Balbay, gazeteci tutuklamalarını Silivri Cezaevi maketiyle eleştirdi
ANKARA - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Mustafa Balbay, Silivri Cezaevi’nin maketini getirerek gazetecilerin tutuklanmasını eleştirdi
@mersinhaber 'i takip et
ANKARA - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Mustafa Balbay, Silivri Cezaevi’nin maketini getirerek gazetecilerin tutuklanmasını eleştirdi. Çocuğuna sarıldığında Erdem Gül’ün çocuklarının aklına geldiğini belirten Balbay, “Erdem’in çocukları aklıma geliyor 6 yaşında, 10 yaşında. Demek ki dışarıda böyle bir şeymiş. İçerideyiz biz başka duygularla dışarıdan gelen arkadaşları dinliyoruz. Ben onu hissediyorum. Birisini tutukladığınızda onu ailesiyle tutuklamış olursunuz.” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Mustafa Balbay, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde basın toplantısı düzenledi. Balbay basın toplantısında yanında getirdiği Silivri Cezaevi’nin maketi üzerinde cezaevinde yaşadıklarını anlattı.
Görsel anlatımda Türkiye’nin sorunlarını gündeme getiren biri olmadığını belirten Balbay, “Bunu yapmam gerektiğini düşündüm. Bugün benim 2 yıl önce tam bugün özgürlüğümün ilk günüydü. Ama benim bugün özgürlüğüm yarımdı. Benim özgürlüğümü konu dahi etmek istemiyoruz. Çünkü şuanda içeride yaşayanların acısı benim acımdır. Ben bu acının sahibiyim. Şuanda hapisteki arkadaşlarımızın hangi koşullarda kaldığı Adalet Bakanınca bile ‘aynı koşullara getirilecekler’ gibi sadece bunun bile adeta büyük bir iyileştirme gibi sunulduğu bir ortamdayız.” diye konuştu.
Silivri Cezaevi’nde koğuşların koridorunun her birinin enine 11 karo olduğunu anlatan Balbay, “Bir koğuştan öteki koğuşa 50 adım. Yan yana üzeri kapalı koridorlardan koğuşa giriyorsunuz. Koğuş şuanda Can ve Erdem’in kaldığı koğuş bu birebir ölçümdür. Bu hücrelerin girişten itibaren sonuna kadar toplam 7 adımdır. Yatağınızın hemen yanında tuvalet ve banyo vardır. Maalesef havalandırmada sadece gökyüzünü görüyorsunuz.” şeklinde konuştu.
Artık mahpushanelerin bir kompleks haline getirildiğini, neredeyse bir kentin en büyük yatırımının hapishane haline geldiğini anlatan Balbay, “Ben bu insan hakları gününde tüm Türkiye’nin bu olumsuzluğa alışmamaya çağırıyorum. Bakın bu kapandığında bunun üst katında pencereler var. bunun üzerinde bir hücre daha var. İçerideki insan biraz zıpladığında tavana değer. Üst katta üste bir benzeri daha var. Maalesef Türkiye’de cezaevleri insanların oradan sağlıklı çıkması için değil sadece güvenlik boyutu dikkate alınarak hazırlanmış cezaevleridir. Benim son sözüm Erdoğan’adır burada 4 gün kalabilir misin? Erdoğan bu davanın müştekisi yani şikayetçisi. Geçmişteki davaların savcısı idi şimdi sahibi haline geldi.” diye konuştu.
Balbay konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı.
Bir gazetecinin, “Siz tam ne kadar kalmıştınız?” sorusuna Balbay, “Bin 739 gün kaldım 620 günü hücrede tek başına geçti. Bozdağ, görüşmecilerin listesini veriyor. Görüşmecinizle görüşürsünüz, kucaklaşırsınız. Ondan sonra hücrenize dönerseniz, sizi beton, demir ve cam karşılar. Adalet Bakanının çok görüş veriyoruz demesi gerçekten hüzün verici.” cevabını verdi.
'BİRİSİNİ TUTUKLADIĞINIZDA ONU AİLESİYLE TUTUKLAMIŞ OLURSUNUZ'
Başka bir gazetecinin, “Can Dündar ve Erdem Gül’ün aynı koğuşa alınmalarıyla ilgili bir tartışma size bu yönde bir bilgi geldi mi?” sorusuna Balbay, “Ben bugün 12.15 civarında konuştum avukat arkadaşlarla, 'Henüz bu konuda bize herhangi bir bilgi gelmedi' dediler. Çok basit gibi görünse de içeride bu tür küçük haklar insan için çok önemlidir. Örneğin bir koğuşa 5’ten fazla kitap sokamazsınız yasaktır. Ama sizin lehinize ve aleyhine kitap sayısı 100’ü geçmişse resmi bir yazı yazar dersiniz ki ben savunma yapacağım dediğinizde o savunma hakkına istinaden bu izni verirler. Hücrede bir pencere açılmış olur. O yüzden içerideki insanların yalnızlığa itilmesi, hapiste hapis içinde yalnızlık hapis içinde hapistir. En azından biri ile paylaşma duygusu, biri ile temas bile çok önemlidir. Ben bu konularda zaten özgürlük dahil yeni yasaya gerek yok, mevcut yasalar adam gibi uygulansın özgürlükten yana uygulansın özgürlük hakimleri, özgürlük kararı versin yeter. Yine örneğin yasalarımızda bir madde daha var. Benzer davalardan yargılanan kişiler haftada üç gün 10 saati geçmemek üzere koğuş ziyaretinde bulunabilirler. Bu haktan da yararlandırılmıyorlar. Burada tam bir tecrit koşulları, yalnızlaştırma koşulları hakim o yüzden bu ülkeyi yönetenler ben bu kararların altında imzası olanlar; ne insan hakları, ne özgürlükten dem vuramazlar. Hiçbirimizi alışmamaya çağırıyorum. Ben çocuğuma elimi sürerken Erdem’in çocukları aklıma geliyor 6 yaşında 10 yaşında. Demek ki dışarıda böyle birşeymiş. İçerideyiz biz başka duygularla dışarıdan gelen arkadaşları dinliyoruz. Ben onu hissediyorum. Birisini tutukladığınızda onu ailesiyle tutuklamış olursunuz.” cevabını verdi. CİHAN
CHP İstanbul Milletvekili Mustafa Balbay, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde basın toplantısı düzenledi. Balbay basın toplantısında yanında getirdiği Silivri Cezaevi’nin maketi üzerinde cezaevinde yaşadıklarını anlattı.
Görsel anlatımda Türkiye’nin sorunlarını gündeme getiren biri olmadığını belirten Balbay, “Bunu yapmam gerektiğini düşündüm. Bugün benim 2 yıl önce tam bugün özgürlüğümün ilk günüydü. Ama benim bugün özgürlüğüm yarımdı. Benim özgürlüğümü konu dahi etmek istemiyoruz. Çünkü şuanda içeride yaşayanların acısı benim acımdır. Ben bu acının sahibiyim. Şuanda hapisteki arkadaşlarımızın hangi koşullarda kaldığı Adalet Bakanınca bile ‘aynı koşullara getirilecekler’ gibi sadece bunun bile adeta büyük bir iyileştirme gibi sunulduğu bir ortamdayız.” diye konuştu.
Silivri Cezaevi’nde koğuşların koridorunun her birinin enine 11 karo olduğunu anlatan Balbay, “Bir koğuştan öteki koğuşa 50 adım. Yan yana üzeri kapalı koridorlardan koğuşa giriyorsunuz. Koğuş şuanda Can ve Erdem’in kaldığı koğuş bu birebir ölçümdür. Bu hücrelerin girişten itibaren sonuna kadar toplam 7 adımdır. Yatağınızın hemen yanında tuvalet ve banyo vardır. Maalesef havalandırmada sadece gökyüzünü görüyorsunuz.” şeklinde konuştu.
Artık mahpushanelerin bir kompleks haline getirildiğini, neredeyse bir kentin en büyük yatırımının hapishane haline geldiğini anlatan Balbay, “Ben bu insan hakları gününde tüm Türkiye’nin bu olumsuzluğa alışmamaya çağırıyorum. Bakın bu kapandığında bunun üst katında pencereler var. bunun üzerinde bir hücre daha var. İçerideki insan biraz zıpladığında tavana değer. Üst katta üste bir benzeri daha var. Maalesef Türkiye’de cezaevleri insanların oradan sağlıklı çıkması için değil sadece güvenlik boyutu dikkate alınarak hazırlanmış cezaevleridir. Benim son sözüm Erdoğan’adır burada 4 gün kalabilir misin? Erdoğan bu davanın müştekisi yani şikayetçisi. Geçmişteki davaların savcısı idi şimdi sahibi haline geldi.” diye konuştu.
Balbay konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı.
Bir gazetecinin, “Siz tam ne kadar kalmıştınız?” sorusuna Balbay, “Bin 739 gün kaldım 620 günü hücrede tek başına geçti. Bozdağ, görüşmecilerin listesini veriyor. Görüşmecinizle görüşürsünüz, kucaklaşırsınız. Ondan sonra hücrenize dönerseniz, sizi beton, demir ve cam karşılar. Adalet Bakanının çok görüş veriyoruz demesi gerçekten hüzün verici.” cevabını verdi.
'BİRİSİNİ TUTUKLADIĞINIZDA ONU AİLESİYLE TUTUKLAMIŞ OLURSUNUZ'
Başka bir gazetecinin, “Can Dündar ve Erdem Gül’ün aynı koğuşa alınmalarıyla ilgili bir tartışma size bu yönde bir bilgi geldi mi?” sorusuna Balbay, “Ben bugün 12.15 civarında konuştum avukat arkadaşlarla, 'Henüz bu konuda bize herhangi bir bilgi gelmedi' dediler. Çok basit gibi görünse de içeride bu tür küçük haklar insan için çok önemlidir. Örneğin bir koğuşa 5’ten fazla kitap sokamazsınız yasaktır. Ama sizin lehinize ve aleyhine kitap sayısı 100’ü geçmişse resmi bir yazı yazar dersiniz ki ben savunma yapacağım dediğinizde o savunma hakkına istinaden bu izni verirler. Hücrede bir pencere açılmış olur. O yüzden içerideki insanların yalnızlığa itilmesi, hapiste hapis içinde yalnızlık hapis içinde hapistir. En azından biri ile paylaşma duygusu, biri ile temas bile çok önemlidir. Ben bu konularda zaten özgürlük dahil yeni yasaya gerek yok, mevcut yasalar adam gibi uygulansın özgürlükten yana uygulansın özgürlük hakimleri, özgürlük kararı versin yeter. Yine örneğin yasalarımızda bir madde daha var. Benzer davalardan yargılanan kişiler haftada üç gün 10 saati geçmemek üzere koğuş ziyaretinde bulunabilirler. Bu haktan da yararlandırılmıyorlar. Burada tam bir tecrit koşulları, yalnızlaştırma koşulları hakim o yüzden bu ülkeyi yönetenler ben bu kararların altında imzası olanlar; ne insan hakları, ne özgürlükten dem vuramazlar. Hiçbirimizi alışmamaya çağırıyorum. Ben çocuğuma elimi sürerken Erdem’in çocukları aklıma geliyor 6 yaşında 10 yaşında. Demek ki dışarıda böyle birşeymiş. İçerideyiz biz başka duygularla dışarıdan gelen arkadaşları dinliyoruz. Ben onu hissediyorum. Birisini tutukladığınızda onu ailesiyle tutuklamış olursunuz.” cevabını verdi. CİHAN