Adana, yaşanabilirlikte geriye gidiyor
Dr
@mersinhaber 'i takip et
ADANA - Mimar Prof. Dr. Ruşen Keleş, Adana gibi kentleşme hızının son derece sağlıksız yürüdüğü şehirlerde yaşam kalitesini yükseltecek faktörlerin büyük önemi olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Keleş, "Her gelişimde Adana’yı yaşanabilirlik anlamda geriye gittiğini gördüm ve bundan üzüntü duydum.” dedi
Mimarlar Odası Adana Şubesi tarafından ‘Kentlerimizin Yaşam Kalitesi ve Adana’ konulu panel yapıldı. Seyhan Oteli’nde gerçekleştirilen panelin açılışında konuşan Mimarlar Odası Adana Şube Başkanı Bekir Kamışlı, kentleri yaşanılır kılan, yaşam kalitesini yükselten, yaşayanları mutlu eden kriterler bulunduğuna dikkat çekti. Kamışlı, kentin korunan ve yaşatılan tarihî mimarisi, çağı yansıtan yapıları, insanca ve etkin ulaşım sistemi, yürüme ve bisiklet yolu ağları, yeşil alanlar, buluşma yerleri, meydanlar gibi öğeler olduğuna vurgu yaptı, kentlere bakıldığında insanın içini acıtan, gelecek için karamsar olunmasına yol açan manzaralarla karşılaşıldığını vurguladı.
Bülent Tuna’nın başkanlığını yaptığı oturumda konuşan dünyaca ünlü mimar Prof. Dr. Ruşen Keleş, dünyada ve Türkiye’de kentlerdeki yaşam kalitesi ile ilgili görüşlerini paylaştı, Adana’ya her geldiğinde olumsuzlukların arttığını gözlemlediğini ve üzüldüğünü belirtti. Keleş, “Günümüzün en önemli kentleşme sorunu olan yaşam kalitesini, yaşam niteliği olarak bilinen bu sorunu toplumun genel refahı olarak nitelendirmek doğru olur.” dedi.
Adana gibi kentleşme hızının son derece sağlıksız yürüdüğü kentlerde yaşam kalitesini yükseltecek faktörlerin büyük önemi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Keleş, şunları dile getirdi: “Baskılar, yaşam kalitesini en direk veya direk olarak etkiler. Kimi zaman siyasal gerginliğe dahi sebep olan bu etkiye dikkat çekmek isterim. Yeryüzü tektir ama dünya tek değildir. Evet, sadece bir tek yeryüzü vardır. Çünkü dünya tek değil, çok ulus var. Her ulusun menfaat çatışmalarından kaynaklanan kentsel yaşam kalitesi ile karşı karşıyayız. İklim değişikliği gibi önemli bir sözleşmeye ABD’nin taraf olmaktan kaçınması bunun bir işaretidir. Yaşam kalitesi insanların kültürlerinden ayrı düşünülemez. Birbirlerini etkileyen kavramlardır bunlar.”
Emeğin karşılığının ücret, sermayenin karşılığının ise faiz olduğunu dile getiren Keleş, şöyle devam etti: “Teşebbüsün karşılığı kardır. Toprağın karşılığı kiradır, ranttır. Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki her düzeyde varsa da yoksa da rant olarak kentsel yaşam kalitesinde bakış açısı ile özdeşleştirilmesini anlamakta güçlük çekiyorum. Her gelişimde Adana’yı yaşanabilirlik anlamda geriye gittiğini gördüm ve bundan üzüntü duydum. Adana’yı yakından ilgilendiren sığınmacılar konusuna değinmek istiyorum. 2,5 milyonun üzerindeki sığınmacıları ‘kardeşimizdir diyerek’ bağrına basmaya Türkiye elverişli midir? Bu kentsel yaşam kalitesine olumsuz etkileri vardır. Ekonomi ve asayiş dahil olumsuzluğu yaşadığımız bir gerçektir. Bu sorunun çözümünde Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim ışığı altında halkımızın da kentsel yaşam kalitesini artırmak noktasında bilinçlendirmekle olacaktır.”
"YAPILI ÇEVRELERDE KAMU YARARI GÖZETİLMELİ"
Mimarlar Odası Genel Sekreteri Ö. Fikret Oğuz ise kentsel ve kırsal alanlardaki yapılı çevrenin sağlıklı ve kamu yararını gözeten politikalar çerçevesinde üretilmesinin mimarlar odasının, mimarların, kamu yönetiminin, yerel yönetimlerin, ilgili kesimlerin ve kurumların, ülke adına orak sorumluluğu olduğunu dile getirdi.
Oğuz şöyle konuştu: “Küreselleşme ile birlikte, ülkemizde ve dünyada kentler hızla, üretimin örgütlendiği mekanlara dönüştürülmeye başlanmış ve kentin kendisi bir tüketim metası olarak sunulmaya başlanmıştır. Bu dönüşüm, iktidarların ekonomik istikrar söylemleriyle tüm doğal, kültürel ve tarihi alanlarda yapılaşmanın önünü açmış, yereli yok saymış kentsel ve kırsal çevre sorunları hızla artmış ve artmaya devam etmektedir. Küresel sermayenin kentsel alanlara girmesinin yarattığı dinamiklere uygun olarak; finansa, iletişime ve ulaşıma ilişkin altyapının geliştirilmesine, lüks barınma, konaklama ve eğlence tesislerinin kurulmasına öncelik verildiğini görüyoruz. ‘Kentsel Dönüşüm’ yoluyla gerçekleştirilen yapılaşma uygulamalarında ise gecekondu ve kaçak kentleşme alanları, kamu arazileri sermayenin yeni yatırım alanları olarak önem kazanmıştır. Tüm bu süreçte, izlenen tutarsız ve hukuksuz politikaların önünde engel olarak görülen nitelikli mimarlık ve planlama hizmetlerinin kısıtlanıyor ve önemsizleştiriliyor olması ise, bir başka sorun alanı olarak karşımızda durmakta olduğunu söylemek sanırım yanlış olmayacaktır.”
'Kentlerde Yaşam Kalitesi: Araştırma ve Uygulamalara Yansıması' konulu bir sunum yapan Prof. Derya Oktay da dünyada her gün 180 bin kişinin kentlere göç ettiğini, 1960’larda yüzde 34 olan kentsel nüfus oranının bugün yüzde 55’e ulaştığını, bu oranın daha da artacağını ifade etti. CİHAN