Lice davası Tahir Elçi'siz yapıldı, oturduğu masaya fotoğrafı koyuldu
İZMİR - Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 1993 yılında, dönemin Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın şehit edilmesi ve çıkan olaylarda 16 kişinin ölümüyle ilgili davaya İzmir 1
@mersinhaber 'i takip et
İZMİR - Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 1993 yılında, dönemin Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın şehit edilmesi ve çıkan olaylarda 16 kişinin ölümüyle ilgili davaya İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşma ilk kez, Lice olaylarının aydınlatılması için mücadele eden hukukadamlarından biri olan ve bugüne kadar bütün duruşmalara bin 500 km. yol katederek gelen, Diyarbakır eski Baro Başkanı Tahir Elçi’siz yapıldı. Elçi'nin öldürülmesi sebebiyle meslektaşları, duruşmaya yakalarındaki fotoğraflarıyla katıldı. Tahir Elçi'nin savunma kürsüsündeki boş kalan yerine de fotoğrafı koyuldu. Mahkeme başkanı duruşmayı, avukatlara başsağlığı dileyerek açtı. Meslektaşları da son duruşmanın Tahir Elçi anısına yapılmasını talep etti.
Diyarbakır'da 1993 yılındaki faili meçhul soruşturmalarla ilgili çalışma kapsamında zamanaşımı olan 20 yıla bir gün kala, Tuğgenaral Bahtiyar Aydın’ın şehit edilmesi ve çıkan olaylarda 16 kişinin ölümüyle ilgili dava açılmıştı. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Haziran 2014'te başlayan davaya, aralarında Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin de bulunduğu avukatlarla mağdur ve müştekiler, bin 500 kilometre uzaktan gelerek katıldı. Bugün yapılan beşinci duruşmaya mağdur ve müştekiler ile avukatları katılırken basın açıklaması yaparken öldürülen Tahir Elçi ilk kez katılmadı. Müebbet ve 24 yıla kadar hapis cezaları istenen sanık Diyarbakır eski Jandarma Komutanı emekli Eşref Hatipoğlu ve avukatı da duruşmaya katılmadı. Diğer sanık Tünay Yanardağ'ın haziran ayındaki duruşmada hayatını kaybettiği ortaya çıkmış, davada tek sanık kalmıştı. Duruşmayı, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da takip etti.
'DAVANIN BU CELSESİ TAHİR ELÇİ'NİN ANISINA ADANSIN'
Mağdur ve müşteki avukatlarından Yunus Muratakan, faili meçhullerin ve çocukların avukatı, insan hakları aktivisti, başkanları Tahir Elçi'yi kaybettiklerini söyledi. Elçi'nin bu tür davaların peşinde koştuğunu belirten Muratakan, "Bugün de devam eden kirli savaşın kirli oyuncularını ortaya çıkarmak için yüzlerce soruşturmayı yürüttü. İğneyle kuyu kazar gibi peşlerinden gitti, onları mahkeme huzuruna getirdi ancak bu kişiler, sevgili başkanımızı kafasına kurşun sıkarak katlettiler. Davanın bu celsesinin Tahir Elçi'ye adanmasını talep ediyoruz." diyerek, Elçi'nin önceki duruşmalardaki beyanlarını okudu. Elçi anısına davanın ciddi yürütülmesini ve sorumluların ortaya çıkarılmasını talep eden Av. Muratakan, "Mahkeme var, sanık yok. Sanık yerine maket mi getirelim? Sanığın duruşmaya getirilip getirilmeyeceğine karar verilsin." dedi.
'DEVLET GÖREVLİLERİNİN CEZALANDIRILDIĞINI GÖRMEDİM'
Diyarbakır Barosu avukatlarından Feti Gümüş, meslektaşları olarak Tahir Elçi'nin duygularını paylaşmak ve onun adına konuşmak istediğini söyledi. Sanık Hatipoğlu'nun, istediği saatte mahkeme huzuruna çıkarılarak ifadesinin alınmasının kusurlu olmadığını ancak kendilerinin sanığa soru sorma haklarının gaspedildiğini söyleyen Av. Gümüş, "42 yıllık avukatım ve meslek hayatım boyuncu siyasi davalara girdim. Asker, polis gibi devlet görevlileri tarafından işlenen suçların, bir istisna hariç gerçeğine uygun şekilde sonuçlandığını ve faillerinin cezalandırıldığını görmedim. Sadece Mustafa Muğlalı, 33 Kürtü öldürmesinden dolayı yargılandı ceza aldı. Sonra devlet yanlış yaptığını farkederek ödüllendirdi, cadde ve sokaklara adını verdi. Benim bu davadan da ümidim yok. Bu davanın sonucunu da az çok tahmin ediyoruz." diye konuştu. Mahkeme heyetinden, mümkün olması halinde usulün yerine getirilmesini isteyen Gümüş, "İsterse beraatle sonuçlansın, biz görevimizi yapalım. Sanık karşımıza getirilirsin. 'Korkuyorum.' demiş. Suç işlemediysen, bu insanlardan niye korkuyorsun? Ama suç işlemişsin, etrafına bir sürü koruma almışsın, bu insanların karşısına çıkamıyorsun." şeklinde konuştu.
ŞAHİT ÖĞRETMEN, ÖĞRENCİSİNİN ÖLDÜRÜLMESİNİ AĞLAYARAK ANLATTI
Duruşmada, 1993 yılında Diyarbakır'da ilkokul öğretmenliği yapan Mersinli öğretmen Mahmut Cantekin ise o dönemde yaşadıklarını ve gördüklerini anlayarak ağlattı. Görev yaptığı okulla taburun karşı karşıya olduğunu, taburdakilerin okulu, kendilerinin de taburun içini gördüğünü söyleyen şahit Cantekin, "Lice'de olayın yaşandığı gün akşam ve sabahında hiçbir olay yoktu, çok rahattık. Teneffüs bitti, müdürün odasına girdik, birden top atışları başladı. Atış yapılan yere baktık, kimse yok. Ne olduğunu görmek için avcılıkta kullandığım dürbünü evimden alması için bir öğrencimi evime gönderdim. Öğrenciyi giderken bir asker yakalamış, 'Lice'yi yakacaklar, kendinizi sağlama alın.' diyor. Öğrenci gelip bana söyledi, ben de askerlerin şaka yaptığını söyledim. Daha sonra komando taburundan ateş başladı, bütün öğrencileri içeri aldık. Çocukları koridora sıkıştırdık, bayan öğretmenlerin hepsi titriyordu. Camdan baktım, bütün askerler ayakta geziyordu. Çatışma olsa rahat rahat ayakta gezmezlerdi. Bir asker beni gördü, silahı bana doğrulttu. Eğildim, bulunduğum yere beş altı mermi saplandı. Helikopter sesi geldi ve karşımızdaki binalar yanmaya başladı. Uçaksavar mermisi okula saplandı. Çocuklar yanımızda, evleri yandığı için ağlıyor ve gitmek istiyorlardı. Ben de çocuklar gitmesinler diye uğraşıyordum." dedi. Ertesi gün her şeyi göze alıp evine gitmeye karar verdiğini, evine vardığında eşi, oğlu ve kızının duvara büzüşüp beklediklerine şahit olduğunu aktaran Cantekin, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: "Yaşadıklarını görünce sarılıp ağladım. Evime geldikten 20 dakika geçmeden, rütbeleri sökülmüş bir subay evime girdi. Kimliğimi istedi, nereli olduğumu sordu. Evleri yaktıklarını söylediler. Kapıda beklememi istediler. Evimi aradılar. Ellerinde sarı şişedeki şeyle her taraftan ev yakıp geliyorlardı. Daha sonra bir öğrencim geldi, Hüseyin ismindeki öğrencimin ve kardeşimin öldüğünü söyledi. Cenazesine gitmek istedim, eşim gitmememi söyledi. Gidip gördüğümde kafasından vurulmuştu. Resmen orada vahşet yaşandı, insanlar diri diri yakıldı. Dünya böyle vahşet görmedi. Hala vicdan azabı çekiyorum; Hüseyin'i okuldan nasıl kaçırıp evine gönderdim?"
Cantekin'in ifadesinin ardından duruşmaya ara verildi.
TAHİR ELÇİ'NİN SON SÖZLERİ, 'BU MAHKEMEDEN HİÇBİR SONUÇ BEKLEMİYORUM' OLMUŞTU
Diyarbakır’da basın açıklaması yaparken vurularak öldürülen ve ölümü hala aydınlatılamayan Elçi’nin, faili meçhul bir cinayete kurban giden Tuğgeneral Bahtiyar Aydın davasındaki son sözleri, “Bu insanların size güvenip buraya gelmemesi gerekirdi. Aradan geçen 21-22 yılda defalarca güvenleri sarsıldı. Çok iyimserler ve hala adaletten ümidini kesmiyorlar. Sanıkların ifadelerini almayacağınızı hissediyorduk. Sizin mahkemeniz taraftır, adaleti gerçekleştirme diye bir niyeti yoktur. Böyle bir duruşma yok. Bu mahkemeden hiçbir sonuç beklemiyorum, dava bitmiştir. Tarafgirliğinizi o kadar ortaya koydunuz ki tüm hakimleri reddediyoruz. Siz bu yargılamayı yapamazsınız. Taraf tuttunuz, adalet gibi bir amacınız yok." olmuştu. CİHAN
Diyarbakır'da 1993 yılındaki faili meçhul soruşturmalarla ilgili çalışma kapsamında zamanaşımı olan 20 yıla bir gün kala, Tuğgenaral Bahtiyar Aydın’ın şehit edilmesi ve çıkan olaylarda 16 kişinin ölümüyle ilgili dava açılmıştı. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Haziran 2014'te başlayan davaya, aralarında Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin de bulunduğu avukatlarla mağdur ve müştekiler, bin 500 kilometre uzaktan gelerek katıldı. Bugün yapılan beşinci duruşmaya mağdur ve müştekiler ile avukatları katılırken basın açıklaması yaparken öldürülen Tahir Elçi ilk kez katılmadı. Müebbet ve 24 yıla kadar hapis cezaları istenen sanık Diyarbakır eski Jandarma Komutanı emekli Eşref Hatipoğlu ve avukatı da duruşmaya katılmadı. Diğer sanık Tünay Yanardağ'ın haziran ayındaki duruşmada hayatını kaybettiği ortaya çıkmış, davada tek sanık kalmıştı. Duruşmayı, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da takip etti.
'DAVANIN BU CELSESİ TAHİR ELÇİ'NİN ANISINA ADANSIN'
Mağdur ve müşteki avukatlarından Yunus Muratakan, faili meçhullerin ve çocukların avukatı, insan hakları aktivisti, başkanları Tahir Elçi'yi kaybettiklerini söyledi. Elçi'nin bu tür davaların peşinde koştuğunu belirten Muratakan, "Bugün de devam eden kirli savaşın kirli oyuncularını ortaya çıkarmak için yüzlerce soruşturmayı yürüttü. İğneyle kuyu kazar gibi peşlerinden gitti, onları mahkeme huzuruna getirdi ancak bu kişiler, sevgili başkanımızı kafasına kurşun sıkarak katlettiler. Davanın bu celsesinin Tahir Elçi'ye adanmasını talep ediyoruz." diyerek, Elçi'nin önceki duruşmalardaki beyanlarını okudu. Elçi anısına davanın ciddi yürütülmesini ve sorumluların ortaya çıkarılmasını talep eden Av. Muratakan, "Mahkeme var, sanık yok. Sanık yerine maket mi getirelim? Sanığın duruşmaya getirilip getirilmeyeceğine karar verilsin." dedi.
'DEVLET GÖREVLİLERİNİN CEZALANDIRILDIĞINI GÖRMEDİM'
Diyarbakır Barosu avukatlarından Feti Gümüş, meslektaşları olarak Tahir Elçi'nin duygularını paylaşmak ve onun adına konuşmak istediğini söyledi. Sanık Hatipoğlu'nun, istediği saatte mahkeme huzuruna çıkarılarak ifadesinin alınmasının kusurlu olmadığını ancak kendilerinin sanığa soru sorma haklarının gaspedildiğini söyleyen Av. Gümüş, "42 yıllık avukatım ve meslek hayatım boyuncu siyasi davalara girdim. Asker, polis gibi devlet görevlileri tarafından işlenen suçların, bir istisna hariç gerçeğine uygun şekilde sonuçlandığını ve faillerinin cezalandırıldığını görmedim. Sadece Mustafa Muğlalı, 33 Kürtü öldürmesinden dolayı yargılandı ceza aldı. Sonra devlet yanlış yaptığını farkederek ödüllendirdi, cadde ve sokaklara adını verdi. Benim bu davadan da ümidim yok. Bu davanın sonucunu da az çok tahmin ediyoruz." diye konuştu. Mahkeme heyetinden, mümkün olması halinde usulün yerine getirilmesini isteyen Gümüş, "İsterse beraatle sonuçlansın, biz görevimizi yapalım. Sanık karşımıza getirilirsin. 'Korkuyorum.' demiş. Suç işlemediysen, bu insanlardan niye korkuyorsun? Ama suç işlemişsin, etrafına bir sürü koruma almışsın, bu insanların karşısına çıkamıyorsun." şeklinde konuştu.
ŞAHİT ÖĞRETMEN, ÖĞRENCİSİNİN ÖLDÜRÜLMESİNİ AĞLAYARAK ANLATTI
Duruşmada, 1993 yılında Diyarbakır'da ilkokul öğretmenliği yapan Mersinli öğretmen Mahmut Cantekin ise o dönemde yaşadıklarını ve gördüklerini anlayarak ağlattı. Görev yaptığı okulla taburun karşı karşıya olduğunu, taburdakilerin okulu, kendilerinin de taburun içini gördüğünü söyleyen şahit Cantekin, "Lice'de olayın yaşandığı gün akşam ve sabahında hiçbir olay yoktu, çok rahattık. Teneffüs bitti, müdürün odasına girdik, birden top atışları başladı. Atış yapılan yere baktık, kimse yok. Ne olduğunu görmek için avcılıkta kullandığım dürbünü evimden alması için bir öğrencimi evime gönderdim. Öğrenciyi giderken bir asker yakalamış, 'Lice'yi yakacaklar, kendinizi sağlama alın.' diyor. Öğrenci gelip bana söyledi, ben de askerlerin şaka yaptığını söyledim. Daha sonra komando taburundan ateş başladı, bütün öğrencileri içeri aldık. Çocukları koridora sıkıştırdık, bayan öğretmenlerin hepsi titriyordu. Camdan baktım, bütün askerler ayakta geziyordu. Çatışma olsa rahat rahat ayakta gezmezlerdi. Bir asker beni gördü, silahı bana doğrulttu. Eğildim, bulunduğum yere beş altı mermi saplandı. Helikopter sesi geldi ve karşımızdaki binalar yanmaya başladı. Uçaksavar mermisi okula saplandı. Çocuklar yanımızda, evleri yandığı için ağlıyor ve gitmek istiyorlardı. Ben de çocuklar gitmesinler diye uğraşıyordum." dedi. Ertesi gün her şeyi göze alıp evine gitmeye karar verdiğini, evine vardığında eşi, oğlu ve kızının duvara büzüşüp beklediklerine şahit olduğunu aktaran Cantekin, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: "Yaşadıklarını görünce sarılıp ağladım. Evime geldikten 20 dakika geçmeden, rütbeleri sökülmüş bir subay evime girdi. Kimliğimi istedi, nereli olduğumu sordu. Evleri yaktıklarını söylediler. Kapıda beklememi istediler. Evimi aradılar. Ellerinde sarı şişedeki şeyle her taraftan ev yakıp geliyorlardı. Daha sonra bir öğrencim geldi, Hüseyin ismindeki öğrencimin ve kardeşimin öldüğünü söyledi. Cenazesine gitmek istedim, eşim gitmememi söyledi. Gidip gördüğümde kafasından vurulmuştu. Resmen orada vahşet yaşandı, insanlar diri diri yakıldı. Dünya böyle vahşet görmedi. Hala vicdan azabı çekiyorum; Hüseyin'i okuldan nasıl kaçırıp evine gönderdim?"
Cantekin'in ifadesinin ardından duruşmaya ara verildi.
TAHİR ELÇİ'NİN SON SÖZLERİ, 'BU MAHKEMEDEN HİÇBİR SONUÇ BEKLEMİYORUM' OLMUŞTU
Diyarbakır’da basın açıklaması yaparken vurularak öldürülen ve ölümü hala aydınlatılamayan Elçi’nin, faili meçhul bir cinayete kurban giden Tuğgeneral Bahtiyar Aydın davasındaki son sözleri, “Bu insanların size güvenip buraya gelmemesi gerekirdi. Aradan geçen 21-22 yılda defalarca güvenleri sarsıldı. Çok iyimserler ve hala adaletten ümidini kesmiyorlar. Sanıkların ifadelerini almayacağınızı hissediyorduk. Sizin mahkemeniz taraftır, adaleti gerçekleştirme diye bir niyeti yoktur. Böyle bir duruşma yok. Bu mahkemeden hiçbir sonuç beklemiyorum, dava bitmiştir. Tarafgirliğinizi o kadar ortaya koydunuz ki tüm hakimleri reddediyoruz. Siz bu yargılamayı yapamazsınız. Taraf tuttunuz, adalet gibi bir amacınız yok." olmuştu. CİHAN