Türkiye basın özgürlüğü ihlallerinde şiddet ve erişim engelleri yaşıyor
GAZİANTEP - Gazeteciler Cemiyeti'nin 'Özgürlük için Basın Projesi' kapsamında hazırlanan 'İfade ve Basın Özgürlüğü İhlallleri 2014-1015 Değerlendirme Raporu'nda çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı
@mersinhaber 'i takip et
GAZİANTEP - Gazeteciler Cemiyeti'nin 'Özgürlük için Basın Projesi' kapsamında hazırlanan 'İfade ve Basın Özgürlüğü İhlallleri 2014-1015 Değerlendirme Raporu'nda çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Rapora göre, internet erişim yasağı 2015 yılında 103 bini geçti ve dava açılan gazeteci sayısı bu yıl 77'den 157'ye yükseldi. Gözaltına alınan gazetecilerin sayısı da 48'den 77'ye çıkarken, işten çıkarılanların sayısı ise 443'e ulaştı. Proje Koordinatörü Yusuf Kanlı, bu rakamların Türkiye'ye yakışmadığını söyleyerek, zihinsel bir değişime ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Gazeteciler Cemiyeti tarafından 2014 yılı başından bu yana Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu 'Sivil Düşün Ağlar ve Platformlar Hibe Programı' desteğiyle yürütülen ve 'Özgürlük İçin Basın Projesi' kapsamında hazırlanan raporun verileri, Gaziantep'te düzenlenen toplantıda paylaşıldı.
Projenin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin koordinatörlüğünü yürüten Murat Atay'ın sunumuyla başlayan toplantıda konuşan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, basın özgürlüğünün yalnızca gazetecilerin özgürlüğü olmadığını savundu. Bilgin, “Biz basın özgürlüğünü savunuyorsak ve istiyorsak demokrasiyi savunma ihtiyacımızdan kaynaklanan bir savunmadır. İnsan haklarının savunmasıdır. Çünkü bir ülkede demokrasi ve basın özgürlüğü yaşam için olmazsa olmaz iki şarttan birisidir. Basın özgürlüğü olmazsa demokrasi yaşayamaz, demokrasi olmazsa da basın özgürlüğünden söz etmemiz mümkün değildir. Ben, insanların özgürce düşüncelerini söyleyebildiği, yazabildiği, yazdıklarından dolayı cezalandırılmadıkları, düşüncelerinden dolayı hapiste yatmadıkları bir Türkiye'de yaşamak isterdim. Bu hepimizin arzusu. Yasaksız bir Türkiye kutsal idealimizdir. Yani yasaksız Türkiye'yi yaşamımız boyunca savunduk, bundan sonra da savunacağız. Ama yasaksız Türkiye ile yasasız Türkiye'yi birbirine karıştırmamak lazım. Eğer bu ülkede yasalar çağdaş demokrasi ile bağdaşmayan yasalar ise onları değiştirmek için mücadele etmek aydınların, başta gazetecilerin görevidir.” dedi.
“BİZİM KAVGAMIZ TÜRKİYE'DE ÖZGÜR BİR BASININ OLMASI”
Basında son dönemde kullanılan dile de dikkat çeken Bilgin, “Ne yazık ki meslek hayatımın hiçbir döneminde bu kadar birbiriyle kavga edici, karşı tarafın fikrini dinlemeyen ve adeta kendisi gibi düşünmeyen gazeteciyi hasım gören bir dönemi yaşamadık. ODTÜ'nün yapmış olduğu bir araştırmada en güvenilmeyen 46 meslek grubunda gazetecilik sondan üçüncü. Bu tablo aslında değişmesi gereken bir tablo. Biz onun için varız. Bu projeyi onun için sürdürmeye çalışıyoruz. Bizim kavgamız Türkiye'de özgür bir basının olması, ifade özgürlüğünün olabildiğince olabilmesi. Bu bizim istememiz gereken bir şey.” ifadelerini kullandı.
KANLI: 2014 YILINDA BİN 400 İHLAL SÖZ KONUSU
Proje Koordinatörü Yusuf Kanlı da yaptığı konuşmada rapordaki verilere değildi. 2014 yılında yaklaşık olarak bin 400 ihlalin söz konusu olduğunu aktaran Kanlı, “Bin 400 ihlali bir araya koyduğunuz zaman korkunç bir fotoğraf ortaya çıkıyor. Bizim yaptığımız fotoğraf çekmek. 2014 yılında hangi kurumlara reklam verilip verilmediğine baktığımız zaman burada siyasi tercihler uygulandığını, belli grupların dışlandığını, belli gazetelerin, yayınların dışlandığını görüyoruz. Bu hakkaniyetle bağdaşmaz diyoruz. Geçtiğimiz yıl 46 olan erişim engeli 2015'de 797 olmuş. Bu Türkiye'deki ciddi bir sıkıntıyı gösteriyor. İnternet Yasası çıkarken biz dedik. Hepimiz aynı şeyi söyledik. 'Eğer bir genel müdüre, kurum müdürüne tek başına internete erişim yasaklama iznini verirseniz bunun önünü alamazsınız' dedik. Nitekim, 46 olan erişim engeli 797'ye çıkmış. Daha korkuncu 2013'de 16 bin küsur olan erişim yasağı 2015'te 103 bini geçmiş. Bu Türkiye'ye yakışır bir fotoğraf değildir.” diye konuştu.
“ZİHNİYETİN DEĞİŞMESİ GEREKİYOR”
Dava açılan gazeteci sayısının 2014'de 77 iken 2015'de 157 olduğunun altını çizen Yusuf Kanlı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu hoş bir olay değildir. Gözaltına alınan gazetecilerin sayısı 48'den 77'e çıkmış. İşten çıkarılan gazeteci sayısı ki işten çıkarıldığını haberleştiren gazetecilerden bahsediyoruz. Çoğu tekrar işe girebilmek umuduyla haberleştirmiyor. 2014'de 330 olan sayı, 2015'de 443 olmuş. Daha kötüsü, dünya kadar gazeteci de istifaya zorlanmış. Şiddet gören basın mensuplarına gelecek olursak, öyle bir durum ki 148 fiziki şiddet, 26 sözlü şiddet yaşanmış sadece 2015 yılında. Bu rakamlar, sadece Türk basınının durumunun, iktidarı eleştirmek olarak değil, sadece yasa eksiğiyle değil, bir zihinsel yenilenmeye ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Yani bu ülkedeki özgürlükler en iyi yasalar olsa da eğer bu şekilde uygulama varsa bizim çok ciddi sıkıntımız olduğunu gösteriyor. Bu zihniyetin değişmesi gerekiyor.”
“CAN DÜNDAR İLE ERDEM GÜL CASUSLUK YAPMIŞ, ÖZGÜRLÜK PENCERESİNDEN BAKTIĞIMIZ ZAMAN BUNA KARGALAR BİLE GÜLER”
Gazeteciyi döverek, üzerine sözlü veya fiziki şiddet uygulayarak, hapse atarak sorunları çözmenin mümkün olmadığına da vurgu yapan Kanlı, “Can Dündar ile Erdem Gül haber yapmışlar. Haberleri yanlışsa yanlış olduğu ortaya konulur. Yanlış haber yapan gazeteci de insan içerisine çıkamayacak hale gelir. Ama bu arkadaşlar haber yaptıkları için bugün hapisteler. Casusluk yapmışlar. Buna kimse kusura bakmasın ama özgürlük penceresinden baktığımız zaman kargalar güler. Gazeteciler haber yaptıkları zaman ödüllendirilir. Yanlış haber yaptıkları zaman da okuyucu tarafından cezalandırılır. Gazeteciler haber yaptı diye hapse atılmaz. Haber yaptığı için hapse atılan ülkeye demokrat denmez. Sıkıntımız budur. Bu iktidara taraf ya da karşıt olmak değildir. Bu özgürlüğü savunmaktır.” diyerek sözlerini tamamladı. CİHAN
Gazeteciler Cemiyeti tarafından 2014 yılı başından bu yana Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu 'Sivil Düşün Ağlar ve Platformlar Hibe Programı' desteğiyle yürütülen ve 'Özgürlük İçin Basın Projesi' kapsamında hazırlanan raporun verileri, Gaziantep'te düzenlenen toplantıda paylaşıldı.
Projenin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin koordinatörlüğünü yürüten Murat Atay'ın sunumuyla başlayan toplantıda konuşan Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, basın özgürlüğünün yalnızca gazetecilerin özgürlüğü olmadığını savundu. Bilgin, “Biz basın özgürlüğünü savunuyorsak ve istiyorsak demokrasiyi savunma ihtiyacımızdan kaynaklanan bir savunmadır. İnsan haklarının savunmasıdır. Çünkü bir ülkede demokrasi ve basın özgürlüğü yaşam için olmazsa olmaz iki şarttan birisidir. Basın özgürlüğü olmazsa demokrasi yaşayamaz, demokrasi olmazsa da basın özgürlüğünden söz etmemiz mümkün değildir. Ben, insanların özgürce düşüncelerini söyleyebildiği, yazabildiği, yazdıklarından dolayı cezalandırılmadıkları, düşüncelerinden dolayı hapiste yatmadıkları bir Türkiye'de yaşamak isterdim. Bu hepimizin arzusu. Yasaksız bir Türkiye kutsal idealimizdir. Yani yasaksız Türkiye'yi yaşamımız boyunca savunduk, bundan sonra da savunacağız. Ama yasaksız Türkiye ile yasasız Türkiye'yi birbirine karıştırmamak lazım. Eğer bu ülkede yasalar çağdaş demokrasi ile bağdaşmayan yasalar ise onları değiştirmek için mücadele etmek aydınların, başta gazetecilerin görevidir.” dedi.
“BİZİM KAVGAMIZ TÜRKİYE'DE ÖZGÜR BİR BASININ OLMASI”
Basında son dönemde kullanılan dile de dikkat çeken Bilgin, “Ne yazık ki meslek hayatımın hiçbir döneminde bu kadar birbiriyle kavga edici, karşı tarafın fikrini dinlemeyen ve adeta kendisi gibi düşünmeyen gazeteciyi hasım gören bir dönemi yaşamadık. ODTÜ'nün yapmış olduğu bir araştırmada en güvenilmeyen 46 meslek grubunda gazetecilik sondan üçüncü. Bu tablo aslında değişmesi gereken bir tablo. Biz onun için varız. Bu projeyi onun için sürdürmeye çalışıyoruz. Bizim kavgamız Türkiye'de özgür bir basının olması, ifade özgürlüğünün olabildiğince olabilmesi. Bu bizim istememiz gereken bir şey.” ifadelerini kullandı.
KANLI: 2014 YILINDA BİN 400 İHLAL SÖZ KONUSU
Proje Koordinatörü Yusuf Kanlı da yaptığı konuşmada rapordaki verilere değildi. 2014 yılında yaklaşık olarak bin 400 ihlalin söz konusu olduğunu aktaran Kanlı, “Bin 400 ihlali bir araya koyduğunuz zaman korkunç bir fotoğraf ortaya çıkıyor. Bizim yaptığımız fotoğraf çekmek. 2014 yılında hangi kurumlara reklam verilip verilmediğine baktığımız zaman burada siyasi tercihler uygulandığını, belli grupların dışlandığını, belli gazetelerin, yayınların dışlandığını görüyoruz. Bu hakkaniyetle bağdaşmaz diyoruz. Geçtiğimiz yıl 46 olan erişim engeli 2015'de 797 olmuş. Bu Türkiye'deki ciddi bir sıkıntıyı gösteriyor. İnternet Yasası çıkarken biz dedik. Hepimiz aynı şeyi söyledik. 'Eğer bir genel müdüre, kurum müdürüne tek başına internete erişim yasaklama iznini verirseniz bunun önünü alamazsınız' dedik. Nitekim, 46 olan erişim engeli 797'ye çıkmış. Daha korkuncu 2013'de 16 bin küsur olan erişim yasağı 2015'te 103 bini geçmiş. Bu Türkiye'ye yakışır bir fotoğraf değildir.” diye konuştu.
“ZİHNİYETİN DEĞİŞMESİ GEREKİYOR”
Dava açılan gazeteci sayısının 2014'de 77 iken 2015'de 157 olduğunun altını çizen Yusuf Kanlı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu hoş bir olay değildir. Gözaltına alınan gazetecilerin sayısı 48'den 77'e çıkmış. İşten çıkarılan gazeteci sayısı ki işten çıkarıldığını haberleştiren gazetecilerden bahsediyoruz. Çoğu tekrar işe girebilmek umuduyla haberleştirmiyor. 2014'de 330 olan sayı, 2015'de 443 olmuş. Daha kötüsü, dünya kadar gazeteci de istifaya zorlanmış. Şiddet gören basın mensuplarına gelecek olursak, öyle bir durum ki 148 fiziki şiddet, 26 sözlü şiddet yaşanmış sadece 2015 yılında. Bu rakamlar, sadece Türk basınının durumunun, iktidarı eleştirmek olarak değil, sadece yasa eksiğiyle değil, bir zihinsel yenilenmeye ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Yani bu ülkedeki özgürlükler en iyi yasalar olsa da eğer bu şekilde uygulama varsa bizim çok ciddi sıkıntımız olduğunu gösteriyor. Bu zihniyetin değişmesi gerekiyor.”
“CAN DÜNDAR İLE ERDEM GÜL CASUSLUK YAPMIŞ, ÖZGÜRLÜK PENCERESİNDEN BAKTIĞIMIZ ZAMAN BUNA KARGALAR BİLE GÜLER”
Gazeteciyi döverek, üzerine sözlü veya fiziki şiddet uygulayarak, hapse atarak sorunları çözmenin mümkün olmadığına da vurgu yapan Kanlı, “Can Dündar ile Erdem Gül haber yapmışlar. Haberleri yanlışsa yanlış olduğu ortaya konulur. Yanlış haber yapan gazeteci de insan içerisine çıkamayacak hale gelir. Ama bu arkadaşlar haber yaptıkları için bugün hapisteler. Casusluk yapmışlar. Buna kimse kusura bakmasın ama özgürlük penceresinden baktığımız zaman kargalar güler. Gazeteciler haber yaptıkları zaman ödüllendirilir. Yanlış haber yaptıkları zaman da okuyucu tarafından cezalandırılır. Gazeteciler haber yaptı diye hapse atılmaz. Haber yaptığı için hapse atılan ülkeye demokrat denmez. Sıkıntımız budur. Bu iktidara taraf ya da karşıt olmak değildir. Bu özgürlüğü savunmaktır.” diyerek sözlerini tamamladı. CİHAN