AK Parti TBMM Grup Toplantısı
AK Parti TBMM Grup Toplantısı
@mersinhaber 'i takip et
AK Parti TBMM Grup Toplantısı
- Genel Başkan ve Başbakan Davutoğlu: (1)
- "TSK dosta güven, düşmana korku veren bir kapasiteye ulaşacak. Ama hiçbir zaman bir daha TSK'nin tankları Ankara sokaklarında veya herhangi bir vilayetimizin sokaklarında dolaşmayacak"
- "28 Şubat döneminde Meclis başörtülü vatandaşlara neredeyse kapanmıştı. TBMM Genel Kurulu'nda 'dışarı, dışarı' sesleri duyuluyordu. İşte burada başı örtülü, başı açık milletvekillerimiz yan yana bu da yeni Türkiye'nin eseri, AK Parti'nin eseri"
- "Her ne suretle olursa olsun bizler 28 Şubat'ın kalıntılarına karşı mücadele etmeye devam edeceğiz"
- "Artık sivil ya da askeri bürokrasinin karar aldığı, hükümetlerin de selam durduğu dönem kapandı, ilelebet kapandı"
- "12 yıllık iktidarımızda gece gündüz kardeşlik, demokrasi için çaba sarfetmemizin en önemli araçlarından biri olan çözüm süreci hedefine ulaşma yolunda çok ciddi aşamaya geldi. Bu önemli bir açıklamadır. Bu açıklamanın gereği olan uygulamaları hep beraber takip edeceğiz"
(Fotoğraflı)
TBMM - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "TSK dosta güven, düşmana korku veren bir kapasiteye ulaşacak. Ama hiçbir zaman bir daha TSK'nin tankları Ankara sokaklarında veya herhangi bir vilayetimizin sokaklarında dolaşmayacak" dedi.
Davutoğlu, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmasına, "Edebiyatımızın güçlü ve samimi kalemi Yaşar Kemal'e Allah'tan rahmet diliyorum, ailesine ve muhterem eşlerine eşlerine taziyelerimi iletiyorum. Bir Toros çocuğu olarak daha ilkokul, oktaokul çağlarından onun eserlerinden edindiğim entelektüel lezzet hala zihnimizdedir. Allah rahmet eylesin" diyerek başladı.
Geçen hafta, 28 Şubat'a karşı, baskı ve zulme karşı "savunan adam" olarak milletin gönlünde, zihninde unutulmaz izler bırakan merhum Başbakan Necmettin Erbakan'ın ölüm yıldönümü olduğunu anımsattı.
Erbakan'a, Allah'tan rahmet dileyen Davutoğlu, "Onun emaneti emanetimizdir. Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmettin Erbakan'dan bugünlere gelen bu kutsal emaneti omuzlarımızda bütün ağırlığıyla taşımak bizim için büyük bir onurdur" diye konuştu.
Bu yıldönümlerinin aynı zamanda bir muhasebe imkanı olduğunu ifade eden Davutoğlu, yine 28 Şubat'ın yıldönümünde ilahi tevafukla çözüm sürecinde son derece önemli bir eşiğin aşıldığını vurguladı.
Davutoğlu, 28 Şubat'ın aslında eski Türkiye'nin bürokratik oligarşisinin son darbesi olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:
"O karanlıkların içinden daha sonra AK Parti çıkarak, o karanlıkların içinden doğan bir güneş gibi yeni Türkiye'nin işaret fişeği oldu ve yeni Türkiye'yi inşa etme yolunda bu kadrolar yola çıktılar. Allah yolumuzu aziz eylesin.
28 Şubat bürokrasinin milli iradeye karşı bir darbesiydi. 28 Şubat dışlayıcı kültürün, vatandaşlarını tehdit olarak gören bir siyasi zihniyetin son çırpınışıydı. Onlar 'bin yıl sürecek' dediler, biz bin dakika bile sürmez inancıyla yolumuza devam ettik. Onlar üniversite okuyan kızlarımızı 'başı örtülü, başı açık' diye ayrıma tabi tuttular. Başörtülü genç kızlarımızı insanlığın görebileceği en çirkin psikolojik işkencelere maruz bıraktılar. Onlar ise inançla, millete olan inançlarıyla daha sonra AK Parti'nin getireceği özgürlüklerin ümidiyle yollarına devam ettiler. 28 Şubat döneminde Meclis başörtülü vatandaşlara neredeyse kapanmıştı. TBMM Genel Kurulu'nda 'dışarı, dışarı' sesleri duyuluyordu. Ziyaretçi olarak girmek bile yasaklanmıştı neredeyse. İşte burada başı örtülü, başı açık milletvekillerimiz yan yana, bu da yeni Türkiye'nin eseri, AK Parti'nin eseri. 28 Şubat yasakların dönemiydi, her türlü yasağın. Özgürlüklerin bütünüyle kısıtlandığı bir dönemdi. Ziya Gökalp'in bir şiirini okudu diye İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın tutuklandığı bir dönemdi. Ama o İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı şu anda Türkiye Cumhuriyeti devletinin başında ve milletin seçtiği ilk cumhurbaşkanı olarak görevini ifa ediyor. İşte eski Türkiye, yeni Türkiye. Katsayı işkenceleriyle gençlerimizin gelecekleri karartılmıştı. İnsanlar 'acaba yurtdışında iş bulabilir, birazcık özgürlük nefesi alabilir miyiz' diye arayış içindeydiler. Öğrencilerimiz yüzlercesi, binlercesi, onbinlercesi yurtdışında okumak için seferlere çıkıyordu. O eski Türkiyeydi, yeni Türkiye'de ise kurulan 176 üniversiteyle sadece vatandaşlarımızı değil, dünyanın her yerinden öğrencileri özgürlükçü üniversitelerine davet eden bir yeni Türkiye var. İşte aramızdaki fark bu."
- "Yasaklara karşı 'özgürlük' diyeceğiz"
Davutoğlu, eski Türkiye'de, 28 Şubat döneminde yasakların, yeni Türkiye'de ise özgürlükler ve demokrasinin hakim olduğunu söyledi.
28 Şubat'ta partilerin kapatıldığını ancak yeni Türkiye'de, AK Parti iktidarlarında parti kapatılmasını fiilen imkansız hale getirilecek düzenlemeler yapıldığını belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Eğer bugün Meclis'te olan partiler destek vermiş olsaydı bütünüyle bu parti kapatma meselesi bir karanlık leke olarak demokrasinin, Türk siyasi tarihinin de mezarlığında yerini alacaktı. Her ne suretle olursa olsun bizler 28 Şubat'ın kalıntılarına karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Yasaklara karşı 'özgürlük' diyeceğiz, yoksulluğa karşı 'insanlık onurunun getirdiği kalkınma' diyeceğiz. Yolsuzluklara ve hortumlamalara karşı 'şeffaflık ve dürüstlük' diyeceğiz.
28 Şubat dönemi bu 3 şeyle anılmıştı. Yasaklarla anılmıştı, herkes o gün bürokratik, otoriter bürokratik darbeye karşı çıkan herkes yasak hanesi içine alınmıştı. Yolsuzluklar vardı, hortumlanan bankaları hatırlayınız. Bir gecede 2001 krizinde milletin nasıl fakirleştiğini, birilerinin nasıl zenginleştiğini hatırlayınız. Yoksulluk vardı. Bu dönemde esnaflar Başbakanlık önünde yazarkasa kırıyorlardı. İşte AK Parti iktidarları bu 3 kara lekeye bir son verdi. Yasaklara karşı demokrasiyi getirdi, yoksulluğa karşı 2 bin 500 dolarlardan aldığı kişi başına düşen milli geliri 11 bin dolarlara çıkardı ve yolsuzluklara karşı bu dönemde şeffaflaşan siyasi ve ekonomik hayatla bütün bu hortumların kapısını kapattı.
Şimdi bu yeni dönemde 28 Şubat'ın son kalıcı izleri de siliniyor. Dikkat ediniz 28 Şubat'ta tanklar Sincan'da yürümüşlerdi, 27 Mayıs'ı, 12 Mart'ı, 12 Eylül'ü hatırlatırcasına. 28 Şubat'ın bu seneki yıldönümünden birkaç gün önce bu sefer TSK'nin kudretinin timsali olan tanklar Suriye'de Süleyman Şah'ın kutsal emanetini korumak üzere yürüdü."
- "Rahatsız oldular"
Bu yürüyüş esnasında milli iradeyle bürokrasi arasındaki olması gereken ilişki biçimi ortaya çıktığı için birilerinin rahatsız olduğunu ifade eden Davutoğlu, şunları söyledi:
"Neredeyse yeni darbe çağrılarına kalkışanlar oldu. MHP liderinin nasıl bir demokrasi karşıtı dil kullandığına hepimiz şahit olduk. Onların özledikleri tankların Sincan'da yürümesi. Bizim özlediğimiz ise milli iradeyle bütünleşmiş kudretli TSK'nin en güçlü caydırıcı kapasiteye ulaşması. Aramızdaki fark bu. TSK dosta güven, düşmana korku veren bir kapasiteye ulaşacak. Ama hiçbir zaman bir daha TSK'nin tankları Ankara sokaklarında veya herhangi bir vilayetimizin sokaklarında dolaşmayacak.
Rahatsız oldular. Benim o gece Genelkurmay Başkanımızla, şerefli komutanlarımızla birlikte karargahta olmamdan, sabaha kadar karargahta birlikte bu operasyonu hem ümitle ama aynı zamanda yüreğimiz titreyerek herhangi bir askerimize zarar gelmesin diye birlikte takip etmemizden rahatsız oldular. Bunlar eski Türkiye alışkanlığını sürdürenler. Biz ise demokratik otoriteye sadık bir askeri bürokrasinin bugün Türkiye'yi nerelere getirdiğini görüyoruz. 28 Şubat döneminde TSK'nin Sincan'da yürüyen tanklarının modernizasyonu İsrail'e yaptırılıyordu, şimdi bugün Süleyman Şah'ın emaneti için Suriye'ye girmiş olan Türk tankları , yarın herhangi bir yerde milli onurumuzu korumak için harekete geçecek olan Türk tankları da Türk uçakları da gemileri de yüzde yüz Türk yapımı olacak. Aradaki fark bu."
Kendilerinin dışarıdaki gündemleri içerde temsil eden bir bürokrasi ve siyaset değil, milli iradeyi yurtdışında ve dünyanın her yerinde temsil etme kudretine sahip halkın iradesiyle işbaşına gelmiş hükümetler olduklarını belirten Davutoğlu, "O hükümetlerle uyumlu ve ahenk içinde çalışan, devlet adabının ve geleneğinin gereğini yapan silahlı kuvvetler ileTürkiye küresel güç olma yolunda kesin kararlı çizgisini sürdürecek."
Bunun demokrasinin kuralı olduğunu, kararı milli iradenin seçtiği temsil ettiği hükümetin alacağını vurgulayan Davutoğlu, uygulamayı ise sivil veya askeri bürokrasinin yapacağını söyledi. Davutoğlu, "Artık sivil ya da askeri bürokrasinin karar aldığı, hükümetlerin de selam durduğu dönem kapandı, ilelebet kapandı. Herkes sorumluluğunun gereğini yapacak ve Türkiye demokrasiyle birlikte kalkınmasını ve kudretini en üst düzeye çıkaracak" şeklinde konuştu.
- " Çözüm süreci bağlamında son derece önemli bir açıklama geldi"
Davutoğlu, yine 28 Şubat Cumartesi günü çözüm süreci bağlamında son derece önemli bir açıklama geldiğini anımsatarak, "Dikkat ediniz biz ayarlamıyoruz ama tarihler kendileri konuşuyorlar. 12 Eylül 1980'de Türkiye'yi bir darbe anayasasına götüren bir askeri darbe yaşanmıştı. 12 Eylül 2010'da o askeri darbenin getirdiği anayasanın özünü değiştiren bir refedandum yapıldı. İlahi takdir. Günleri, devranı döndürüp doğru istikamete oturtan Allah'a hamdolsun" dedi.
Bu 28 Şubat'ta çözüm sürecinin yaşandığını ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
"12 yıllık iktidarımızda gece gündüz kardeşlik, demokrasi için çaba sarfetmemizin en önemli araçlarından biri olan çözüm süreci hedefine ulaşma yolunda çok ciddi aşamaya geldi. Bu önemli bir açıklamadır. Tabii bu açıklamanın gereği olan uygulamaları hep beraber takip edeceğiz. Bu noktaya kolay gelinmemiştir. 28 Şubat ve sonrasında 12 Eylül ve sonrasında bir tarafta ret ve inkar politikaları, diğer tarafta arkaik bir marksist ideolojiye dayanan örgüt yapısı. Birbirleriyle öyle karşıtlıklar üretti ki bütün bu karşıtlıklarda hiçbir payı olmayan Anadolu çocukları hayatlarını kaybettiler. 35 bin vatandaşımızı kaybettik terör sebebiyle. Değişik hesaplamalara göre 1 trilyon 200 milyon lira kaybettik. Eğer 1984 ile 2012 yılları arasında terörle mücadeleye ayırdığımız kaynaklar ya da terör üzerinden şehirlere göç ve diğer dolaylı maliyetler sebebiyle sadece yılda 0.25 puan fazla kalkınabilmiş olsaydık bunları yapmamak suretiyle bu dönem içinde 1 trilyon 200 milyon dolarlık tasarruf yapmış olacaktık. Yaklaşık 500 milyar dolar. Bununla 100 Atatürk Barajı, 80 Marmaray, 3 katlı İstanbul Tüneli'nden de 120 kadar yapmış olacaktık. Türkiye başka bir Türkiye olacaktı. Ama bu arkaik ideolojiler, ret ve inkar politikaları ve arkaik marksist ideolojiye dayalı yapılanmalar ülkemizin geleceğini karartmak yolunda bize 35 yıl kaybettirdiler."
(Sürecek)
Muhabir: Esin Işık
Yayınlayan: Ali Eyvaz