Miroğlu Kandil'in stratejik tercihlerini halkın önüne koyarsanız bir şey çıkmaz
ANKARA - AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, "Kandil'in stratejik tercihlerini getirip bu halkın önüne koyarsanız buradan bir şey çıkmaz
@mersinhaber 'i takip et
ANKARA - AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, "Kandil'in stratejik tercihlerini getirip bu halkın önüne koyarsanız buradan bir şey çıkmaz. Kürt halkının gördüğü acıları sırf PKK yüzünü Türkiye'ye değil, Orta Doğu'daki birtakım yeni jeopolitik meselelere döndüğü için kendi demokratik konumunuzu, siyasi zemininizi bu stratejiye feda etmeyin. Bunun ne size ne HDP'ye ne de Kürt halkına, Türk halkına bir faydası yok." dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nun 14'üncü birleşimi açıldı. Birleşimi TBMM Başkanvekili Mehmet Akif Hamzaçebi yönetiyor. AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, bölgede son derece vahim olaylar yaşandığını ifade etti. Bu kadar önemli bir süreçte 100 bin insanın bölgeyi terk ettiğini, ekonomik hayatın durduğunu dile getiren Miroğlu, beyaz toroslarla ilgili "Başkanımızın söylediği de açıktı aslında. 'Türkiye beyaz Toroslar dönemine dönmesin.' gibi bir anlamı vardı o konuşmanın ve herhâlde vicdan sahibi herkes bu ülkede beyaz toroslara geri dönmeyi isteyecek insanların belki en sonuncusunun Ahmet Davutoğlu olduğunu bilir. Lütfen, biraz vicdanla konuşalım, vicdanla hareket edelim." ifadelerini kullandı.
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken'in "Siyah Rangerlardan haberin vardır herhalde değil mi, siyah Rangerlardan?" demesi üzerine Miroğlu, "Evet, sizin de motosikletli katillerden haberiniz var mı? Nusaybin'de Medeni Konak'ı beyaz toroslar öldürmedi, evet, Nusaybin'de Medeni Konak'ı YDG-H üyesi 2 tetikçi öldürdü, bunu da siz çok iyi biliyorsunuz. Bu tetikçilerden biri şimdi içeride. Böyle fotoğraflarla gelirsek burada çok huzursuz olursunuz. O fotoğrafları bize göstermeyin. Siz o fotoğraflardaki acılara saygılı davranın her şeyden önce. Saygınız olsa halkınızın yüz bininin göç etmek zorunda kaldığı bir dönemde gelip hendeklerden, roketatarlardan, oradaki silahlı insanlardan tek kelime söz etmeden sadece ihlaller üzerinden bir polemik yaratmazdınız değerli arkadaşlar." karşılığını verdi.
'BİR İNKÂR POLİTİKASIDIR GİDİYOR'
"Peki, nasıl araştıracağız bu hakikatleri? Yani, devrimci halk savaşı stratejisi gereği kazılan kilometrelerce tüneli görmeden mi tartışacağız, görmeden mi yani bu teklifleri kabul edip araştırma komisyonları kuracağız?" diye soran Miroğlu, "Bir inkâr politikasıdır gidiyor. Bu inkâr politikasını görmeden AK Parti Grubu olarak bizim bu tekliflere açık hâle gelmemiz asla mümkün değildir. Hiçbir şekilde gerçeği araştırmaktan kaçmıyoruz. Gerçeği sonsuza kadar araştıralım. Türkiye eğer son 15 yılda geçmişle yüzleşmişse; Dersim'le, Diyarbakır Cezaeviyle, faili meçhullerle yüzleşmişse bunun yegâne mimarı, evet, AK Parti Hükûmetidir." diye konuştu.
HDP Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk, "Musa Anter'i söyle o zaman." demesi üzerine Miroğlu, "Musa Anter'in katilini yakalattığımız zaman hiçbiriniz o duruşma salonunda yoktunuz. Musa Anter'in adını bile anmaya hakkınız yok. Musa Anter'in katilini 2 gazeteci ve ben tutuklattık, biz yakalattık, bunu çok iyi biliyorsunuz ama sizin yönettiğiniz bir şehirde Musa Anter'in katil zanlısı mahkemede savcılığa çıktığında hiçbir belediye başkanınız, hiçbir milletvekiliniz yoktu." şeklinde konuştu.
"Kürt meselesi üzerindeki bütün makul önerilerinizi en başta ben savunacağım, bunu size söz veriyorum." diyen Miroğlu, HDP Hakkari Milletvekili Nihat Akdoğan'ın "Makul Kürt!" demesi üzerine "Makul Kürt'üm, benim makul Kürtlüğümü senin ömrün öğrenmeye yetmez, anladın mı? Ya, böyle konuşma. Ben makul Kürt'üm ama senin ne Kürt'ü olduğunu bilmiyorum. Bu sıralarda tanıdığım 3-5 kişi var, bunun dışında hiç kimseyi bilmiyorum, tanımıyorum." karşılığını verdi.
'SOKAĞA ÇIKMA YASAĞINI HANGİ KOŞULLARIN OLUŞTURDUĞUNA BAKMAK LAZIM'
Sokağa çıkma yasağını hiç kimsenin savunmayacağını belirten Miroğlu, şöyle devam etti: "Sokağa çıkma yasağını hangi koşulların oluşturduğuna bakmak lazım. Nereden çıktı sokağa çıkma yasağı? Bu Hükûmetin özel bir merakı mı var, Cizre'de, Silopi'de sokağa çıkma yasağı ilan etsin? Sokağa çıkma yasağı, sizin desteklediğiniz, tolere ettiğiniz, bütün çabanızla yanında durduğunuz devrimci halk savaşı stratejisinin bir sonucudur. Bu strateji, Türkiye'de demokratik zemini zehirliyor. Bu stratejiye karşı, bir Hükûmetin, bir devletin alabileceği yegâne tedbir, evet, silahlı gruplarla işgal edilmiş ilçelerini, şehirlerini hükümranlık haklarını hatırlayarak savunmaktır. Bu, çok net bir şeydir. Yani Hükûmet sanki durup dururken, Doğu, Güneydoğu'da bir savaş ortamı… Bu Kandil'in fikridir, bu arkadaşlarımızın fikri değil. Bu arkadaşlarımız zaten düşünsel olarak şimdi aynı şeyi düşünmüyorlar, bunu da çok iyi biliyoruz. Her kafadan bir ses çıkmaktadır, Sayın Figendağ başka söylemekte, Selahattin Bey başka söylemektedir. Bu kafa karışıklığıyla biz Doğu, Güneydoğu'daki süreçten -AK Parti'yi destekleyen politikalar veya desteklemeyen politikalar bakamından söylüyorum- çıkamayız. Buradaki insanların acısı hepimizin acısıdır. Burada asker olsun polis olsun, orada doğup büyümüş ama her nasılsa bir şekilde kendini elinde silahla hendeklerin başında bulmuş insanların da hayatının sorumlusu evet bu ülkedir. Bu insanların hayatının korunması da elbette ki siyasetin görevidir, Hükûmetin görevidir ama Hükûmet bu görevlerini ifa ederken siz Kandil'in stratejik tercihlerini getirip bu halkın önüne koyarsanız buradan bir şey çıkmaz. Şunu söylüyor arkadaşlarımız, Süreyya Bey yok burada, geçen hafta açıkladı, diyor ki: Böyle bir şey olacak ki bu Hükûmet Abdullah Öcalan'a mecbur edilecek. Bu mudur acaba? Hendekler bunun için mi kazılıyor, mecburiyet nedir? Bir mecburiyetle Türkiye Cumhuriyetini bir şeye davet edebileceğini düşünmek nasıl bir siyasi körlüktür, nasıl bir siyasi çıkmazdır? Bunu herkesin düşünmesi lazım. Bir başkası şunu söylüyor, diyor ki: E, canım, biz bu durumu görmezden gelelim, bu bir sonuçtur, sebep değildir. Hayır. PKK evet bir sonuçtur. Neyin sonucudur? Şeyh Said İsyanı'nın sonucudur, evet, Dersim'in sonucudur, Diyarbakır Cezaevinin sonucudur ama bu tarih geride kaldı. Hendekler kazılarak, şehirler işgal edilerek bu da sonuçtur diyemeyiz. Bu bir sebeptir. Bu sebeptir ve bu sebebi doğru teşhis etmek zorundayız. Değerli arkadaşlarımızın çok kıymetli bir misyonu var, bu misyona hayatım boyunca saygı duydum, her zaman da duyacağım ama bu arkadaşlarıma da şunu tavsiye ediyorum: Lütfen, Kürt halkının gördüğü acıları sırf PKK yüzünü Türkiye'ye değil, Orta Doğu'daki birtakım yeni jeopolitik meselelere döndüğü için kendi demokratik konumunuzu, siyasi zemininizi bu stratejiye feda etmeyin. Bunun ne size ne HDP'ye ne de Kürt halkına, Türk halkına bir faydası yok. Bugün binlerce insan göçün yollarına düştü. Neden? 90'lı yıllarda mıyız biz? JİTEM'in elemanları gidip köylüleri tehdit edip 'Hadi çıkın köyünüzden' mi diyor? Asla böyle bir durum yok. Son olarak şunu söylemek isterim: Biz, evet, komisyonlar kurarak, başka ihtisas komisyonlarında bu meseleleri gündeme getirerek Türkiye'nin bu netameli tarihiyle yüzleşmeye ve hesaplaşmaya hazırız ama bu hesaplaşmayı PKK'nın gözlüklerini gözümüze takarak yapamayız. Bu yüzden de bu gerekçesi olmayan teklife 'Hayır.' diyoruz ama yüzleşmeye ve hesaplaşmaya 'Evet, sonuna kadar varız.' diyoruz AK Parti Hükûmeti olarak."
CİHAN
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nun 14'üncü birleşimi açıldı. Birleşimi TBMM Başkanvekili Mehmet Akif Hamzaçebi yönetiyor. AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, bölgede son derece vahim olaylar yaşandığını ifade etti. Bu kadar önemli bir süreçte 100 bin insanın bölgeyi terk ettiğini, ekonomik hayatın durduğunu dile getiren Miroğlu, beyaz toroslarla ilgili "Başkanımızın söylediği de açıktı aslında. 'Türkiye beyaz Toroslar dönemine dönmesin.' gibi bir anlamı vardı o konuşmanın ve herhâlde vicdan sahibi herkes bu ülkede beyaz toroslara geri dönmeyi isteyecek insanların belki en sonuncusunun Ahmet Davutoğlu olduğunu bilir. Lütfen, biraz vicdanla konuşalım, vicdanla hareket edelim." ifadelerini kullandı.
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken'in "Siyah Rangerlardan haberin vardır herhalde değil mi, siyah Rangerlardan?" demesi üzerine Miroğlu, "Evet, sizin de motosikletli katillerden haberiniz var mı? Nusaybin'de Medeni Konak'ı beyaz toroslar öldürmedi, evet, Nusaybin'de Medeni Konak'ı YDG-H üyesi 2 tetikçi öldürdü, bunu da siz çok iyi biliyorsunuz. Bu tetikçilerden biri şimdi içeride. Böyle fotoğraflarla gelirsek burada çok huzursuz olursunuz. O fotoğrafları bize göstermeyin. Siz o fotoğraflardaki acılara saygılı davranın her şeyden önce. Saygınız olsa halkınızın yüz bininin göç etmek zorunda kaldığı bir dönemde gelip hendeklerden, roketatarlardan, oradaki silahlı insanlardan tek kelime söz etmeden sadece ihlaller üzerinden bir polemik yaratmazdınız değerli arkadaşlar." karşılığını verdi.
'BİR İNKÂR POLİTİKASIDIR GİDİYOR'
"Peki, nasıl araştıracağız bu hakikatleri? Yani, devrimci halk savaşı stratejisi gereği kazılan kilometrelerce tüneli görmeden mi tartışacağız, görmeden mi yani bu teklifleri kabul edip araştırma komisyonları kuracağız?" diye soran Miroğlu, "Bir inkâr politikasıdır gidiyor. Bu inkâr politikasını görmeden AK Parti Grubu olarak bizim bu tekliflere açık hâle gelmemiz asla mümkün değildir. Hiçbir şekilde gerçeği araştırmaktan kaçmıyoruz. Gerçeği sonsuza kadar araştıralım. Türkiye eğer son 15 yılda geçmişle yüzleşmişse; Dersim'le, Diyarbakır Cezaeviyle, faili meçhullerle yüzleşmişse bunun yegâne mimarı, evet, AK Parti Hükûmetidir." diye konuştu.
HDP Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk, "Musa Anter'i söyle o zaman." demesi üzerine Miroğlu, "Musa Anter'in katilini yakalattığımız zaman hiçbiriniz o duruşma salonunda yoktunuz. Musa Anter'in adını bile anmaya hakkınız yok. Musa Anter'in katilini 2 gazeteci ve ben tutuklattık, biz yakalattık, bunu çok iyi biliyorsunuz ama sizin yönettiğiniz bir şehirde Musa Anter'in katil zanlısı mahkemede savcılığa çıktığında hiçbir belediye başkanınız, hiçbir milletvekiliniz yoktu." şeklinde konuştu.
"Kürt meselesi üzerindeki bütün makul önerilerinizi en başta ben savunacağım, bunu size söz veriyorum." diyen Miroğlu, HDP Hakkari Milletvekili Nihat Akdoğan'ın "Makul Kürt!" demesi üzerine "Makul Kürt'üm, benim makul Kürtlüğümü senin ömrün öğrenmeye yetmez, anladın mı? Ya, böyle konuşma. Ben makul Kürt'üm ama senin ne Kürt'ü olduğunu bilmiyorum. Bu sıralarda tanıdığım 3-5 kişi var, bunun dışında hiç kimseyi bilmiyorum, tanımıyorum." karşılığını verdi.
'SOKAĞA ÇIKMA YASAĞINI HANGİ KOŞULLARIN OLUŞTURDUĞUNA BAKMAK LAZIM'
Sokağa çıkma yasağını hiç kimsenin savunmayacağını belirten Miroğlu, şöyle devam etti: "Sokağa çıkma yasağını hangi koşulların oluşturduğuna bakmak lazım. Nereden çıktı sokağa çıkma yasağı? Bu Hükûmetin özel bir merakı mı var, Cizre'de, Silopi'de sokağa çıkma yasağı ilan etsin? Sokağa çıkma yasağı, sizin desteklediğiniz, tolere ettiğiniz, bütün çabanızla yanında durduğunuz devrimci halk savaşı stratejisinin bir sonucudur. Bu strateji, Türkiye'de demokratik zemini zehirliyor. Bu stratejiye karşı, bir Hükûmetin, bir devletin alabileceği yegâne tedbir, evet, silahlı gruplarla işgal edilmiş ilçelerini, şehirlerini hükümranlık haklarını hatırlayarak savunmaktır. Bu, çok net bir şeydir. Yani Hükûmet sanki durup dururken, Doğu, Güneydoğu'da bir savaş ortamı… Bu Kandil'in fikridir, bu arkadaşlarımızın fikri değil. Bu arkadaşlarımız zaten düşünsel olarak şimdi aynı şeyi düşünmüyorlar, bunu da çok iyi biliyoruz. Her kafadan bir ses çıkmaktadır, Sayın Figendağ başka söylemekte, Selahattin Bey başka söylemektedir. Bu kafa karışıklığıyla biz Doğu, Güneydoğu'daki süreçten -AK Parti'yi destekleyen politikalar veya desteklemeyen politikalar bakamından söylüyorum- çıkamayız. Buradaki insanların acısı hepimizin acısıdır. Burada asker olsun polis olsun, orada doğup büyümüş ama her nasılsa bir şekilde kendini elinde silahla hendeklerin başında bulmuş insanların da hayatının sorumlusu evet bu ülkedir. Bu insanların hayatının korunması da elbette ki siyasetin görevidir, Hükûmetin görevidir ama Hükûmet bu görevlerini ifa ederken siz Kandil'in stratejik tercihlerini getirip bu halkın önüne koyarsanız buradan bir şey çıkmaz. Şunu söylüyor arkadaşlarımız, Süreyya Bey yok burada, geçen hafta açıkladı, diyor ki: Böyle bir şey olacak ki bu Hükûmet Abdullah Öcalan'a mecbur edilecek. Bu mudur acaba? Hendekler bunun için mi kazılıyor, mecburiyet nedir? Bir mecburiyetle Türkiye Cumhuriyetini bir şeye davet edebileceğini düşünmek nasıl bir siyasi körlüktür, nasıl bir siyasi çıkmazdır? Bunu herkesin düşünmesi lazım. Bir başkası şunu söylüyor, diyor ki: E, canım, biz bu durumu görmezden gelelim, bu bir sonuçtur, sebep değildir. Hayır. PKK evet bir sonuçtur. Neyin sonucudur? Şeyh Said İsyanı'nın sonucudur, evet, Dersim'in sonucudur, Diyarbakır Cezaevinin sonucudur ama bu tarih geride kaldı. Hendekler kazılarak, şehirler işgal edilerek bu da sonuçtur diyemeyiz. Bu bir sebeptir. Bu sebeptir ve bu sebebi doğru teşhis etmek zorundayız. Değerli arkadaşlarımızın çok kıymetli bir misyonu var, bu misyona hayatım boyunca saygı duydum, her zaman da duyacağım ama bu arkadaşlarıma da şunu tavsiye ediyorum: Lütfen, Kürt halkının gördüğü acıları sırf PKK yüzünü Türkiye'ye değil, Orta Doğu'daki birtakım yeni jeopolitik meselelere döndüğü için kendi demokratik konumunuzu, siyasi zemininizi bu stratejiye feda etmeyin. Bunun ne size ne HDP'ye ne de Kürt halkına, Türk halkına bir faydası yok. Bugün binlerce insan göçün yollarına düştü. Neden? 90'lı yıllarda mıyız biz? JİTEM'in elemanları gidip köylüleri tehdit edip 'Hadi çıkın köyünüzden' mi diyor? Asla böyle bir durum yok. Son olarak şunu söylemek isterim: Biz, evet, komisyonlar kurarak, başka ihtisas komisyonlarında bu meseleleri gündeme getirerek Türkiye'nin bu netameli tarihiyle yüzleşmeye ve hesaplaşmaya hazırız ama bu hesaplaşmayı PKK'nın gözlüklerini gözümüze takarak yapamayız. Bu yüzden de bu gerekçesi olmayan teklife 'Hayır.' diyoruz ama yüzleşmeye ve hesaplaşmaya 'Evet, sonuna kadar varız.' diyoruz AK Parti Hükûmeti olarak."
CİHAN