Marmara Denizi hem içeriden hem dışarıdan kirlilik tehdidi altında
BURSA - Marmara Denizi'ndeki kirlilik İstanbul'da Marmara Belediyeler Birliği tarafından düzenlenen ‘2
@mersinhaber 'i takip et
BURSA - Marmara Denizi'ndeki kirlilik İstanbul'da Marmara Belediyeler Birliği tarafından düzenlenen ‘2. Marmara Denizi Sempozyumu’nda mayasa yatırıldı.
Denizdeki kirliliğe dikkat çekmek ve kirliliğin önlenmesi amacıyla toplumsal bilinç oluşturulması hedefiyle yapılan sempozyum, Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. 9 oturumda, yaklaşık 50 konuşmacının sunum yapacağı sempozyumun açılış törenine Marmara Belediyeler Birliği ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Mustafa Öztürk, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak ile birliğe üye belediyelerin başkan ve yöneticileri ile akademisyenler katıldı.
Sempozyumun açılışında konuşan Marmara Belediyeler Birliği ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, 1970’li yıllarda, Marmara Denizi’nin süratle kirlendiğini gören birkaç belediye başkanının birlikte aramak, önlemler almak için Marmara Belediyeler Birliği’ni kurduğunu hatırlattı. Denizlerin, yerkürede kara parçalarına oranla hem daha fazla yer kaplayan hem de canlı yaşamının karadakilere oranla daha yoğun olduğu alanlar olduğuna dikkat çeken Altepe, “Biz insanlar denizde yaşamıyor olsak da denizle iç içe yaşıyoruz. Her faaliyetimizle denizi etkiliyor, denizdeki hemen her değişiklikten de etkileniyoruz. Özellikle Marmara Denizi gibi bir iç denizden söz ediyorsak, bu etkileşim çok daha fazladır. İki kıtayı birbirine bağlayan İstanbul ve Çanakkale boğazlarının varlığı nedeniyle hat safhada bir gemi trafiğinin yaşanması; kıyılarında Türkiye’nin dinamosu, lokomotifi konumundaki şehirlerinin bulunması ve tüm bunların yanında bir iç deniz olması Marmara Denizi’ni daha hassas olarak değerlendirmemizi gerektirmektedir.” diye konuştu.
Belediyelerin, şehir hayatının ve üretimin denizleri kirletmemesi, tahrip etmemesi için çalışan; önlemler alan, yeri geldiğinde de kirletilmiş alanları temizlemek için projeler geliştiren kurumlar olduğunu ifade eden Başkan Altepe, bu konuda son 10 yılda çok büyük hamleler yapıldığını vurguladı. Mevcut arıtma tesislerinin kalite seviyelerinin bu süreçte yükseltildiğini belirten Altepe, “Önce biyolojik atık su arıtma tesislerine, şimdilerde ise hızla ileri biyolojik atık su arıtma tesislerine geçtik. Bu konuda ne yapsak, hâlâ yapılacak şeyler, yapmamız gereken şeyler olduğunu biliyoruz ve bu bilinçle çalışıyoruz. Marmara Denizi’nde yaşayan canlı türleri maalesef kentsel faaliyetler sonucu risk altında. Bu nedenle kirlilik önleme faaliyetleri ile eş zamanlı olarak etkin bir su ürünleri yönetimini de ortaya koymamız gerekiyor. Su ürünleri rezervlerimiz üzerindeki baskıyı azaltacak adımları cesaretle atmamız gerekiyor. Bu etkin su ürünleri yönetimi sayesinde, denizde yaşayan türlerin varlığını tehdit etmeden onlardan istifade etme yollarını da bulmuş olacağımızı düşünüyoruz.” şeklinde konuştu.
Marmara Denizi’ne etki eden uluslar arası kirliliğe de dikkat çeken Başkan Altepe, etrafındaki yoğun nüfus, tarım ve sanayi faaliyetleri nedeniyle risk altında olan Marmara Denizi’nin, Karadeniz ve Ege Denizi ile yoğun bir etkileşim içerisinde olmasından dolayı, sınır ötesi kirlilik tehdidi ile de karşı karşıya kaldığına değindi. Özellikle Almanya’da doğan ve yaklaşık 3 bin kilometre akarak Romanya’dan Karadeniz’e dökülen Tuna Nehri’nin de Marmara Denizi için bir risk unsuru olduğu konusunda endişe duyduklarını kaydeden Başkan Altepe, şöyle konuştu: “Önümüzdeki aylarda Tuna Havzası’nda bulunan 13 ülkeden uzmanların da katılımıyla bu konuyu değerlendireceğimiz bir çalıştay yapacağız. Bugün burada bu denizi kullanan, kirleten, kirliliği önlemeye çalışan, deniz üzerinden ticaret yapan, karnını doyuran, eğlenen tüm tarafları bir araya getirdik. Sempozyum, yetkiler ve sorumluluklar konusunda kesişen ve açıkta kalan tarafları görmemize imkan tanıyacaktır. Özellikle çevre mühendisliği, deniz bilimleri ve su ürünleri mühendisliği disiplinleri ile bir araya gelen merkezi ve yerel idareciler, sorunlara bilimden beslenerek çözüm bulma yolunda ilerleyeceklerdir.”
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, 1994 yılında Haliç’in temizlenmesi süreci hakkında bilgiler verdi. İstanbul Boğazı Belediyeler Birliği ve Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan da “Kirlettiğimizin iki katı hızla temizlemezsek Marmara hayat vermeyecektir. Marsta su arama çalışmaları bir taraftan devam ederken, Marmara gözümüzün önünde, önce insanlık olarak ona sahip çıkmalıyız.” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Nihat Macit, Marmara Denizi’nin temiz tutulmasının İstanbul’dan ayrı düşünülemeyeceğini belirterek, İstanbul’a yapılan her çevre yatırımının aynı zamanda Marmara Denizi’ne yapılmış yatırımlar olduğunu vurguladı.
CİHAN
Denizdeki kirliliğe dikkat çekmek ve kirliliğin önlenmesi amacıyla toplumsal bilinç oluşturulması hedefiyle yapılan sempozyum, Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. 9 oturumda, yaklaşık 50 konuşmacının sunum yapacağı sempozyumun açılış törenine Marmara Belediyeler Birliği ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Mustafa Öztürk, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak ile birliğe üye belediyelerin başkan ve yöneticileri ile akademisyenler katıldı.
Sempozyumun açılışında konuşan Marmara Belediyeler Birliği ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, 1970’li yıllarda, Marmara Denizi’nin süratle kirlendiğini gören birkaç belediye başkanının birlikte aramak, önlemler almak için Marmara Belediyeler Birliği’ni kurduğunu hatırlattı. Denizlerin, yerkürede kara parçalarına oranla hem daha fazla yer kaplayan hem de canlı yaşamının karadakilere oranla daha yoğun olduğu alanlar olduğuna dikkat çeken Altepe, “Biz insanlar denizde yaşamıyor olsak da denizle iç içe yaşıyoruz. Her faaliyetimizle denizi etkiliyor, denizdeki hemen her değişiklikten de etkileniyoruz. Özellikle Marmara Denizi gibi bir iç denizden söz ediyorsak, bu etkileşim çok daha fazladır. İki kıtayı birbirine bağlayan İstanbul ve Çanakkale boğazlarının varlığı nedeniyle hat safhada bir gemi trafiğinin yaşanması; kıyılarında Türkiye’nin dinamosu, lokomotifi konumundaki şehirlerinin bulunması ve tüm bunların yanında bir iç deniz olması Marmara Denizi’ni daha hassas olarak değerlendirmemizi gerektirmektedir.” diye konuştu.
Belediyelerin, şehir hayatının ve üretimin denizleri kirletmemesi, tahrip etmemesi için çalışan; önlemler alan, yeri geldiğinde de kirletilmiş alanları temizlemek için projeler geliştiren kurumlar olduğunu ifade eden Başkan Altepe, bu konuda son 10 yılda çok büyük hamleler yapıldığını vurguladı. Mevcut arıtma tesislerinin kalite seviyelerinin bu süreçte yükseltildiğini belirten Altepe, “Önce biyolojik atık su arıtma tesislerine, şimdilerde ise hızla ileri biyolojik atık su arıtma tesislerine geçtik. Bu konuda ne yapsak, hâlâ yapılacak şeyler, yapmamız gereken şeyler olduğunu biliyoruz ve bu bilinçle çalışıyoruz. Marmara Denizi’nde yaşayan canlı türleri maalesef kentsel faaliyetler sonucu risk altında. Bu nedenle kirlilik önleme faaliyetleri ile eş zamanlı olarak etkin bir su ürünleri yönetimini de ortaya koymamız gerekiyor. Su ürünleri rezervlerimiz üzerindeki baskıyı azaltacak adımları cesaretle atmamız gerekiyor. Bu etkin su ürünleri yönetimi sayesinde, denizde yaşayan türlerin varlığını tehdit etmeden onlardan istifade etme yollarını da bulmuş olacağımızı düşünüyoruz.” şeklinde konuştu.
Marmara Denizi’ne etki eden uluslar arası kirliliğe de dikkat çeken Başkan Altepe, etrafındaki yoğun nüfus, tarım ve sanayi faaliyetleri nedeniyle risk altında olan Marmara Denizi’nin, Karadeniz ve Ege Denizi ile yoğun bir etkileşim içerisinde olmasından dolayı, sınır ötesi kirlilik tehdidi ile de karşı karşıya kaldığına değindi. Özellikle Almanya’da doğan ve yaklaşık 3 bin kilometre akarak Romanya’dan Karadeniz’e dökülen Tuna Nehri’nin de Marmara Denizi için bir risk unsuru olduğu konusunda endişe duyduklarını kaydeden Başkan Altepe, şöyle konuştu: “Önümüzdeki aylarda Tuna Havzası’nda bulunan 13 ülkeden uzmanların da katılımıyla bu konuyu değerlendireceğimiz bir çalıştay yapacağız. Bugün burada bu denizi kullanan, kirleten, kirliliği önlemeye çalışan, deniz üzerinden ticaret yapan, karnını doyuran, eğlenen tüm tarafları bir araya getirdik. Sempozyum, yetkiler ve sorumluluklar konusunda kesişen ve açıkta kalan tarafları görmemize imkan tanıyacaktır. Özellikle çevre mühendisliği, deniz bilimleri ve su ürünleri mühendisliği disiplinleri ile bir araya gelen merkezi ve yerel idareciler, sorunlara bilimden beslenerek çözüm bulma yolunda ilerleyeceklerdir.”
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, 1994 yılında Haliç’in temizlenmesi süreci hakkında bilgiler verdi. İstanbul Boğazı Belediyeler Birliği ve Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan da “Kirlettiğimizin iki katı hızla temizlemezsek Marmara hayat vermeyecektir. Marsta su arama çalışmaları bir taraftan devam ederken, Marmara gözümüzün önünde, önce insanlık olarak ona sahip çıkmalıyız.” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Nihat Macit, Marmara Denizi’nin temiz tutulmasının İstanbul’dan ayrı düşünülemeyeceğini belirterek, İstanbul’a yapılan her çevre yatırımının aynı zamanda Marmara Denizi’ne yapılmış yatırımlar olduğunu vurguladı.
CİHAN