"ABD'de sonuç odaklı çalışma var, bu da başarı getiriyor"
BURSA - Microsoft’ta yazılım mühendisi Serdar Soran, ABD'de sonuç odaklı çalışma yürütüldüğünü, bunun da başarıyı getirdiğini söyledi
@mersinhaber 'i takip et
BURSA - Microsoft’ta yazılım mühendisi Serdar Soran, ABD'de sonuç odaklı çalışma yürütüldüğünü, bunun da başarıyı getirdiğini söyledi. Serdar Soran, Washington Üniversitesi’nde doktora yapan eşi Bilge Soranla birlikte Bursa Orhangazi Üniversitesi öğrencilerinin sorularını cevapladı.
‘Neden bizim Microsoft gibi bir markamız yok’ sorusuna cevap vererek söze başlayan Serdar Soran, “Microsoft bir anda ortaya çıkmadı. Küçük bir şirket olarak kuruldu, yavaş yavaş zaman içerisinde büyüyerek bu günlere geldi. Bugün Türkiye kurulan bir şirket geleceğin Microsoft’u olabilir. Seattle’da 40 bin kişiden fazla çalışan var. Türk çalışanların sayısı ise 400 civarında. Bu iyi bir rakam. Potansiyel olarak Türkiye’nin oradan daha yeterli olduğunu söyleyebiliriz. Doğru adımlar atılırsa bunlar olmayacak şeyler değil. Burada şunu söylemeliyim. ABD girişimciliği çok fazla destekliyor. Fikriniz varsa orada finansman bulabilirsiniz. Tabii ki bunun için insanları ikna etmeniz gerekli.” dedi.
“Sınırlarınızı ne kadar büyük tutarsanız, gidebileceğiniz yerler o kadar artar. Biz sınırlarımız çizilmiş gibi yaşıyoruz. Bunu aşmalıyız.” ikazı yapan Soran, “Farklı insanları görmeli farklı yerlere gitmeli ve farklı kültürleri tanımalısınız. Bunlar vizyonunuzu genişletir. Hayata farklı açılardan bakmak sizi daha ileriye taşıyabilir. Satranç oynarken tahtayı çevirerek bakarsanız bazı şeyleri çok farklı göreceksiniz.” şeklinde konuştu.
"AMERİKA TÜRKİYE’DEN ÇOK FARKLI"
Amerika ve Microsaft’daki çalışma ortamı hakkında da bilgi veren Serdar Soran, sözlerini şöyle sürdürdü: “Amerika’da sonuç odaklı bir çalışma sistemi var. Sadece şöyle yapalım böyle yapalım diye plan yapmak yok. İşi bitirip bir an önce insanlara sunmaya çalışıyorlar. Çalışma ortamları ve şartları Türkiye’den çok farklı. Burada patron var ve bazı noktalara dikkat etme var. Sabah 8 de işe geleceksin. Şurada bunu giyeceksin. Hasta olursan önce işe gelip söyleyeceksin sonra hastaneden rapor alıp onu tekrar çalıştığın yere götüreceksin gibi. Bunun ABD’de karşılı şöyle oluyor. 8 saat çalışman gerek. Ama kaçta gelirsen gel. İster gece 3’te istersen sabah 11’de gel kimse buna bakmaz. Şort giy parmak arası terlik giy gel. Bunları yapanlar basit insanlar değil yanlış anlamayın. Sözü dinlenen kişiler. Hasta olursan bu gün kendimi iyi hissetmiyorum de işe gitme. Ama ortada bir iş var ve o işin bitiş tarihi var o işi o tarihten önce bitirmelisin. Eğer o tarihte iş bitmezse sıkıntı olur diyerek.”
BİZ RAHATA ALIŞMIŞIZ
Akademik alandaki tecrübelerini aktaran Bilge Soran, sözlerini şöyle tamamladı: “Lisans olarak buranın oradan daha yeterli olduğunu düşünüyorum. Ancak orada öğrenciler gerçekten çok çalışıyor. Okullar çok pahalı. 25-30 bin dolar arasında. O okullara gitmek için part-time çalışıyorlar. Bu onlara çalışmayı öğretmiş. Biz rahata alışmışız. Hep birilerinin desteğini almışız. Ama oradaki öğrenciler iyi bir gelecek için okuması gerektiğinin farkında. Okumazsa iyi şartlarda çalışamayacağını biliyor. Orada gördüğüm kadarıyla çocuklara müthiş bir özgüven yüklemesi yapılıyor. Eğitime çok küçük yaşlarda başlıyorlar. Çocuk bir şey yaptığında iyi iş diyerek destek veriyorlar. Yanlış olduğunda da doğrusunu anlatıyorlar. Bu orada çok yaygın. Bizim ise baştan cesaretimiz kırılıyor. Başarmaktan korkmayın. Deneyin olmazsa tekrar tekrar deneyin. Ben oraya kabul edilmek için çok ısrarcı oldum. Hocayla görüşmek için kapısında yatmayı bile göze almıştım.” CİHAN
‘Neden bizim Microsoft gibi bir markamız yok’ sorusuna cevap vererek söze başlayan Serdar Soran, “Microsoft bir anda ortaya çıkmadı. Küçük bir şirket olarak kuruldu, yavaş yavaş zaman içerisinde büyüyerek bu günlere geldi. Bugün Türkiye kurulan bir şirket geleceğin Microsoft’u olabilir. Seattle’da 40 bin kişiden fazla çalışan var. Türk çalışanların sayısı ise 400 civarında. Bu iyi bir rakam. Potansiyel olarak Türkiye’nin oradan daha yeterli olduğunu söyleyebiliriz. Doğru adımlar atılırsa bunlar olmayacak şeyler değil. Burada şunu söylemeliyim. ABD girişimciliği çok fazla destekliyor. Fikriniz varsa orada finansman bulabilirsiniz. Tabii ki bunun için insanları ikna etmeniz gerekli.” dedi.
“Sınırlarınızı ne kadar büyük tutarsanız, gidebileceğiniz yerler o kadar artar. Biz sınırlarımız çizilmiş gibi yaşıyoruz. Bunu aşmalıyız.” ikazı yapan Soran, “Farklı insanları görmeli farklı yerlere gitmeli ve farklı kültürleri tanımalısınız. Bunlar vizyonunuzu genişletir. Hayata farklı açılardan bakmak sizi daha ileriye taşıyabilir. Satranç oynarken tahtayı çevirerek bakarsanız bazı şeyleri çok farklı göreceksiniz.” şeklinde konuştu.
"AMERİKA TÜRKİYE’DEN ÇOK FARKLI"
Amerika ve Microsaft’daki çalışma ortamı hakkında da bilgi veren Serdar Soran, sözlerini şöyle sürdürdü: “Amerika’da sonuç odaklı bir çalışma sistemi var. Sadece şöyle yapalım böyle yapalım diye plan yapmak yok. İşi bitirip bir an önce insanlara sunmaya çalışıyorlar. Çalışma ortamları ve şartları Türkiye’den çok farklı. Burada patron var ve bazı noktalara dikkat etme var. Sabah 8 de işe geleceksin. Şurada bunu giyeceksin. Hasta olursan önce işe gelip söyleyeceksin sonra hastaneden rapor alıp onu tekrar çalıştığın yere götüreceksin gibi. Bunun ABD’de karşılı şöyle oluyor. 8 saat çalışman gerek. Ama kaçta gelirsen gel. İster gece 3’te istersen sabah 11’de gel kimse buna bakmaz. Şort giy parmak arası terlik giy gel. Bunları yapanlar basit insanlar değil yanlış anlamayın. Sözü dinlenen kişiler. Hasta olursan bu gün kendimi iyi hissetmiyorum de işe gitme. Ama ortada bir iş var ve o işin bitiş tarihi var o işi o tarihten önce bitirmelisin. Eğer o tarihte iş bitmezse sıkıntı olur diyerek.”
BİZ RAHATA ALIŞMIŞIZ
Akademik alandaki tecrübelerini aktaran Bilge Soran, sözlerini şöyle tamamladı: “Lisans olarak buranın oradan daha yeterli olduğunu düşünüyorum. Ancak orada öğrenciler gerçekten çok çalışıyor. Okullar çok pahalı. 25-30 bin dolar arasında. O okullara gitmek için part-time çalışıyorlar. Bu onlara çalışmayı öğretmiş. Biz rahata alışmışız. Hep birilerinin desteğini almışız. Ama oradaki öğrenciler iyi bir gelecek için okuması gerektiğinin farkında. Okumazsa iyi şartlarda çalışamayacağını biliyor. Orada gördüğüm kadarıyla çocuklara müthiş bir özgüven yüklemesi yapılıyor. Eğitime çok küçük yaşlarda başlıyorlar. Çocuk bir şey yaptığında iyi iş diyerek destek veriyorlar. Yanlış olduğunda da doğrusunu anlatıyorlar. Bu orada çok yaygın. Bizim ise baştan cesaretimiz kırılıyor. Başarmaktan korkmayın. Deneyin olmazsa tekrar tekrar deneyin. Ben oraya kabul edilmek için çok ısrarcı oldum. Hocayla görüşmek için kapısında yatmayı bile göze almıştım.” CİHAN