Kanseri bir haftada yüzde 90 yok ediyor
Hedefe yönelik ‘yok edici’ nitelikteki yoğun radyasyon yöntemiyle kanser hastalarının tedavi şansı yüzde 90’lara ulaşıyor.
@mersinhaber 'i takip et
Radyoterapi tedavisinde önemli bir kapı açan, yaklaşık bir hafta süren ve hastalığın kontrolünün daha yüksek olduğu yöntem ‘Stereotaktik Ablatif Beden Radyoterapisi’ ile ameliyat şansı olan ya da solunum sıkıntısı yaşayan hastalar için de seçenek olarak sunulacak. Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği (TROD) Başkanı Prof. Dr. Esra Kaytan Sağlam, 1-7 Nisan Kanser Haftası’ndan dolayı yaptığı açıklamada kanser hastalıkların tedavisine yönelik tüm dünyada uygulanan etkili yeni yöntemler hakkında bilgiler verdi.
Her yıl dünya genelinde yaklaşık 14 milyon kişinin kansere yakalandığını ve 8,2 milyon kişinin bu nedenle yaşamını yitirdiğini söyleyen Sağlam, radyasyon onkolojisinin hemen her kanser tipinin tedavisinde her evrede yer aldığını belirterek, “Akciğer yerleşimli kanserlerde cerrahi önemli bir tedavi seçeneği ancak bazı tıbbi nedenler yüzünden her hastada cerrahi müdahale yapılamıyor. Bu nedenle hedefe yönelik belirli noktaya uygulanan, yok edici nitelikteki yoğun radyasyon tedavisi ‘Stereotaktik Ablatif Beden Radyoterapisi’ ile özellikle 3 santimetreden küçük hedef hacimlerde doz dağılımında diğer radyoterapi tekniklerine göre ciddi avantajlar elde ediliyor” dedi.
Bu yöntemde normal dokular açısından yan etkilerin göz ardı edilebilecek kadar az olduğunun altını çizen Sağlam, tedavi sürecinin diğer yöntemlerle kıyaslandığında daha kısa sürdüğünü belirterek “Bu uygulamada tedavi yaklaşık 1 hafta sürüyor. Hastalık kontrolü daha yüksek. Günümüzde bilgi birikiminin artması ve modern teknolojiyle birlikte, özellikle erken evrelerde saptanan meme, akciğer, gırtlak, prostat, kadın genital organ tümörleri ve benzeri pek çok kanser tipinde etkin kontrol ve yüksek yaşam kalitesi sağlanıyor. 4 boyutlu görüntüleme yöntemleriyle akciğer ve karın içinde solunumla hareket eden tümörlerin takip edilerek, radyoterapide önemli mesafe kat ediliyor. Özellikle bu gelişmeler sayesinde artık radyasyon onkologları, riskli organları ve normal dokuları çok daha iyi koruyarak etkili tedavi edebiliyor ve daha az yan etkiyle tedavi tamamlanabiliyor” sözlerini kaydetti.
HASTALIK TEK ATIŞLA KONTROL ALTINDA
Özellikle genel durumu, yaşı, diğer hastalıkları sebebiyle ameliyat olamayacak hastalar için uygulanan yöntem hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Sağlam, şunları anlattı: “Hedeflenmiş yoğun dozu belli bir noktaya vererek yapılan ‘Stereotaktik Ablatif Beden Radyoterapisi’ ile seçilmiş erken evre akciğer kanserleri hastalarında cerrahi sonuçlarla benzer şekilde yüzde 90’lara varan tedavi şansı söz konusu olabiliyor. Uluslararası yayınlarda da beyin metastazları ve tümörlerinde tek atış tedavi ile 3 santimetrenin altında tama yakın düzeyde hastalık kontrolünün mevcut olduğu ortaya konuldu.”
DAHA ETKİLİ CEVAP ALINDIĞI SAPTANDI
Stereotaktik radyoterapinin, erken evre ameliyata uygun olmayan akciğer tümörleri, belli evrelerdeki prostat ve karaciğer kanseri, beyin tümörleri, beyin metastazlarında uygulanabildiğini kaydeden Sağlam, tedaviye uzun süreli radyoterapilerden daha etkili cevap alındığını belirtti. Sağlam, bu yöntemin radyoterapi tedavisine önemli bir kapı açtığını belirterek, şöyle devam etti: “Bu uygulama, cerrahi için uygun olmayan hastalardaki erken dönem başarılı sonuçlardan yola çıkarak, cerrahi için uygun olan hastalarda da ameliyatsız tedavi seçeneği olarak sunulmaya başlandı.”
Her yıl dünya genelinde yaklaşık 14 milyon kişinin kansere yakalandığını ve 8,2 milyon kişinin bu nedenle yaşamını yitirdiğini söyleyen Sağlam, radyasyon onkolojisinin hemen her kanser tipinin tedavisinde her evrede yer aldığını belirterek, “Akciğer yerleşimli kanserlerde cerrahi önemli bir tedavi seçeneği ancak bazı tıbbi nedenler yüzünden her hastada cerrahi müdahale yapılamıyor. Bu nedenle hedefe yönelik belirli noktaya uygulanan, yok edici nitelikteki yoğun radyasyon tedavisi ‘Stereotaktik Ablatif Beden Radyoterapisi’ ile özellikle 3 santimetreden küçük hedef hacimlerde doz dağılımında diğer radyoterapi tekniklerine göre ciddi avantajlar elde ediliyor” dedi.
Bu yöntemde normal dokular açısından yan etkilerin göz ardı edilebilecek kadar az olduğunun altını çizen Sağlam, tedavi sürecinin diğer yöntemlerle kıyaslandığında daha kısa sürdüğünü belirterek “Bu uygulamada tedavi yaklaşık 1 hafta sürüyor. Hastalık kontrolü daha yüksek. Günümüzde bilgi birikiminin artması ve modern teknolojiyle birlikte, özellikle erken evrelerde saptanan meme, akciğer, gırtlak, prostat, kadın genital organ tümörleri ve benzeri pek çok kanser tipinde etkin kontrol ve yüksek yaşam kalitesi sağlanıyor. 4 boyutlu görüntüleme yöntemleriyle akciğer ve karın içinde solunumla hareket eden tümörlerin takip edilerek, radyoterapide önemli mesafe kat ediliyor. Özellikle bu gelişmeler sayesinde artık radyasyon onkologları, riskli organları ve normal dokuları çok daha iyi koruyarak etkili tedavi edebiliyor ve daha az yan etkiyle tedavi tamamlanabiliyor” sözlerini kaydetti.
HASTALIK TEK ATIŞLA KONTROL ALTINDA
Özellikle genel durumu, yaşı, diğer hastalıkları sebebiyle ameliyat olamayacak hastalar için uygulanan yöntem hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Sağlam, şunları anlattı: “Hedeflenmiş yoğun dozu belli bir noktaya vererek yapılan ‘Stereotaktik Ablatif Beden Radyoterapisi’ ile seçilmiş erken evre akciğer kanserleri hastalarında cerrahi sonuçlarla benzer şekilde yüzde 90’lara varan tedavi şansı söz konusu olabiliyor. Uluslararası yayınlarda da beyin metastazları ve tümörlerinde tek atış tedavi ile 3 santimetrenin altında tama yakın düzeyde hastalık kontrolünün mevcut olduğu ortaya konuldu.”
DAHA ETKİLİ CEVAP ALINDIĞI SAPTANDI
Stereotaktik radyoterapinin, erken evre ameliyata uygun olmayan akciğer tümörleri, belli evrelerdeki prostat ve karaciğer kanseri, beyin tümörleri, beyin metastazlarında uygulanabildiğini kaydeden Sağlam, tedaviye uzun süreli radyoterapilerden daha etkili cevap alındığını belirtti. Sağlam, bu yöntemin radyoterapi tedavisine önemli bir kapı açtığını belirterek, şöyle devam etti: “Bu uygulama, cerrahi için uygun olmayan hastalardaki erken dönem başarılı sonuçlardan yola çıkarak, cerrahi için uygun olan hastalarda da ameliyatsız tedavi seçeneği olarak sunulmaya başlandı.”