.
@mersinhaber 'i takip et
Kontrolsüz öfke, beraberinde şiddeti getiriyor. Öfkeye, yaşanılan olayın aksine o olaya yüklenilen anlamların sebep olduğunu belirten uzmanlar, “Duygular bir durum ile karşılaştığımızda o duruma yüklediğimiz anlam tarafından şekillendirilir. Aslında bizi öfkelendiren yaşadığımız olay değildir, o olay hakkındaki düşüncelerimiz, olaya ve o duyguyu deneyimlemeye yüklediğimiz anlamlardır” diyerek, olaylar karşısında farkındalık, istek ve egzersiz ile öfke kontrolünün öğrenilebileceğini vurguladı.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Uzm. Psikolog Simge Alevsaçanlar, “Şiddet davranışı öfke, üzüntü, çaresizlik, umutsuzluk, kaygı, korku, hayal kırıklığı gibi yoğun duyguların kontrol edilememesi, sağlıklı şekilde yönetilememesinden kaynaklanan bir sonuç, bir tepkidir” diyerek, öfke kontrolü hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Öfkeye olay değil, olaya yüklenen anlam sebep oluyor
“Şiddet davranışını tek boyutlu olarak ele almak doğru olmaz. Şiddet davranışını etkileyen birden çok bileşen vardır. Fakat bunların içinde belki de en önemlisi kişinin yoğun duygular ile kurduğu ilişki biçimidir. Duygular bir durum ile karşılaştığımızda o duruma yüklediğimiz anlam tarafından şekillendirilir” diyen Simge Alevsaçanlar, “Aslında bizi öfkelendiren yaşadığımız olay değildir, o olay hakkındaki düşüncelerimiz, olaya ve o duyguyu deneyimlemeye yüklediğimiz anlamlardır. Kişi deneyimlediği duyguları düşman, kötü ya da zayıflık vb. olarak algıladığında, onlar tarafından saldırıya uğradığını hissettiğinde bu duyguları savuşturmak ve kendi duygusal dengesini yeniden sağlamak için, karşı saldırıya geçebilir. Böylesi bir tabloda kişinin saldırısı istenmeyen duruma sebep olduğunu düşündüğü kişi ya da faktörlere karşı olabilir” dedi.
Suçların cezasız kalacağı düşüncesi, şiddeti tetikliyor
“Günümüzde özellikle artmış olan şiddet olaylarının birçok başka sebebi bulunmaktadır” diyen Simge Alevsaçanlar, “Ülkemizde son yıllarda, toplumun hatırı sayılır bir kesiminde hukuki süreçlerin yeterince adil işlemediğinde ilişkin düşüncelerin varlığı dikkat çekmektedir. Adalet sisteminin yeterince iyi işlemediği ile ilgili deneyimler ve inançlar suçların cezasız kalacağına dair düşünceleri pekiştirir. Bu da şiddet gibi uygun olmayan davranışların gerçekleşme olasılığını artırır, insanların davranışlarını kontrol etme gereksinimlerini azaltır. Şiddet davranışı sonucunda önemli bir bedel ödeyeceğine dair inanç ne kadar zayıf ise o davranışın gerçekleştirilme olasılığı o kadar artar. Zihin hızlıca kar-zarar hesabını yapar ve zarar yoksa ya da göze alınabilecek boyutta ise davranışı durdurma, engelleme aynı ölçüde azalır. Bu durumda şiddet davranışının ortaya çıkma eğilimini artırır” şeklinde konuştu.
Haber dilinin kullanımı, şiddeti normalleştiriyor!
Medyada sıklıkla şiddet haberlerinin şiddeti gerekçelendirecek şekilde veriliyor olmasının bir diğer önemli nokta olduğunu belirten Alevsaçanlar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“‘Yasak aşk yaşayan kızını vahşice öldürdü’, ‘Tedavi iyi sonuç vermeyince doktoru bıçakladı’, ‘Aşkına karşılık bulamayınca sokak ortasında dövdü’’ şeklinde şiddetin bir sebep gösterilerek haber olarak yayınlanması, şiddet davranışının rasyonalize ve normalize edilmesine yol açabilir ve bu da saldırgan davranışların görülme sıklığını artırabilir.
Dizi ve film karakterleri, davranışlar üzerinde büyük rol oynuyor!
Medyadaki haberlerin yanı sıra diziler ve filmlerdeki karakterlerde de şiddet davranışının sıklıkla görülmesi; özellikle erkek figürlerin saldırgan, şiddet eğilimli, öfkeli karakterler ile özdeşleştirilmesi ve toplumun özellikle genç kesimlerinin bu karakterleri rol-model olarak benimsemesine ve dolayısıyla bu karakterlerin davranışlarını da örnek alarak uygulamasına sebep olabilmektedir. Bu nedenle dizi ve filmlerde karakterler yolu ile verilen mesajlar şiddet davranışının yaygınlığının artmasında önemli bir etken olabilir. Şiddet içerikli oyunlar da özellikle yine genç kesimde şiddet davranışının görülme sıklığını artırmaktadır.”
Öfke kontrolünü sağlamak mümkün!
“Öfke bir duygudur tıpkı üzüntü, sevinç, hüzün gibi. Her duygu insan yaşamında önemli ve gereklidir, öfke duygusu da bunlara dâhildir. Önemli olan bu duyguyu uygun şekilde deneyimlemek ve ifade edebilmektir” diyen Uzm. Psikolog Simge Alevsaçanlar,
“Bu tıpkı hayat içinde öğrendiğimiz diğer beceriler gibi öğrenilebilen bir beceridir. Kimimiz bu konuda hiç sorun yaşamaz iken kimimiz bu konuda kendimizi geliştirmeye ihtiyaç duyarız. Öfke kontrolünde ilk olarak kişinin öfke duygusu ile kurduğu ilişki biçimini değiştirmek, onu düşman ya da uzaklaşılması gereken bir zehir gibi görmek yerine duyguyu fark etmek ve yargısızca, iyi kötü şeklinde ayırmadan kabullenmek gereklidir. Bu kişiyi daha sakin ve kontrollü kılar. Bir sonraki adım ise öfke duygusuna sebep olan düşüncelerimizi tespit etmek ve yeniden değerlendirmektir. Çoğunlukla zihnimizden hızla ve otomatik olarak geçen düşüncelerin farkında olmadan onları doğru kabul edip tepki veririz. Öfke kontrolünde duygumuza sebep olan ve şiddetini artıran çoğunlukla çarpıtılmış düşüncelerimizi fark etmek ve yeniden değerlendirmek gereklidir. Son olarak da öfke duygusunu bardaktan boşalırcasına değil de saha kontrollü ve sakin olarak nasıl ifade edebileceğimizi öğrenmek gereklidir. Tüm bu süreç farkındalık, istek ve yeterince egzersiz yaparak öğrenilebilir” şeklinde konuştu.
Çocuklar şiddeti öğreniyor!
Uzm. Psikolog Simge Alevsaçanlar, “Çocukluk döneminde bir davranışı öğrenmede ebeveynlerimizin ya da bakım verenlerimizin davranış şekilleri ve tepkileri oldukça kritiktir” diyerek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Öğrenmede gözlem ve model alma etkili bir yoldur ve çocuk da bu yollarla birçok davranışı öğrenir. Bu nedenle evde aile üyeleri arasında bir çatışma yaşandığında gösterilen davranış paterni, çocuğun ileride benzer bir davranış paternini göstermesinde büyük öneme sahiptir. Eğer evde aile içi şiddet var ise, çocuk buna şahit oluyorsa ya da maruz aklıyor ise muhtemelen erişkin yaşantısında o da sorunlar karşısında saldırgan davranışlar gösterme eğiliminde olacaktır. Fakat bu bir mutlak gerçeklik değildir. Ailesinde şiddet olan her kişi yetişkinliğinde benzer davranışlar gösterecek diye bir genelleme yapmak doğru değildir. Onun yerine bu yönde riski artırdığını söylemek daha doğru olur.”
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Uzm. Psikolog Simge Alevsaçanlar, “Şiddet davranışı öfke, üzüntü, çaresizlik, umutsuzluk, kaygı, korku, hayal kırıklığı gibi yoğun duyguların kontrol edilememesi, sağlıklı şekilde yönetilememesinden kaynaklanan bir sonuç, bir tepkidir” diyerek, öfke kontrolü hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Öfkeye olay değil, olaya yüklenen anlam sebep oluyor
“Şiddet davranışını tek boyutlu olarak ele almak doğru olmaz. Şiddet davranışını etkileyen birden çok bileşen vardır. Fakat bunların içinde belki de en önemlisi kişinin yoğun duygular ile kurduğu ilişki biçimidir. Duygular bir durum ile karşılaştığımızda o duruma yüklediğimiz anlam tarafından şekillendirilir” diyen Simge Alevsaçanlar, “Aslında bizi öfkelendiren yaşadığımız olay değildir, o olay hakkındaki düşüncelerimiz, olaya ve o duyguyu deneyimlemeye yüklediğimiz anlamlardır. Kişi deneyimlediği duyguları düşman, kötü ya da zayıflık vb. olarak algıladığında, onlar tarafından saldırıya uğradığını hissettiğinde bu duyguları savuşturmak ve kendi duygusal dengesini yeniden sağlamak için, karşı saldırıya geçebilir. Böylesi bir tabloda kişinin saldırısı istenmeyen duruma sebep olduğunu düşündüğü kişi ya da faktörlere karşı olabilir” dedi.
Suçların cezasız kalacağı düşüncesi, şiddeti tetikliyor
“Günümüzde özellikle artmış olan şiddet olaylarının birçok başka sebebi bulunmaktadır” diyen Simge Alevsaçanlar, “Ülkemizde son yıllarda, toplumun hatırı sayılır bir kesiminde hukuki süreçlerin yeterince adil işlemediğinde ilişkin düşüncelerin varlığı dikkat çekmektedir. Adalet sisteminin yeterince iyi işlemediği ile ilgili deneyimler ve inançlar suçların cezasız kalacağına dair düşünceleri pekiştirir. Bu da şiddet gibi uygun olmayan davranışların gerçekleşme olasılığını artırır, insanların davranışlarını kontrol etme gereksinimlerini azaltır. Şiddet davranışı sonucunda önemli bir bedel ödeyeceğine dair inanç ne kadar zayıf ise o davranışın gerçekleştirilme olasılığı o kadar artar. Zihin hızlıca kar-zarar hesabını yapar ve zarar yoksa ya da göze alınabilecek boyutta ise davranışı durdurma, engelleme aynı ölçüde azalır. Bu durumda şiddet davranışının ortaya çıkma eğilimini artırır” şeklinde konuştu.
Haber dilinin kullanımı, şiddeti normalleştiriyor!
Medyada sıklıkla şiddet haberlerinin şiddeti gerekçelendirecek şekilde veriliyor olmasının bir diğer önemli nokta olduğunu belirten Alevsaçanlar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“‘Yasak aşk yaşayan kızını vahşice öldürdü’, ‘Tedavi iyi sonuç vermeyince doktoru bıçakladı’, ‘Aşkına karşılık bulamayınca sokak ortasında dövdü’’ şeklinde şiddetin bir sebep gösterilerek haber olarak yayınlanması, şiddet davranışının rasyonalize ve normalize edilmesine yol açabilir ve bu da saldırgan davranışların görülme sıklığını artırabilir.
Dizi ve film karakterleri, davranışlar üzerinde büyük rol oynuyor!
Medyadaki haberlerin yanı sıra diziler ve filmlerdeki karakterlerde de şiddet davranışının sıklıkla görülmesi; özellikle erkek figürlerin saldırgan, şiddet eğilimli, öfkeli karakterler ile özdeşleştirilmesi ve toplumun özellikle genç kesimlerinin bu karakterleri rol-model olarak benimsemesine ve dolayısıyla bu karakterlerin davranışlarını da örnek alarak uygulamasına sebep olabilmektedir. Bu nedenle dizi ve filmlerde karakterler yolu ile verilen mesajlar şiddet davranışının yaygınlığının artmasında önemli bir etken olabilir. Şiddet içerikli oyunlar da özellikle yine genç kesimde şiddet davranışının görülme sıklığını artırmaktadır.”
Öfke kontrolünü sağlamak mümkün!
“Öfke bir duygudur tıpkı üzüntü, sevinç, hüzün gibi. Her duygu insan yaşamında önemli ve gereklidir, öfke duygusu da bunlara dâhildir. Önemli olan bu duyguyu uygun şekilde deneyimlemek ve ifade edebilmektir” diyen Uzm. Psikolog Simge Alevsaçanlar,
“Bu tıpkı hayat içinde öğrendiğimiz diğer beceriler gibi öğrenilebilen bir beceridir. Kimimiz bu konuda hiç sorun yaşamaz iken kimimiz bu konuda kendimizi geliştirmeye ihtiyaç duyarız. Öfke kontrolünde ilk olarak kişinin öfke duygusu ile kurduğu ilişki biçimini değiştirmek, onu düşman ya da uzaklaşılması gereken bir zehir gibi görmek yerine duyguyu fark etmek ve yargısızca, iyi kötü şeklinde ayırmadan kabullenmek gereklidir. Bu kişiyi daha sakin ve kontrollü kılar. Bir sonraki adım ise öfke duygusuna sebep olan düşüncelerimizi tespit etmek ve yeniden değerlendirmektir. Çoğunlukla zihnimizden hızla ve otomatik olarak geçen düşüncelerin farkında olmadan onları doğru kabul edip tepki veririz. Öfke kontrolünde duygumuza sebep olan ve şiddetini artıran çoğunlukla çarpıtılmış düşüncelerimizi fark etmek ve yeniden değerlendirmek gereklidir. Son olarak da öfke duygusunu bardaktan boşalırcasına değil de saha kontrollü ve sakin olarak nasıl ifade edebileceğimizi öğrenmek gereklidir. Tüm bu süreç farkındalık, istek ve yeterince egzersiz yaparak öğrenilebilir” şeklinde konuştu.
Çocuklar şiddeti öğreniyor!
Uzm. Psikolog Simge Alevsaçanlar, “Çocukluk döneminde bir davranışı öğrenmede ebeveynlerimizin ya da bakım verenlerimizin davranış şekilleri ve tepkileri oldukça kritiktir” diyerek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Öğrenmede gözlem ve model alma etkili bir yoldur ve çocuk da bu yollarla birçok davranışı öğrenir. Bu nedenle evde aile üyeleri arasında bir çatışma yaşandığında gösterilen davranış paterni, çocuğun ileride benzer bir davranış paternini göstermesinde büyük öneme sahiptir. Eğer evde aile içi şiddet var ise, çocuk buna şahit oluyorsa ya da maruz aklıyor ise muhtemelen erişkin yaşantısında o da sorunlar karşısında saldırgan davranışlar gösterme eğiliminde olacaktır. Fakat bu bir mutlak gerçeklik değildir. Ailesinde şiddet olan her kişi yetişkinliğinde benzer davranışlar gösterecek diye bir genelleme yapmak doğru değildir. Onun yerine bu yönde riski artırdığını söylemek daha doğru olur.”