Erdoğan 'Kürt sorunu diye ifade etmek...'!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Benim ülkemde Kürt sorununu ifade etmek ayrımcılıktır ve ülkemizi bölmeye yönelik bir adımdır' dedi.!
@mersinhaber 'i takip et
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, paralel yapıyla ilgili olarak, “Bu yapının adamı olduğu tespit edilenler, kimisi açığa alınacaktır kimisi meslekten men edilecektir. Bu ülkede bunlar ya bu devletin varlığını kabul edecekler ya da kendileri yok olacaklar” dedi.
Kuveyt'e yaptığı resmi ziyareti tamamlayarak yurda dönen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özel uçak "TUR"da gazete ve televizyonların Ankara temsilcilerinin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.
Erdoğan, Türkiye-Kuveyt ilişkilerinin en üst düzeyde devam ettiğini belirterek, "Yani Körfez ülkeleri arasında sağlıklı ilişkilerimizin devam ettiği ülkelerden bir tanesi. Siyasi ilişkiler çok iyi, askeri ilişkilerde özellikle savunma sanayine yönelik bir çok atılabilecek adımlar var, ekonomik ilişkilerde şu anda aramızda ticaret hacmi 569 milyon dolar, hedef önümüzdeki yıl bunu 1 milyar dolara çıkarabilmek. Bu konuda çalışmalar devam ediyor" dedi.
Yatırım hacmi noktasında Kuveyt'in Türkiye'deki yatırımlarının 2 milyar dolara yakın olduğunu belirten Erdoğan şöyle devam etti:
"Ama kapasitesine bakıldığında Kuveyt bu rakamın çok daha üzerine çıkabilir. Turizme geldiğimiz zaman, çok ciddi gayrimenkul alımları Türkiye'de yapıyorlar. Geçen yıl itibarıyla 133 bin turist Kuveyt'ten Türkiye'ye geldi. 4 milyon gibi nüfusu var. Şu anda ilişkilerimiz iyi gidiyor ve ayın 5'inde Körfez Konseyi olarak Suudi Arabistan'da toplanacaklar. Özellikle Yemen konusu ağırlıklı gündemleri olacak. Türkiye olarak bizim Yemen konusunda takındığımız tavrı takdir ediyorlar ve benimsiyorlar. Kendileriyle özellikle bölgede Irak, Suriye, Libya, Yemen, Mısır... bunların hepsini değerlendirme fırsatımız oldu. Görüşmelerimiz verimli geçti. Bazı firmalarımızın oradaki yatırımları noktasında emirden o yatırımları hatırlatarak desteklerini istedik. Onlardan olumlu bir yaklaşım olursa bizim birçok firmalarımız Kuveyt'te yeni yatırımlarla bir sıçrama sürecini de ayrıca başlatırlar. Finans sektöründe zaten gerek Kuveyt Türk Bugen Bank var. Bir banka daha almışlar 13 şubesi olan."
"DİKLEŞMEDİK AMA DİK DURDUK"
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Erdoğan, 27 Nisan Bildirisinin üzerinden 8 yıl geçtiği hatırlatılarak, "Aradan geçen süreçte, asker-siyaset ilişkileri bakımından bir değerlendirme yaparsınız?" sorusuna, "Şunu huzur içinde söyleyebilirim, 27 Nisan süreci aslında Türkiye'deki bir vesayet rejiminin son bulmasıdır diyebilirim ve bununla birlikte bir adım atıldı. Bunun tefarruatı, detayları bunlar biraz zaman geçtikten sonra ileride kaleme alınacaktır. Çünkü bizim son 24 saatte şahsımın yaşadıklarını ve buna muttali olan arkadaşlarımın benimle beraber yaşadıklarını kaleme alacaklardır. Dolayısıyla aykırı şey olmadıktan sonra 'biz de böyle olmuştur' diye bunu adeta tasdik etmiş olacağız. Burada yaşanan süreç, o akşam arkadaşlarla tüm hazırlıkların, o metnin gözden geçirilmesi... Mesela benim açıklamalarım var, medya sürekli olarak e-muhtıra derken ben, 'hayır' diyordum. Medya aslında orada bizi bir tuzağın içine düşürmek istiyordu. Yani bunu bir hükümetin muhtıra olarak algılanması demek o işi adeta bırak git anlamına gelir. Biz onu o şekilde algılamadığımız gibi hemen çalışmaları bitirip ertesi gün hükümet sözcüsü Cemil Bey'e açıklamayı yaptırdık ve açıklama ertesi gün yapıldı. O açıklamanın içeriği zaten tüm incelikleri düşünülmüş bir cevaptı. Milli irade ve bunun üzerinde başka bir irade yoktur. Bunlar zaten o metnin içerisinde yer aldı. Dolayısıyla bu süreç o bakımdan çok çok önemli. Bu açıklamanın karşısında hükümet ne yapıyor, sessiz mi kalacak, böyle bir şey olmadı. Orada dikleşmedik ama dik durduk ve hükümet olarak da yani 10 yılların özlemi diyebileceğim bir adım atılmış oldu. Çünkü bu ülkenin özellikle birliğe, beraberliği ihtiyacı olduğu bir dönemde kalkıp geçmişteki durumlarla karşılaşması ülkemize çok ciddi kayıplar getirirdi. Biz hamdolsun bu kayıplara uğramadan o gün, bugün yolumuza devam ediyoruz, güç kazanarak yolumuza devam ediyoruz. Bu tür şeyleri bundan sonra gelen sağ olsun bu noktada askeri erkan onlar da bu tür durumlara düşmedik ve hükümetle gayet olumlu bir şekilde diyalog içinde bu süreç çalışıldı. Yani bir hukuk devleti anlayışı içerisinde bu süreç işletildi. Hele hele son 4 sene çok daha hassas oldu. Türkiye bir hukuk devleti, burada demokrasi var. TSK'nın konumu yeri her şeyi bellidir ve TSK'nın da konumunu korumak suretiyle yoluna devam ediyor. Devletin bir kurumudur ama bu kuruma sahip çıkacağımız gibi bu kurumu da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne karşı yapılacak yanlış hükümetin vereceği istikamette belirlemelidir" karşılığını verdi.
"ÇÖZÜM SÜRECİNE SADECE ÇÖZÜM SÜRECİ OLARAK BAŞLAMADIK"
Bir gazetecinin "Çözüm süreci konusunda 'Kürt meselesi yoktur' dediniz. Bu konuda bundan sonraki duruşunuz nedir?" sorusuna Erdoğan, "Aynı şeyi düşünüyorum. Türkiye'de çözüm süreci derken biz çözüm sürecini sadece ülkemizdeki Kürt vatandaşlarımıza yönelik ele alırsak çok ciddi bir yanlışın içine düşeriz. Türkiye'de bir sorunlar demeti vardır. Bu sorunlar demetinin tümü üzerinde bir çözüm sürecinden bahsediyoruz. Tüm etnik unsurların sorunları vardır benim ülkemde. Adı üzerinde bunları çözmemiz lazım. Ülkemde sadece Kürt değil Türk vatandaşlarımızın da sorunu var. Romen, Laz. Onların da sorunları var. Bütün bu sorunlara yönelik ortaya çözümler koymamız lazım. Aynı şekilde Alevi vatandaşlar diyor ki söyle böyle. Peki nedir sizin çözüm isteyen sorunlarınız diye bize gelin dediğiniz zaman şu ana kadar bütünleşmiş adeta bir sorun olarak bizim karşımıza gelen bir şey yok. Toplantılar yapıyoruz kendileriyle. Diyelim 10 ayrı derneğin temsilcisini getirin, 10 ayrı sorunla karşınıza geliyorlar. Bütün bunları masaya yatırıp çözümünü üretmek. Biz çözüm sürecine sadece çözüm süreci olarak başlamadık, demokratik açılım olarak başladık, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi olarak devam ettik, son olarak da çözüm süreci olarak bunu taçlandıralım dedik. Ne zamana kadar devam eder hala ille de Kürt sorunu diye bu işte direnenler inanın kendilerine gündemde tutmak veya kendileri için oy potansiyelini sağlayabilmek için bu adımı atıyorlar. Benim ülkemde Kürt sorununu ifade etmek ayrımcılıktır ve ülkemizi bölmeye yönelik bir adımdır" karşılığını verdi.
"BU ÜLKEDE ÇİNLİLERİ KAÇIRDILAR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ben hala televizyonlarda çözüm süreci aşağı, çözüm süreci yukarı bunları kullanmanın hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığını düşünüyorum, o iş bitmiştir, 2005, 2007'lerde kalmıştır. Açık net söylüyorum cumhurbaşkanı olarak söylüyorum Kürt sorunu dediğiniz zaman bu ülkede ne var, ne var bunu bilelim. Bu ülkede devlette görev mi alamıyorlar, siyaset mi yapamıyorlar önce bağımsız olarak başladılar bakın şimdi parti olarak ama onlar baraj olayını gerekçe göstererek parti olarak değil bağımsız olarak girmeyi tercih ettiler. Şimdi bunların ötesinde Kürt vatandaşlarımızın ağırlıklı olarak yaşadığını bölgeleri söylüyorum. Türkiye olarak 12 sene içinde acaba bizim getirmediğimiz bir hizmet var mı? Çok açık, net söylüyorum, eğitim, adalet, emniyet, tarım, sağlık acaba hangi hizmeti götürmedik, enerji hangi hizmeti götürmedik. Onlar bu hizmetleri maalesef tehditle önünü kesmek için illegal yollarla işimizi sıkıntıya soktular. Bakın Hakkari Havalimanı açılacaktı ve neredeyse 2.5, 3 sene sarktı. Şimdi önümüzdeki Mayıs ayı içerisinde açılacak. Müteahhit firmalar devamlı tehdit edildi, iş makinaları yakıldı. Bütün bunlar sebebiyle bu iş bu kadar sarktı. Yani yollar yapıyorsun aynı şey, barajlar, termik santraller aynı şey. Termik santrallerde kim çalışıyor, o bölgedeki Kürt vatandaşım çalışıyor. Şimdi sen oradaki Kürt vatandaşı kendin kaçırıyorsun. Patron kadrosundan mühendisleri hatta bunlar ya Çinlileri kaçırdılar bunlar ya. Adam gelmiş burada dünyanın yatırımını yapıyor, onların buradaki mühendislerini kaçırma yoluna gidiyorlar, ondan sonra haraç istiyorlar. Bunlar yapıldı. O zaman soruyorum Kürt sorunu nereden kaynaklanıyor. Bizzat Kürt sorunu vardır vardır diyenlerden kaynaklanıyor. Bunu başka yerde aramaya gerek yok, çünkü onların bu ülke vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek diye bir dertleri yok. Kazandıkları belediyelere bakın. Siz A'dan Z'ye bir belediyenin yapması gerekenleri acaba bunları yapıyorlar mı yapmıyorlar mı, Yapmıyorlar. Belediye deyince akla su gelir, akla hizmet gelir. Bunları burada göremezsiniz. Şu anda benim başbakan olduğum dönemde de kentsel dönüşüm hep aynı sıkıntıları yapmışlardır. Van deprem geçirdi. Deprem bölgesinde bile su konusunda en sonunda biz mecburen DSİ'yi devreye soktuk ve vatandaşın su sorunu çözdük. Yani bu derecede olaylara farklı bakarlar, onun için ben yine kanaatimi söylüyorum ülkemizde artık Kürt sorunu diye bir şey yoktur, bu bölmeye yönelik bir başlık."
"SİZ KALKIP DEVLETE SİLAHI BIRAKIN DERSENİZ DEVLET SİLAH BIRAKMAZ"
PKK’nın silah bırakmasıyla ilgili soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
“Bunlar daha önce ne dediler silah bırakıyoruz dediler silahı bıraktılar mı? Bırakıp çıkacağız dediler ve zaman zaman taraflar diye ifade kullanıyorlar. Kim taraf oluyor. Devlet tek başına vardır. Siz bu ülkenin vatandaşı olarak haklarınız vardır. Kalkıp taraf olarak filan bir bölücü terör örgütü olarak kendilerini görenler masaya oturamaz. Böyle bir masa olamaz. Böyle bir masa olduğu anda TC çökmüştür. İzleme komitesi ne izleme komitesi devlet zaten her şeyi A’dan Z’ye izliyor. Siz kalkıp devlete silahı bırakın derseniz devlet silah bırakmaz. Mal ve can güvenliğimizi kim sağlayacak devlet sağlayacak. Burada kalkıp da bir terörist olarak sen kalkıp silahı taşırsan devlet kurumlarıyla bulduğu yerde gereğini yapacaktır. Son iç güvenlik yasasının bu kadar detay, hassas olarak çıkarılmasının altında yatan da budur. Devlet, güvenliği sağlama noktasında gücünü çok daha farklı şekilde hissettirmeli.”
“BU YAPININ ADAMI OLDUĞU TESPİT EDİLENLER…”
Paralel yapıyla ilgili soru üzerine Erdoğan, "Bu yapının adamı olduğu tespit edilenler, kimisi açığa alınacaktır kimisi meslekten men edilecektir. Bu ülkede bunlar ya bu devletin varlığını kabul edecekler ya da kendileri yok olacaklar. Bu kararlı bir şekilde de sürecektir. Biz MGK olarak hükümete gönderdik. Hükümette adımlarını attı. Çalışmasını yaptı. Yarın ki MGK yine gündemimizde yerini alacak. Bunlarla ilgili kararlığımız çok daha farklı bir şekilde ortaya çıkacaktır. Çalıntı sorularla girişlere yönelik bunların hepsi şuan takiptedir, izlemededir. Bu konudaki hassasiyetlerini korumaktadırlar. Şu anda bu yapı muhalefetteki tüm partilerin hepsiyle de ilişki içinde. Meslektaşlarınızdan birisi Diyarbakır Belediyesine arka kapıdan gidiyor. Niye arka kapıdan giriyorsun? Meşru bir iş yapan ön kapıdan girer. Rahat rahat gidersin görüşmeni yaparsın ama sen gazetecisin arka kapıdan girdiği zaman demek ki bu işin arkasında bir şeyler var. Hayatta gelmelerini biraya gelmeleri mümkün olmayan tiplerin bu süreçte nasıl bir araya geliyorlar” şeklinde konuştu.
"HSYK KENDİNE GÖRE PLANLAR YAPMIŞ OLABİLİR"
“HSYK geç kaldı mı?” sorusu üzerine Erdoğan, “HSYK kendine göre planlar yapmış olabilir. Suç tam ortaya çıksın diye bu süreci takip edebilir. Ama neticede verdiği karar ortadadır. Gerek ikinci daire ve üçüncü dairesinin verdiği ortadadır. Bu kararı alanlar tabi ki bunun bedelini ödeyeceklerdir” diye konuştu
“PARLAMENTOYA GİRMEK VEYA GİRMEMEK BİRBİRİNE EŞİTTİR”
"HDP'nin parlamentoya girmesi önemli mi? HDP'nin barajı geçmesi durumunda Meclis'te sandalye dağılımında ciddi sorunlar yaşanır mı?" sorusuna Erdoğan, "Ben şu anda bir siyasi parti genel başkanı değilim, bir cumhurbaşkanıyım dolayısıyla parlamentoya girmesi, girmemesi bunun değerlendirmesini yapmam kesinlikle doğru olmaz. Ama şunu bilmemiz gerekir ki parlamentoya girmek veya girmemek birbirine eşittir. Girersin de girmezsin de böyledir yani" karşılığını verdi.
"HAKETMEDİĞİNİZ YERE GİRİP BİRİLERİNİN HAKKINI YİYEREK MEMURİYETE BAŞLIYORSUNUZ"
"KPSS'de sınav sorularını çalanlar tasfiye olabilir mi?" sorusuna ise Erdoğan, "Bu konuyla ilgili olarak yasal olarak da yargı noktasında da bunların görevden alınmalarına yönelik hatta kendilerine yapılan ödemelere varıncaya kadar, bu ödemelerin alınması, tahsili bütün bunlara varıncaya kadar hatta faizlerine varıncaya kadar hepsi üzerinde konuşulması, düşünülmesi gereken konulardır. Çünkü siz haketmediğiniz yere girip birilerinin hakkını yiyerek memuriyete başlıyorsunuz ve orada maaşınızdan, şu, bu vesaire orada bulunuyorsunuz. Yargının vereceği kararın gerekçesi ve şekli çok önemli. Belki mali yükümlülükler getirecektir, bunun dışında cezai noktada düşünüyorum yani sadece mali olmaz adli de söylüyorum bütün bunları yargının kararından sonra göreceğiz" diye konuştu.
4G VE 5G
4G ve 5G ile ilgili olarak da Erdoğan, şunları söyledi:
“Ben o akşam Türk Telekom’un o olaya muttali olduğumda kendi düşüncem ve bilgi birikimim itibarıyla bu tür bir adımın atılmasının çok ciddi bir kayıp olacağını inanıyorum. Bu kaybın bedelini de vatandaş ödeyecek. Tüm iyi niyetimle konuşuyorum. Bunların aşağı vardır yukarı yoktur. Yüzde 70 4G de kullanılmaz hale gelecektir. Türkiye’de bir telefon çöplüğü, sınıf atlamak için de biraz sabırlı olmamız lazım. Biz iki yıl içinde 5G’ye geçebiliriz gibi sir ericcson geldi. ABD şu anda bu adımları atıyor. ABD bu işe geçti diyenler bile var. 2020’ye geçecek. 2018 diyenler de var. Bütün bunlar konuşulurken niye bir de 4G yatırını yapalım. Faz meselesiyle ayrı bir konu ama aslolal eldeki bu telefonları ne yapacağız. Türkiye’yi biz artık bunlardan kurtaralım istiyoruz aynı yerde direnirsek yanlış yaparız. Buradan 9 milyar TL gelecek.”
“AMA SEN KALKIP DA İLLA DA TAKSİM MEYDANI DEDİĞİN ZAMAN TAMAMEN ARACIN TEKERİNE ÇOMAK SOKMAKTIR”
Yaklaşan 1 Mayıs’ın ve Taksim meydanıyla ilgili ısrarın hatırlatılması üzerine Erdoğan, “Benim bu konudaki tavrım değişmez. Bu ülke bir hukuk devletidir. Yasalar oluşturulmuştur. Nedir buradaki hukuk sen miting yapacaksın ama tamam bu senin hakkındır tamam yapacaksın. Bu devlet sana yer gösteriyor Anadolu yakasında büyük bir miting mi yapacaksın sana Maltepe. Yeni meydanları da açıkladı valilik iki tarafta toplam 8 yer önerdi. Hangisinde yapacaksan yap. Avrupa’da Yenikapı büyük meydan olarak yap. Ama sen kalkıp da illa da Taksim meydanı dediğin zaman tamamen aracın tekerine çomak sokmaktır. Milletin huzurunu kaçırmaktır başka bir şey değildir. Valimiz gerekli açıklamaları yaptı” dedi.
“BİZ TUVALETE 1 MİLYONA GİDİYORDUK ARKADAŞLAR”
Seçim kampanyalarındaki asgari ücret vaatlerinin hatırlatılması soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
“Biz iktidar olduğumuzda asgari ücret neydi 184 milyon. Biz ne yaptık. Biz bu 184 milyona şahsiyet kazandırdık ve bu güne kaldık. Türkiye bunu konuşması lazım. Bu 6 sıfır biz tuvalete 1 milyona gidiyorduk arkadaşlar. Nerelerden nerelere getirdiler. Meslektaşlarından bir tanesi bu 6 sıfırı atsınlar Taksim’de meydanında anıracağım dedi. E ne oldu. Var mı bir gelişme yok? Biz işimizi bilerek yaptık. Ben 6 sıfırı atacağız dediğimde benim kendi arkadaşlarımda inanmadı. Enflasyon patlar çatlar dediler bizim istediğimiz tek haneye geldi. Sırtında yumurta küfesi olmayanlar kuru sıkı atıyor. Asgari ücreti şuraya getireceğim diyor. Devlet yönetmenin de bir ahlakı vardı. Türkiye dürüst siyasetçiyi aramıştır. Milleti aldatmak isteyenlere prim vermemek lazım. Güven ve istikrara oy vermiştir milletimiz çünkü istikrarı kaybettiği anda Türkiye bunun bedelini çok ağır öderiz. Asgari ücretle ilgili olan en fazla rakamı kim veriyorsa, 5 bin rakamının peşine düşmesi lazım.”
“KAPI ÖNÜNE KOYMAK BU BİZİM MEDENİYET DEĞERLERİMİZE KESİNLİKLE YAKIŞMIYOR”
CHP’nin Suriyelileri geri göndereceği vaadinin hatırlatılması üzerine Erdoğan,
“Bu bizim temel değerlerimizle çok terstir. Asla misafirini kapı önüne koymak diye bir şey yoktur. Suriye’deki şartlar normal döner, burada olan Suriyeli kardeşlerimiz kendi vatanlarına döneceklerdir. Dolayısıyla kapı önüne koymak bu bizim medeniyet değerlerimize kesinlikle yakışmıyor” dedi.
HDP'NİN ERMENİ İDDİALARINA ORTAK BİLDİRİYE DESTEK VERMEMESİ
HDP’nin TBMM’deki 1915 olaylarıyla ilgili yayınladığı bildiriye destek vermemesine ilişkin Erdoğan, “Bu partinin başındaki zat bir ana muhalefetin bir mensubu orada saygı duruşunda bulundu bu da bir garabet. Siz kimden yanasınız, siz Türk milletinden mi yanasınız yoksa bu 'sözde soykırımı' demeyeceğim, çünkü o zaman bu işin içerisinde Osmanlı evlatları, vatandaşları da öldü. Binlerce, bugünlerde onların resimleri de çıkıyor, onlar da öldü. Ben geçen yıl yaptığım açıklamada Ermeni vatandaşlarımdan ölenlerle ilgili özür beyanında bulunurken aynı şeyi Osmanlı evlatlarından ölenler içinde aynı şekilde özür beyanında bulunulmasını da söyledim. Bütün bunların arkasında kim var. Bakıyorsunuz Rusya var. Rusya orada kalkıp da sözde Ermeni soykırımıyla ilgili açıklamalar yaparken Sayın Putin, ben buna çok çok üzüldüm. Bana göre böyle bir yanlışın içine düşmemesi gerekirdi ama maalesef öyle bir yanlışın içine düştü. Rusya kendine güveniyorsa Rusya da kendi arşivlerini açsın, Ermenistan varsa açsın. Biz askeri arşivlerimizi de açarız. Ben kaldı ki devlette devamlık esastır anlayışıyla Dersim konusunda da özür beyanında bulundum. Niye devlette başbakanım. Kelimeleri evirip çevirmeye gerek yok. Burada da rahat olmak lazım. Dersim'de biz bunu söylerken acaba ana muhalefetin başındaki zat bu konuyla ilgili bir açıklamama yapabildi mi? Çünkü ondan sonra defaatle hükümette yer aldı bunlar. Devlet adına hükümette yer alan bu beyfendiler niçin kalkıp da herhangi bir özür beyanında bulunmadılar. Bizim arşivlerimiz zaten açık. Biz bu konularla ilgilenen kişiler gelip oaralarda özel çalışmayı, özel izinle zaten yapabiliyorlar ama biz kalkıp da önüne gelen 'hadi gel buyur, bunu yap' diyemeyiz. Yani bu bir çalışmanın eseridir. Burada siyasi taktikler de var. Onlar bize karşı bu tür siyasi manevralar yapıyor, biz de diyoruz ki 'varsa sen de çıkar, kuralım komisyonları.' Ondan sonra da biz de diyelim ki böyle böyle. Burada işin gerçeği budur. Bundan sonra gerekirse tarihimizle yüzleşmeye hazırız dedik" ifadelerini kullandı.
KKTC'NİN YENİ CUMHURBAŞKANI AKINCI'NIN AÇIKLAMALARI
“KKTC’de seçimleri kazanan yeni Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın "Yavru vatan olmaktan sıkıldık, Rumlarla görüşebiliriz” yönünde açıklamaları vardı. Ne olacak, ilişkilerde bir değişikliğe mi gidilecek?" sorusuna Erdoğan, “Onlar yeter ki bu tür anlaşmayı uzlaşmayı yapabilsinler unutmasınlar ki buranın bir garantör ülkesi var. Kim bunlar Türkiye, Yunanistan, İngiltere. Bu garantör ülkeler boşuna ilan edilmedi. Hangi şartlarda, nasıl bu iş yapılıyor. Sayın Akıncı herhalde kendi anlayışına göre sürdürecek değildir. Yine garantör ülke Türkiye ile koordineli olarak bu işi götürecektir. KKTC’de yaşayan vatandaşlarımızın hakkı, hukuku koruduğu sürece zaten bizim yaptığımız nedir? Son 12 maddelik şeyimiz olmuştu, ortak çerçeve anlaşmamız oldu, buna herkes evet dedi Anastadiyadis de evet dedi ama sonradan Anastadiyadis sonradan BM hepsi evet dediği halde vazgeçtiler. Orada ne vardı iki kurucu devlet anlayışı kabul ediliyordu ama vazgeçtiler. Şu anda da yine eğer iki kurucu devlet anlayışı kabul edildiği takdirde o zaman söylenecek bir söz kalmayacak ki. Ama Kuzey Kıbrıs kurucu devlet olarak kabul etmeyip orada hakim mahkum noktasında böyle bir yere getirmeye kalkarlarsa Türkiye'nin buna evet demesi mümkün değil.”
BAŞKANLIK SİSTEMİ, KUVVETLER AYRILIĞI
Başkanlık sistemi ve kuvvetler ayrılığıyla ilgili soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
“Aslında 'kuvvetler ayrılığı prensibi yoktur' diye bir şey yok, bu yine var. Biz mesela Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda bizim yaptığımız çalışma bir hareket noktasıdır fakat Türkiye eğer başkanlık sistemini kabul ediyorsa başkanlık sistemini kabul etmesi halinde çünkü Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na giden çalışma farklı gitti ama şimdi daha geniş kapsamlı olacak. Dünyada başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerle biz kendi gelenek ve göreneklerinizi de çerçeveye koyarak en ideal olanını çıkarmamız. Ben 'Türk tipi bir başkanlık niye olmasın' deyince birileri rahatsız oluyor. Yani biz Türkiye'ye ait made in Turkey bir otomobil üretemeyiz' diyen zihniyet var ya bunlar aynen ona benziyor. Biz niye üretemeyelim, elin adamı üretiyor da bizden sonra meydana çıkanlar üretiyor da bakın Güney Kore bizden çok daha gerideydi şuan da bunları yapıyor mu? Yapıyor. Peki biz niye yapmıyoruz. Bu alanda siz niye buralara yatırım yapmıyorsunuz. Şu anda ürettiğinde pazarı buluyorsun da orada niye bulamıyorsun. Dünyada talebe göre arz yok. Arz talebi oluşturulacak. Bu konuda da ABD’deki başkanlık sitemine bakıyorum onlarda daha farklı hepsini inceleyelim. Hepsini değiştirebiliriz. Birisinde çift kamaralı. Ben diyorum ki çift kamaralı yanlık tek kamaralı yaparsak neticeye çok daha çabuk gideriz. Parlamento denetim mekanizması değil mi? Bir parlamento bir parlamento daha. Bu defa parlamento içinde bir statüko anlayışını tesis etmiş olursunuz. Bana göre yanlış aynı anlad yapma. Ben iki yılda bir yapılmasına da karşıyım. 2 yılda bir yaparsanız istikrarsızlığı getirirsiniz. Cumhuriyetçilere ne yaptı. İkinci yarıya geldiğinde sayın Obama zaman zaman sıkıntıya düşüyor. 5 yıl olarak hedefleri koyacaksın. Seni uluslararası sermaye de bu şekilde satın alıyor. Siz 2+2 şeklinde böyle bir olsa uluslararası sermaye oraya girmez. Denetim mekanizmaları kesinlikle başkanlık sisteminde mevcuttur. Konuşamayanlar burada denetim mekanizlamaları yok diye bunu savuşturmaya çalışıyorlar.”
BATUHAN YAŞAR