Abdülhamit Bilici Gazetecilerin özgürlüğü toplumun özgürlüğü demektir
İSTANBUL - Tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için Silivri'de başlatılan umut nöbetine Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdülhamit Bilici, gazetenin yazarı Mümtazer Türköne ve Meydan Gazetesi Yazarı Cafer Solgun, devam etti
@mersinhaber 'i takip et
İSTANBUL - Tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için Silivri'de başlatılan umut nöbetine Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdülhamit Bilici, gazetenin yazarı Mümtazer Türköne ve Meydan Gazetesi Yazarı Cafer Solgun, devam etti. Gazetecilerin özgürlüğünün toplumun özgürlüğüdür diyen Bilici, “Medya özgürlüğünü korumak sadece gazetecilerin görevi değildir. Gazeteciler bir toplumda medya özgürlüğünü koruyamaz. İş dünyasının, siyasi partilerin, sivil toplumun medya özgürlüğü konusunda duyarlı olması şarttır.” dedi.
MİT TIR'ları haberlerinden dolayı cezaevinde bulunan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile gazetenin Ankara temsilcisi Erdem Gül ve tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için başlatılan 'umut' nöbetine gazeteciler; Abdülhamit Bilici, Mümtazer Türköne ve Cafer Solgun, devam etti.
Gazetecilerin haksız yere içeride olduğunu anlatan Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdülhamit Bilici, “Bugün haksız yere, hukuksuzca içeride tutulan tüm gazeteci meslektaşlarımız arasında ayrım yapmadan hepsinin bir an önce özgürlüklerine kavuşması için başlatılan bu nöbeti devraldık. Ben bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını diliyorum. Çünkü medyanın özgür olmadığı bir ülkeye demokrasi denilemez. Hiç kimsenin özgürlüğü yoktur. Gazetecilerin özgürlüğü, onların kişisel bir meselesi değildir. Televizyonlar susturuluyorsa, gazetelere el konuluyorsa ya da gazeteciler hapse atılıyorsa bu onların vasıtasıyla konuşan sivil toplumun, iş dünyasının, siyasi partilerin susturulması demektir.” diye konuştu.
“Gazetecilerin özgürlüğü toplumun özgürlüğü demektir.” diyen Bilici şunları söyledi: “Türkiye maalesef birkaç yıldır demokrasisinde büyük yaralar alıyor. 2015 Türkiye’sine yakışmayan manzaralar yaşıyoruz. Ama Türkiye toplumunun ben demokrasiden dönmeyeceğine inanıyorum. Bütün baskılara ve yıldırma çabalarına rağmen Türkiye demokrasiden dönmeyecek. Bu anormal olayları da yazın yağan kara benzetiyorum ben. İstisnai bir dönem yaşıyoruz. Bu çok sürmeyecek diye inanmak istiyorum. Gazetecilerin özgürlüğü onların kişisel meselesi değildir. Toplumun meselesidir. Bu böyleyse medya özgürlüğünü korumak sadece gazetecilerin görevi değildir. Gazeteciler bir toplumda medya özgürlüğünü koruyamaz. Gazeteciler az sayıda insanlardır, zayıftırlar. Toplum adına bir görev yapıyorlar. Dolayısıyla medya özgürlüğünü ve demokrasiye inanan, hukukun önemine inanan herkesin bu nöbette olması gerekir. İş dünyasının, siyasi partilerin, sivil toplumun medya özgürlüğü konusunda duyarlı olması şarttır. Aksi halde Türkiye’nin gideceği yer Baas Suriye’si, Saddam Irak’ı ya da Kaddafi Libya’sı gibi bir ülkeye benzemektir. Sanıyorum böyle bir ülkede yaşamayı hiçbir Türk vatandaşı istemez.”
AK Parti iktidara geldiği zaman liderinin siyasi yasaklı olduğunu hatırlatan Bilici, “Bugün Türkiye’yi yöneten parti iktidara geldiği zaman liderleri siyasi yasaklıydı. O siyasi yasaklar da Erdoğan’ın şiir okumasından kaynaklanıyordu. Buraya çok uzak olmayan bir yerde 4-5 ay hapis yattı. Bunu hem Erdoğan’ın hem de onu hala destekleyen insanların düşünmesini arzuluyorum. O Türkiye iyi bir Türkiye miydi? Türkiye insanların düşüncelerinden dolayı özgür olduğu bir ülke mi olsun istiyoruz yoksa şiir okuduğu için, gazetecilik yaptığı için, fikirlerini ortaya koyduğu için insanların terörist diye hapse atıldığı bir ülke mi olmasını istiyoruz. Bu soruya herkes kendi vicdanında cevabını versin." ifadelerini kullandı
“Basının özgür olmadığı bir ülkede hiç kimsenin malı, canı, namusu emniyet altında olmaz.” diyen Mümtaz'er Türköne de şunları dile getirdi: “Halkın haber alma hakkını karşılayanlar cezaevindeyse gelip herkesin burada nöbet tutması lazım. Temel insan hakları ve özgürlüklerin güvenliğini, bu ülkenin onurunu, ortak menfaatlerini savunabilmek için gelip burada herkesin nöbet tutması lazım ki, içeride işini yapamayan, görevlerini yerine getiremeyen arkadaşlarımızın yerine bu ülkenin geleceğinden umutlu olalım. Bu bir umut nöbeti. İçerideki arkadaşlarımız adına bu nöbeti tutarak topluma da bu mesajı vermek ve boşluğu doldurmak istiyoruz. Basının özgür olmadığı bir ülkede hiçbir şeyin garantisi yoktur.”
Gazeteci Cafer Solgun ise, “Bugün tutuklu olan gazeteci arkadaşlarımız Türkiye’nin demokratikleşme, istek, talep, beklenti ve mücadelesine yönelik karşıladığımız, göğüslediğimiz birer bedeldir. Asıl nöbeti içerideki arkadaşlarımız tutuyorlar. Onların bu direnişinin boşa olmadığına inanıyorum. Bugünleri geleceğimiz adına ödememiz gereken bir bedel olarak değerlendiriyorum.” şeklinde konuştu.
CİHAN
MİT TIR'ları haberlerinden dolayı cezaevinde bulunan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile gazetenin Ankara temsilcisi Erdem Gül ve tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için başlatılan 'umut' nöbetine gazeteciler; Abdülhamit Bilici, Mümtazer Türköne ve Cafer Solgun, devam etti.
Gazetecilerin haksız yere içeride olduğunu anlatan Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdülhamit Bilici, “Bugün haksız yere, hukuksuzca içeride tutulan tüm gazeteci meslektaşlarımız arasında ayrım yapmadan hepsinin bir an önce özgürlüklerine kavuşması için başlatılan bu nöbeti devraldık. Ben bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını diliyorum. Çünkü medyanın özgür olmadığı bir ülkeye demokrasi denilemez. Hiç kimsenin özgürlüğü yoktur. Gazetecilerin özgürlüğü, onların kişisel bir meselesi değildir. Televizyonlar susturuluyorsa, gazetelere el konuluyorsa ya da gazeteciler hapse atılıyorsa bu onların vasıtasıyla konuşan sivil toplumun, iş dünyasının, siyasi partilerin susturulması demektir.” diye konuştu.
“Gazetecilerin özgürlüğü toplumun özgürlüğü demektir.” diyen Bilici şunları söyledi: “Türkiye maalesef birkaç yıldır demokrasisinde büyük yaralar alıyor. 2015 Türkiye’sine yakışmayan manzaralar yaşıyoruz. Ama Türkiye toplumunun ben demokrasiden dönmeyeceğine inanıyorum. Bütün baskılara ve yıldırma çabalarına rağmen Türkiye demokrasiden dönmeyecek. Bu anormal olayları da yazın yağan kara benzetiyorum ben. İstisnai bir dönem yaşıyoruz. Bu çok sürmeyecek diye inanmak istiyorum. Gazetecilerin özgürlüğü onların kişisel meselesi değildir. Toplumun meselesidir. Bu böyleyse medya özgürlüğünü korumak sadece gazetecilerin görevi değildir. Gazeteciler bir toplumda medya özgürlüğünü koruyamaz. Gazeteciler az sayıda insanlardır, zayıftırlar. Toplum adına bir görev yapıyorlar. Dolayısıyla medya özgürlüğünü ve demokrasiye inanan, hukukun önemine inanan herkesin bu nöbette olması gerekir. İş dünyasının, siyasi partilerin, sivil toplumun medya özgürlüğü konusunda duyarlı olması şarttır. Aksi halde Türkiye’nin gideceği yer Baas Suriye’si, Saddam Irak’ı ya da Kaddafi Libya’sı gibi bir ülkeye benzemektir. Sanıyorum böyle bir ülkede yaşamayı hiçbir Türk vatandaşı istemez.”
AK Parti iktidara geldiği zaman liderinin siyasi yasaklı olduğunu hatırlatan Bilici, “Bugün Türkiye’yi yöneten parti iktidara geldiği zaman liderleri siyasi yasaklıydı. O siyasi yasaklar da Erdoğan’ın şiir okumasından kaynaklanıyordu. Buraya çok uzak olmayan bir yerde 4-5 ay hapis yattı. Bunu hem Erdoğan’ın hem de onu hala destekleyen insanların düşünmesini arzuluyorum. O Türkiye iyi bir Türkiye miydi? Türkiye insanların düşüncelerinden dolayı özgür olduğu bir ülke mi olsun istiyoruz yoksa şiir okuduğu için, gazetecilik yaptığı için, fikirlerini ortaya koyduğu için insanların terörist diye hapse atıldığı bir ülke mi olmasını istiyoruz. Bu soruya herkes kendi vicdanında cevabını versin." ifadelerini kullandı
“Basının özgür olmadığı bir ülkede hiç kimsenin malı, canı, namusu emniyet altında olmaz.” diyen Mümtaz'er Türköne de şunları dile getirdi: “Halkın haber alma hakkını karşılayanlar cezaevindeyse gelip herkesin burada nöbet tutması lazım. Temel insan hakları ve özgürlüklerin güvenliğini, bu ülkenin onurunu, ortak menfaatlerini savunabilmek için gelip burada herkesin nöbet tutması lazım ki, içeride işini yapamayan, görevlerini yerine getiremeyen arkadaşlarımızın yerine bu ülkenin geleceğinden umutlu olalım. Bu bir umut nöbeti. İçerideki arkadaşlarımız adına bu nöbeti tutarak topluma da bu mesajı vermek ve boşluğu doldurmak istiyoruz. Basının özgür olmadığı bir ülkede hiçbir şeyin garantisi yoktur.”
Gazeteci Cafer Solgun ise, “Bugün tutuklu olan gazeteci arkadaşlarımız Türkiye’nin demokratikleşme, istek, talep, beklenti ve mücadelesine yönelik karşıladığımız, göğüslediğimiz birer bedeldir. Asıl nöbeti içerideki arkadaşlarımız tutuyorlar. Onların bu direnişinin boşa olmadığına inanıyorum. Bugünleri geleceğimiz adına ödememiz gereken bir bedel olarak değerlendiriyorum.” şeklinde konuştu.
CİHAN