Mersin Hava Kirliliği Rapor Özeti "Durum Tespiti İle Çözülebilir"
Çevre Mühendisleri Odası Mersin Şubesi, Mersin Hava Kirliliği Rapor Özetini yayınladı.
@mersinhaber 'i takip et
Hava kirliliğine dair genel bilgilerin de yer aldığı, rapor özeti detayları ise;
Günümüzde toprak, su, hava, gürültü gibi çevre sorunları artarak doğa ve insan sağlığını olumsuz etkilemeye devam etmektedir. Özellikle sanayi devriminden sonra, teknolojinin ilerlemesi ve nüfus artışı ile birlikte hava kirliliği, bu sorunlar arasında önemli bir yer teşkil etmektedir. Atmosferde yaşanan ve canlıları doğrudan etkileyen bu kirlilik, hastalıkların artması ve yaşam standartlarının düşmesinde önemli bir etkendir.
Hava kirliliği kontrolüne dair bilgi birikimi ve tecrübeye sahip olan Çevre Mühendisleri, bu kirliliğin tespiti ve çözüm yolları üretilmesi hususunda öneme sahiptir. Bu kapsamda, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, mesleğimizin vermiş olduğu birikim ve sorumluluk ile “2017 yılı Türkiye Hava Kirliliği” raporunu kamuoyuna sunmuş bulunmaktadır.
Hava Kirliliği Sorunu Ancak ve Ancak Mevcut Durum Tespiti ile Çözülebilir
Raporda gözlemlenen en önemli veri 2015 ve 2016 yılına nazaran 2017 yılında Türkiye genelinde hava kirliliği verilerinde artış olmasıdır. Bu artışın farklı nedenleri olabilmektedir. En önemli nedenleri arasında, nüfusun yıllara göre artış göstermesi, sanayi yatırımlarının genişlemesi, kayıt içi ya da dışı işletmelerdeki denetim ve kontrollerin yetersiz olması, kullanılan araç sayısındaki ciddi düzeyde artış, fosil yakıt ile elde edilen enerji üretimi, ormanların kontrolsüz olarak tahrip edilmesi, orman yangınları, evlerde ve işyerlerinde ısınma amacıyla kullanılan yakıtların kalitesizliği ve bilinçsiz yakma yöntemleri olarak sıralayabiliriz.
Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği
“Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği” ile hava kirliliğinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki zararlı etkilerini önlemek veya azaltmak için hava kalitesi hedeflerini tanımlayarak halkın bilgilendirilmesini amaçlamaktadır. Yönetmeliğimizde bulunan Partikül Madde 10 (PM10) ve SO2 sınır değerlerinin 2019 yılına kadar aşamalı olarak azaltılarak 2008/50/EC sayılı Avrupa Birliği yönetmeliği ile eşitlenmesi amaçlanmaktadır.
Yönetmeliğimize göre hava kirliliği parametrelerinden SO2, NO2, NOX, PM10 yanında kurşun, karbonmonoksit, benzen, arsenik, kadmiyum, nikel, Benzo(a)piren ve ozon konsantrasyonları için de limit değer belirlenmiştir. Bu yönetmelikte, sağlığa çok büyük zararları olduğu bilinen PM2,5 (Avrupa Birliği Mevzuatı çerçevesinde sınır değeri yıllık ortalama 25 μg/m3) parametresine 10.Maddenin, 9. Fıkrasında atıfta bulunulmasına rağmen, kirletici sınır değerlerinin belirtilmiş olduğu tablolarda, bu kirletici için herhangi bir limit değer bulunmamaktadır. Türkiye genelinde ise birçok hava ölçüm istasyonunda sadece PM10 ve SO2ölçümü yapılmaktadır.
Kirletici Parametreler ve Etkileri
Hava kirliliği geçmişte olduğu gibi bugünde hala büyük çevre ve sağlık problemlerine yol açmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü(WHO)’ne göre de hava kirliliği çevresel sağlık risklerinden en büyüğünü oluşturmaktadır. WHO’nun 2016 yılı verilerine göre Dünya nüfusunun %92’si belirlenen hava kalitesi kriterlerinin altındaki havayı solumaktadır. (World Health Organization, 2016).
Hava kalitesi değerlendirilirken, kirliliği tanımlamak en kritik noktalardan birisidir. Ana parametreler ve etki alanları aşağıdaki gibidir;
Kükürtdioksit (SO2); Fosil yakıt yanması, taşıt emisyonları kaynaklıdır. Solunum yolu hastalıkları, asit yağmurlarına neden olmaktadır.
Azotoksitler (NOx); Taşıt emisyonları, yüksek sıcaklıkta yakma prosesleri sonucunda ortaya çıkmaktadır. Göz ve solunum yolu hastalıkları, asit yağmurlarına neden olmaktadır.
Partikül Madde (PM); Sanayi, taşıt emisyonları, fosil yakıt yanması, tarım ve ikincil kimyasal reaksiyonlar sonucunda ortaya çıkmakta ve kanser, kalp problemleri, solunum yolu hastalıkları, bebek ölüm oranlarında artışlara neden olmaktadır.
Karbonmonoksit (CO); Eksik yanma ürünü, taşıt emisyonları sonucu ortaya çıkmaktadır. Kandaki hemoglobin ile birleşerek oksijen taşınma kapasitesinde azalma, ölümler meydana gelmektedir.
Ozon (O3); Trafikten kaynaklanan azot oksitler ve uçucu organik bileşiklerin (VOC) güneş ışığıyla değişimi kaynaklıdır. Solunum sistemi problemleri, göz ve burunda iritasyon, astım, vücut direncinde azalma meydana getirebilmektedir.
Mersin’in Hava Kalitesi
Yönetmelikte bulunan PM10 ve PM2,5 değerleri, partikül maddelerin mikron cinsinden büyüklüklerini ifade etmekte ve 10 mikron boyutundaki partiküller üst solum yollarında takılı kalırken, 2-3 mikron düzeyindeki partiküller karaciğere kadar inerek ve kanser başta olmak üzere birçok hastalığı tetiklemektedir.www.havaizleme.gov.tr’den alınan verilere göre PM10 ölçümü tüm illerde yapılmaktadır. PM2,5 ölçümü ise 23 ilde 46 istasyonda yapılmakta iken ilimizde yapılamamaktadır.
İnsan sağlığının korunması için yılda sadece 35 gün aşılmasına izin verilen PM10 değerinin Mersin ilinde yer alan ölçüm istasyonu verilerine göre 2017 yılında ülkemiz yönetmeliğindeki sınır değer (70 µg/m³) baz alındığında 127 defa, Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün belirlediği sınır değer (50 µg/m³) baz alındığında ise 242 defa aşıldığı görülmektedir.
Ayrıca istasyondan alınan verilere göre Mersin’de 77 gün PM10 ölçümü yapılmamıştır. Sağlıklı bir değerlendirme yapılabilmesi için bu durumunda göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Verilerin değerlendirilmesi sonucun da Mersin’in kirli hava soluyan kritik iller arasında olduğu söylenebilir. Canlı vücudunda karaciğere kadar inerek ve kanser başta olmak üzere birçok hastalığı tetikleme riski olan PM2,5 kirletici parametresinin Mersin İlinde ölçümünün yapılmamasının Mersin açısından son derece kritik olduğunu söyleyebiliriz. Verilerin sağlıklı bir şekilde elde edilmesi ve değerlendirilmesi için, yerel düzlemde hava kirliliğini kaynağında önlemek ve halk sağlığını etki düzeyini en aza indirmek için PM2,5 ölçüm istasyonu kurulması ve verilerin detaylandırılması gerekmektedir.
Mersin gibi ılıman iklime sahip olan bir kent için yıl içerisinde PM10 partükül madde değerlerinin, gerek dünya sağlık örgütü sınır değerlerini gerekse ulusal mevzuatımızda yer alan sınır değerleri yüksek oranda aştığını görülmektedir.
Hem Avrupa Birliğinde hem de ülkemiz uygulanan yönetmeliğine göre kükürtdioksit (SO2) konsantrasyonları belirlenen limit değeri yılda 3 defadan fazla aşmamalıdır. Havaizleme.gov.tr adresinden alınan bilgilere göre Mersin’de kükürtdioksit (SO2) konsantrasyonları sınır değerleri aşmamaktadır.
Trafik emisyonlarından kaynaklı başlıca kirleticiler azot oksitler (NOx), partikül madde (PM) ve karbonmonoksit (CO) olarak bilinmektedir. PM değerleri hakkında yukarıda detaylı olarak bahsedilmiştir. Ancak Mersin’de NOx ve CO konsantrasyon değerleri için ölçüm yapılmamaktadır. NOx ve karbonmonoksit CO değerlerinin ölçülmemesi bu tür kirliliklerin Mersin bölgesinde ortaya çıkmadığı anlamına gelmemektedir.
Sonuç olarak;
Mersin bulunduğu konum itibariyle Türkiye’nin en güzide iklim koşullarına sahip konumda yer almaktadır. Ilıman iklim koşullarına rağmen WHO sınır değerlerine göre Mersinde kirli hava gün sayısı 242 ulusal mevzuatımıza göre kirli hava gün sayısı 127 olması son derece düşündürücü ve yerel düzlemde ele alınması gereken önemli bir konu olduğu görülmektedir. Nitekim veriler değerlendirildiğinde Mersin’de yaşayan insanların yaz ayları dışında diğer 3 mevsim kirli hava soluduğunu söylemek mümkündür.
Hava kirliliği sorunu ancak ve ancak mevcut durum tespiti ile çözülebilir. Hava kirliliğini oluşturan süreçler doğru tespit edildiğinde ve yerinde çözüm odaklı ele alındığında birçok problemin ortadan kalkacağını söyleyebiliriz. Mevcut hava kirliliği koşullarına karşı ele alınabilecek öneriler şu şekildedir;
Öncelikle hava kalitesinin tespitinin en doğru şekilde yapılması ve kaynakların en doğru şekilde belirlenmesi için Mersin’de bulunan istasyon sayısı yeterli düzeylere çıkarılmalı ve istasyonların kontrolleri düzenli olarak yapılmalıdır. Aynı zamanda istasyonların kalibrasyonları düzenli olarak kontrol edilerek verilerin sağlıklı bir şekilde elde edilmesi sağlanmalıdır.
Mersin’de hava kalitesi izlenmesi için istasyon bulunmaktadır, fakat bulunan istasyonların tamamında tüm kirlilik parametrelerinin ölçümleri yapılmamaktadır. Mersin’de yer alan İstasyonlar da PM10 ve SO2 ölçümlerinin yanında PM2,5, NOx, CO, NO2 ölçümlerine de yer verilmelidir. Ayrıca PM10 ile karşılaştırıldığında sağlığa etkileri daha fazla olduğu bilinen PM2,5 ölçümü yapılan istasyonlar acilen kurulmalı ve mevzuatta limit değerleri tanımlanmalıdır.
Evlerde ısınma amaçlı kullanılan kömürler Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce kontrol edilmeli, kalitesiz kömür kullanımına kesinlikle izin verilmemelidir. Hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde kömür kullanımını azaltmak için evlere kömür yardımı yerine doğalgaz yardımı yapılmalıdır. Aynı zamanda ısınmada verimlilik sağlanması için binaların yalıtımları kontrol edilmeli ve binaların yalıtımının sağlanması için teşvik sistemleri oluşturulmalıdır. Merkezi ısıtma sistemlerine geçilmelidir.
Gerek belediyeler gerekse valilik yurttaşlara hanelerde ısınma aracı olarak kullanılan odun/kömür sobalarında bilinçli ve doğru yakıt yakma ve söndürme konularında eğitimler vererek hava kirliliğini azaltma yönünde halkı bilinçlendirmelilerdir.
Yakıt kullanan kayıtsız tesislerin belirlenmesi ve emisyon sınır değerleri sağlamaları gerekmektedir.
Şehirlerin planlaması oluşabilecek hava kirliliği de göz önünde alınarak yapılmalıdır. Özellikle yeni binalarda pasif ve yeşil binaların artırılması, yolların ve toplu taşımanın güzergahlarının şehrin günlük akışı göz önünde bulundurularak yapılması şehir içi hava kirliliğin azalmasına yardımcı olacaktır.
Özellikle büyükşehirlerin problemi olan trafikten kaynaklı emisyonların azaltılması için; yeşil dalga ve akıllı sinyalizasyon sistemlerinin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
Hava kirliliğinden kaynaklanan hastalıklar bilinmektedir. İl Sağlık Müdürlükleri gibi ilgili kurumlar tarafından hastane başvuruları incelenmeli ve hava kirliliğinden kaynaklı hastalıklara ve ölümlere dair istatistiksel verileri yayımlanmalıdır.
Çocuklar, yaşlılar, hastalar ve hamileler için özellikle enverziyon günleri ve saatleri önceden tespit edilerek vatandaş bilgilendirilmeli ve dikkat etmeleri gereken hususlar konusunda uyarılmalıdır. Bunun için SMS, sosyal medya gibi araçlar kullanılmalıdır.
Sonuç olarak hava kirliliğine neden olan etmenler sadece belirli etmenler olmayıp kümülatif nedensellik olduğunu kamuoyunun iyi irdelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle çözüm arayışları içerisinde sorunu çözmek için sadece belirli kurumlara görev düşmemektedir. Kent düzleminde yaşamlarını sürdüren ve idam ettiren bütün aktörler çözüm noktasının merkezinde yer almalıdır. Bürokratik yetkililerin hava kirliliğini önleme noktasında iyi niyetli oldukları aşikardır. Bu iyi niyet çerçevesinde kurumların ve bireylerin kişisel sorumluluklarının da farkına varıp hava kirliliğini azaltıcı faaliyetler içerisinde olması gerekmektedir.
TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI
SİNAN CAN
Günümüzde toprak, su, hava, gürültü gibi çevre sorunları artarak doğa ve insan sağlığını olumsuz etkilemeye devam etmektedir. Özellikle sanayi devriminden sonra, teknolojinin ilerlemesi ve nüfus artışı ile birlikte hava kirliliği, bu sorunlar arasında önemli bir yer teşkil etmektedir. Atmosferde yaşanan ve canlıları doğrudan etkileyen bu kirlilik, hastalıkların artması ve yaşam standartlarının düşmesinde önemli bir etkendir.
Hava kirliliği kontrolüne dair bilgi birikimi ve tecrübeye sahip olan Çevre Mühendisleri, bu kirliliğin tespiti ve çözüm yolları üretilmesi hususunda öneme sahiptir. Bu kapsamda, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, mesleğimizin vermiş olduğu birikim ve sorumluluk ile “2017 yılı Türkiye Hava Kirliliği” raporunu kamuoyuna sunmuş bulunmaktadır.
Hava Kirliliği Sorunu Ancak ve Ancak Mevcut Durum Tespiti ile Çözülebilir
Raporda gözlemlenen en önemli veri 2015 ve 2016 yılına nazaran 2017 yılında Türkiye genelinde hava kirliliği verilerinde artış olmasıdır. Bu artışın farklı nedenleri olabilmektedir. En önemli nedenleri arasında, nüfusun yıllara göre artış göstermesi, sanayi yatırımlarının genişlemesi, kayıt içi ya da dışı işletmelerdeki denetim ve kontrollerin yetersiz olması, kullanılan araç sayısındaki ciddi düzeyde artış, fosil yakıt ile elde edilen enerji üretimi, ormanların kontrolsüz olarak tahrip edilmesi, orman yangınları, evlerde ve işyerlerinde ısınma amacıyla kullanılan yakıtların kalitesizliği ve bilinçsiz yakma yöntemleri olarak sıralayabiliriz.
Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği
“Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği” ile hava kirliliğinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki zararlı etkilerini önlemek veya azaltmak için hava kalitesi hedeflerini tanımlayarak halkın bilgilendirilmesini amaçlamaktadır. Yönetmeliğimizde bulunan Partikül Madde 10 (PM10) ve SO2 sınır değerlerinin 2019 yılına kadar aşamalı olarak azaltılarak 2008/50/EC sayılı Avrupa Birliği yönetmeliği ile eşitlenmesi amaçlanmaktadır.
Yönetmeliğimize göre hava kirliliği parametrelerinden SO2, NO2, NOX, PM10 yanında kurşun, karbonmonoksit, benzen, arsenik, kadmiyum, nikel, Benzo(a)piren ve ozon konsantrasyonları için de limit değer belirlenmiştir. Bu yönetmelikte, sağlığa çok büyük zararları olduğu bilinen PM2,5 (Avrupa Birliği Mevzuatı çerçevesinde sınır değeri yıllık ortalama 25 μg/m3) parametresine 10.Maddenin, 9. Fıkrasında atıfta bulunulmasına rağmen, kirletici sınır değerlerinin belirtilmiş olduğu tablolarda, bu kirletici için herhangi bir limit değer bulunmamaktadır. Türkiye genelinde ise birçok hava ölçüm istasyonunda sadece PM10 ve SO2ölçümü yapılmaktadır.
Kirletici Parametreler ve Etkileri
Hava kirliliği geçmişte olduğu gibi bugünde hala büyük çevre ve sağlık problemlerine yol açmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü(WHO)’ne göre de hava kirliliği çevresel sağlık risklerinden en büyüğünü oluşturmaktadır. WHO’nun 2016 yılı verilerine göre Dünya nüfusunun %92’si belirlenen hava kalitesi kriterlerinin altındaki havayı solumaktadır. (World Health Organization, 2016).
Hava kalitesi değerlendirilirken, kirliliği tanımlamak en kritik noktalardan birisidir. Ana parametreler ve etki alanları aşağıdaki gibidir;
Kükürtdioksit (SO2); Fosil yakıt yanması, taşıt emisyonları kaynaklıdır. Solunum yolu hastalıkları, asit yağmurlarına neden olmaktadır.
Azotoksitler (NOx); Taşıt emisyonları, yüksek sıcaklıkta yakma prosesleri sonucunda ortaya çıkmaktadır. Göz ve solunum yolu hastalıkları, asit yağmurlarına neden olmaktadır.
Partikül Madde (PM); Sanayi, taşıt emisyonları, fosil yakıt yanması, tarım ve ikincil kimyasal reaksiyonlar sonucunda ortaya çıkmakta ve kanser, kalp problemleri, solunum yolu hastalıkları, bebek ölüm oranlarında artışlara neden olmaktadır.
Karbonmonoksit (CO); Eksik yanma ürünü, taşıt emisyonları sonucu ortaya çıkmaktadır. Kandaki hemoglobin ile birleşerek oksijen taşınma kapasitesinde azalma, ölümler meydana gelmektedir.
Ozon (O3); Trafikten kaynaklanan azot oksitler ve uçucu organik bileşiklerin (VOC) güneş ışığıyla değişimi kaynaklıdır. Solunum sistemi problemleri, göz ve burunda iritasyon, astım, vücut direncinde azalma meydana getirebilmektedir.
Mersin’in Hava Kalitesi
Yönetmelikte bulunan PM10 ve PM2,5 değerleri, partikül maddelerin mikron cinsinden büyüklüklerini ifade etmekte ve 10 mikron boyutundaki partiküller üst solum yollarında takılı kalırken, 2-3 mikron düzeyindeki partiküller karaciğere kadar inerek ve kanser başta olmak üzere birçok hastalığı tetiklemektedir.www.havaizleme.gov.tr’den alınan verilere göre PM10 ölçümü tüm illerde yapılmaktadır. PM2,5 ölçümü ise 23 ilde 46 istasyonda yapılmakta iken ilimizde yapılamamaktadır.
İnsan sağlığının korunması için yılda sadece 35 gün aşılmasına izin verilen PM10 değerinin Mersin ilinde yer alan ölçüm istasyonu verilerine göre 2017 yılında ülkemiz yönetmeliğindeki sınır değer (70 µg/m³) baz alındığında 127 defa, Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün belirlediği sınır değer (50 µg/m³) baz alındığında ise 242 defa aşıldığı görülmektedir.
Ayrıca istasyondan alınan verilere göre Mersin’de 77 gün PM10 ölçümü yapılmamıştır. Sağlıklı bir değerlendirme yapılabilmesi için bu durumunda göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Verilerin değerlendirilmesi sonucun da Mersin’in kirli hava soluyan kritik iller arasında olduğu söylenebilir. Canlı vücudunda karaciğere kadar inerek ve kanser başta olmak üzere birçok hastalığı tetikleme riski olan PM2,5 kirletici parametresinin Mersin İlinde ölçümünün yapılmamasının Mersin açısından son derece kritik olduğunu söyleyebiliriz. Verilerin sağlıklı bir şekilde elde edilmesi ve değerlendirilmesi için, yerel düzlemde hava kirliliğini kaynağında önlemek ve halk sağlığını etki düzeyini en aza indirmek için PM2,5 ölçüm istasyonu kurulması ve verilerin detaylandırılması gerekmektedir.
Mersin gibi ılıman iklime sahip olan bir kent için yıl içerisinde PM10 partükül madde değerlerinin, gerek dünya sağlık örgütü sınır değerlerini gerekse ulusal mevzuatımızda yer alan sınır değerleri yüksek oranda aştığını görülmektedir.
Hem Avrupa Birliğinde hem de ülkemiz uygulanan yönetmeliğine göre kükürtdioksit (SO2) konsantrasyonları belirlenen limit değeri yılda 3 defadan fazla aşmamalıdır. Havaizleme.gov.tr adresinden alınan bilgilere göre Mersin’de kükürtdioksit (SO2) konsantrasyonları sınır değerleri aşmamaktadır.
Trafik emisyonlarından kaynaklı başlıca kirleticiler azot oksitler (NOx), partikül madde (PM) ve karbonmonoksit (CO) olarak bilinmektedir. PM değerleri hakkında yukarıda detaylı olarak bahsedilmiştir. Ancak Mersin’de NOx ve CO konsantrasyon değerleri için ölçüm yapılmamaktadır. NOx ve karbonmonoksit CO değerlerinin ölçülmemesi bu tür kirliliklerin Mersin bölgesinde ortaya çıkmadığı anlamına gelmemektedir.
Sonuç olarak;
Mersin bulunduğu konum itibariyle Türkiye’nin en güzide iklim koşullarına sahip konumda yer almaktadır. Ilıman iklim koşullarına rağmen WHO sınır değerlerine göre Mersinde kirli hava gün sayısı 242 ulusal mevzuatımıza göre kirli hava gün sayısı 127 olması son derece düşündürücü ve yerel düzlemde ele alınması gereken önemli bir konu olduğu görülmektedir. Nitekim veriler değerlendirildiğinde Mersin’de yaşayan insanların yaz ayları dışında diğer 3 mevsim kirli hava soluduğunu söylemek mümkündür.
Hava kirliliği sorunu ancak ve ancak mevcut durum tespiti ile çözülebilir. Hava kirliliğini oluşturan süreçler doğru tespit edildiğinde ve yerinde çözüm odaklı ele alındığında birçok problemin ortadan kalkacağını söyleyebiliriz. Mevcut hava kirliliği koşullarına karşı ele alınabilecek öneriler şu şekildedir;
Öncelikle hava kalitesinin tespitinin en doğru şekilde yapılması ve kaynakların en doğru şekilde belirlenmesi için Mersin’de bulunan istasyon sayısı yeterli düzeylere çıkarılmalı ve istasyonların kontrolleri düzenli olarak yapılmalıdır. Aynı zamanda istasyonların kalibrasyonları düzenli olarak kontrol edilerek verilerin sağlıklı bir şekilde elde edilmesi sağlanmalıdır.
Mersin’de hava kalitesi izlenmesi için istasyon bulunmaktadır, fakat bulunan istasyonların tamamında tüm kirlilik parametrelerinin ölçümleri yapılmamaktadır. Mersin’de yer alan İstasyonlar da PM10 ve SO2 ölçümlerinin yanında PM2,5, NOx, CO, NO2 ölçümlerine de yer verilmelidir. Ayrıca PM10 ile karşılaştırıldığında sağlığa etkileri daha fazla olduğu bilinen PM2,5 ölçümü yapılan istasyonlar acilen kurulmalı ve mevzuatta limit değerleri tanımlanmalıdır.
Evlerde ısınma amaçlı kullanılan kömürler Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce kontrol edilmeli, kalitesiz kömür kullanımına kesinlikle izin verilmemelidir. Hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde kömür kullanımını azaltmak için evlere kömür yardımı yerine doğalgaz yardımı yapılmalıdır. Aynı zamanda ısınmada verimlilik sağlanması için binaların yalıtımları kontrol edilmeli ve binaların yalıtımının sağlanması için teşvik sistemleri oluşturulmalıdır. Merkezi ısıtma sistemlerine geçilmelidir.
Gerek belediyeler gerekse valilik yurttaşlara hanelerde ısınma aracı olarak kullanılan odun/kömür sobalarında bilinçli ve doğru yakıt yakma ve söndürme konularında eğitimler vererek hava kirliliğini azaltma yönünde halkı bilinçlendirmelilerdir.
Yakıt kullanan kayıtsız tesislerin belirlenmesi ve emisyon sınır değerleri sağlamaları gerekmektedir.
Şehirlerin planlaması oluşabilecek hava kirliliği de göz önünde alınarak yapılmalıdır. Özellikle yeni binalarda pasif ve yeşil binaların artırılması, yolların ve toplu taşımanın güzergahlarının şehrin günlük akışı göz önünde bulundurularak yapılması şehir içi hava kirliliğin azalmasına yardımcı olacaktır.
Özellikle büyükşehirlerin problemi olan trafikten kaynaklı emisyonların azaltılması için; yeşil dalga ve akıllı sinyalizasyon sistemlerinin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
Hava kirliliğinden kaynaklanan hastalıklar bilinmektedir. İl Sağlık Müdürlükleri gibi ilgili kurumlar tarafından hastane başvuruları incelenmeli ve hava kirliliğinden kaynaklı hastalıklara ve ölümlere dair istatistiksel verileri yayımlanmalıdır.
Çocuklar, yaşlılar, hastalar ve hamileler için özellikle enverziyon günleri ve saatleri önceden tespit edilerek vatandaş bilgilendirilmeli ve dikkat etmeleri gereken hususlar konusunda uyarılmalıdır. Bunun için SMS, sosyal medya gibi araçlar kullanılmalıdır.
Sonuç olarak hava kirliliğine neden olan etmenler sadece belirli etmenler olmayıp kümülatif nedensellik olduğunu kamuoyunun iyi irdelenmesi gerekmektedir. Bu nedenle çözüm arayışları içerisinde sorunu çözmek için sadece belirli kurumlara görev düşmemektedir. Kent düzleminde yaşamlarını sürdüren ve idam ettiren bütün aktörler çözüm noktasının merkezinde yer almalıdır. Bürokratik yetkililerin hava kirliliğini önleme noktasında iyi niyetli oldukları aşikardır. Bu iyi niyet çerçevesinde kurumların ve bireylerin kişisel sorumluluklarının da farkına varıp hava kirliliğini azaltıcı faaliyetler içerisinde olması gerekmektedir.
TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI
MERSİN ŞUBE YÖNETİM KURULU BAŞKANI
SİNAN CAN