Psikiyatr Kalkancı Aşırı endişe ve kaygı psikiyatrik bozukluğa sebep oluyor
DENİZLİ - Denizli Devlet Hastanesi psikiyatri uzmanı Dr
@mersinhaber 'i takip et
DENİZLİ - Denizli Devlet Hastanesi psikiyatri uzmanı Dr. Özgür Kalkancı, kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyen, hattâ olağan yaşam etkinliklerini sürdürmesini engelleyen boyutta aşırı endişe ve kaygının, görülen psikiyatrik bozukluğa sebep olduğunu söyledi. Bu durumun kişide, her an kötü bir şey olacakmış hissi ortaya çıkardığı belirten Kalkancı, her 100 kişiden 5-6’sının, yaşamının herhangi bir diliminde bu rahatsızlığı yaşayabileceğini vurguladı.
Uzm. Dr. Kalkancı, şunları kaydetti: "Kaygı, yaşamın normal bir parçasıdır. Herkes, günlük yaşam içinde değişik konularla ilgili kaygı duyabilir. Yetişmesi gereken bir iş, sınav, sağlık, para, çocuklar ve aileyle ilgili sorunlar, birçok insanı kaygılandırabilir. Aslında kaygı, bir ölçüde bizim günlük sorunlarla başedebilmemiz için hazırlıklı olmamızı, bir tehlike durumunda da hızlı karar verip kurtulmamızı sağlar. Normalde bu tür kaygı hafiftir ve başedilebilir düzeydedir. Yaygın anksiyete bozukluğu olan kişilerde ise sürekli, aşırı ve durumla uygun olmayan bir endişe durumu söz konusudur. Aşırı endişe, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkiler ve hattâ olağan yaşam etkinliklerini sürdürmesini engeller. Bu kişiler, her durumda olası en kötü sonucu düşünürler. Her şey kendi denetimlerinin dışındadır, iyi bir olasılık ya da geriye dönüş mümkün değildir. Hastalığın oluşmasında kalıtsal etkenler, beyin nörokimyasındaki değişiklikler, kişilik özellikleri ve stres verici yaşam olayları etkilidir."
Aşırı endişe ve kaygının, genellikle sağlık, aile, para ya da iş gibi konularla ilgili olduğunu belirten Kalkancı, "Denetlenemez nitelikte olan endişe hali, en az altı ay boyunca hemen her gün vardır ve gün boyunca sürer. Yaşam boyu görülme sıklığı yüzde 5-6’dır. Çocukluk dönemi ve genç erişkinlik çağları arasında başlayan yaygın anksiyete bozukluğu, yavaş ve sinsi bir gelişim gösterir. Yaşla birlikte kaygı duyarlılığı artar. Bu yüzden yaşlılıkta en sık görülen anksiyete bozukluğudur. Hastalığın belirtileri, dönem dönem iyileşmeler ve alevlenmeler gösterir. Stresli yaşam olayları olduğunda belirtiler çoğunlukla kötüleşir. Hastalar yorgunluk, gerginlik, kas ağrısı ve baş ağrısı gibi bedensel belirtiler nedeniyle çoğu zaman psikiyatri dışı branş hekimlerine başvururlar ve doğru tanının koyulması ve uygun biçimde tedavi edilmesi gecikebilir.” diye konuştu.
Çoğu zaman kişinin endişelerinin aşırı olduğunu ancak endişelenmelerini denetleyemediklerini vurgulayan Özgür Kalkancı, "Çevrelerinde, aşırı evhamlı olarak tanınırlar. Yorgunluk, dikkat bozukluğu ve konsantrasyon güçlüğü, en ufak sesle kolayca irkilme, uykuya dalamama ve gece sık sık uyanma, diğer önemli belirtilerdir. Yaygın anksiyete bozukluğuna, sıklıkla sanki fiziksel bir hastalık varmışçasına kendini gösteren bazı bedensel belirtiler eşlik eder. Bu belirtiler nedensiz yorgunluk, baş ağrısı ve kas ağrıları, yutma güçlüğü, titreme ve seğirmeler, terleme, tahammülsüzlük, bulantı, sersemlik hissi, sıcak basması gibi fiziksel yakınmalardır.” dedi. CİHAN
Uzm. Dr. Kalkancı, şunları kaydetti: "Kaygı, yaşamın normal bir parçasıdır. Herkes, günlük yaşam içinde değişik konularla ilgili kaygı duyabilir. Yetişmesi gereken bir iş, sınav, sağlık, para, çocuklar ve aileyle ilgili sorunlar, birçok insanı kaygılandırabilir. Aslında kaygı, bir ölçüde bizim günlük sorunlarla başedebilmemiz için hazırlıklı olmamızı, bir tehlike durumunda da hızlı karar verip kurtulmamızı sağlar. Normalde bu tür kaygı hafiftir ve başedilebilir düzeydedir. Yaygın anksiyete bozukluğu olan kişilerde ise sürekli, aşırı ve durumla uygun olmayan bir endişe durumu söz konusudur. Aşırı endişe, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkiler ve hattâ olağan yaşam etkinliklerini sürdürmesini engeller. Bu kişiler, her durumda olası en kötü sonucu düşünürler. Her şey kendi denetimlerinin dışındadır, iyi bir olasılık ya da geriye dönüş mümkün değildir. Hastalığın oluşmasında kalıtsal etkenler, beyin nörokimyasındaki değişiklikler, kişilik özellikleri ve stres verici yaşam olayları etkilidir."
Aşırı endişe ve kaygının, genellikle sağlık, aile, para ya da iş gibi konularla ilgili olduğunu belirten Kalkancı, "Denetlenemez nitelikte olan endişe hali, en az altı ay boyunca hemen her gün vardır ve gün boyunca sürer. Yaşam boyu görülme sıklığı yüzde 5-6’dır. Çocukluk dönemi ve genç erişkinlik çağları arasında başlayan yaygın anksiyete bozukluğu, yavaş ve sinsi bir gelişim gösterir. Yaşla birlikte kaygı duyarlılığı artar. Bu yüzden yaşlılıkta en sık görülen anksiyete bozukluğudur. Hastalığın belirtileri, dönem dönem iyileşmeler ve alevlenmeler gösterir. Stresli yaşam olayları olduğunda belirtiler çoğunlukla kötüleşir. Hastalar yorgunluk, gerginlik, kas ağrısı ve baş ağrısı gibi bedensel belirtiler nedeniyle çoğu zaman psikiyatri dışı branş hekimlerine başvururlar ve doğru tanının koyulması ve uygun biçimde tedavi edilmesi gecikebilir.” diye konuştu.
Çoğu zaman kişinin endişelerinin aşırı olduğunu ancak endişelenmelerini denetleyemediklerini vurgulayan Özgür Kalkancı, "Çevrelerinde, aşırı evhamlı olarak tanınırlar. Yorgunluk, dikkat bozukluğu ve konsantrasyon güçlüğü, en ufak sesle kolayca irkilme, uykuya dalamama ve gece sık sık uyanma, diğer önemli belirtilerdir. Yaygın anksiyete bozukluğuna, sıklıkla sanki fiziksel bir hastalık varmışçasına kendini gösteren bazı bedensel belirtiler eşlik eder. Bu belirtiler nedensiz yorgunluk, baş ağrısı ve kas ağrıları, yutma güçlüğü, titreme ve seğirmeler, terleme, tahammülsüzlük, bulantı, sersemlik hissi, sıcak basması gibi fiziksel yakınmalardır.” dedi. CİHAN